Dünya halklarının düşmanı ve aynı zamanda dünyanın en büyük savaş örgütü olan NATO’nun 75. yıl zirvesi, 9-11 Haziran tarihlerinde gerçekleştirildi. NATO üyesi 32 ülkenin liderlerinin yanında toplantıya tören için davet edilen Ukrayna, Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda ve G. Kore de katıldı. Törene TC devleti adına R.T.Erdoğan katılım sağladı.
Tören, 1949’da 12 ülke tarafından ”Kuzey Atlantik Paktı” olarak imzalanan Washington’daki “Andrew W. Mellon Oditoryumu”nda gerçekleştirildi. Öncelikle II. Emperyalist Paylaşım Savaşı ve Rusya-Ukrayna savaşının içinde yer aldığı bir video gösterimi gerçekleştirildi. Yapılan konuşmalarda Rusya-Ukrayna savaşına ağırlık verildiği zirvede göze çarpanlar arasında.
Örneğin NATO Genel Sekreteri J.Stoltenberg; “NATO’nun Rusya’ya karşı savaşan Ukrayna’ya eşi benzeri görülmemiş bir destek sağladıklarını” ifade etti ancak bunun yeterli olmadığını belirterek önümüzdeki süreçte daha fazla destek verilmesi çağrısı yaptı.
Stoltenberg, İran, K.Kore ve Çin’in Rusya’yı desteklediklerini ve bu savaşta NATO’nun başarısız olmasını istediklerini ifade ederken bir gerçeği de ifade etmiş oldu. Hem de en yetkili bir ağızdan! Ukrayna’daki savaşın, Rusya ile Ukrayna arasında değil Rusya ile NATO arasında yaşandığını açıkladı.
Törende konuşma yapan ABD Başkanı Biden de Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaşa ilişkin değerlendirmelerde bulunurken önümüzdeki süreçte Ukrayna’ya daha fazla silah ve para yardımı yapacaklarının “müjdesini” verdi.
Hem de sadece ABD olarak değil esas olarak AB’li ortaklarıyla. Almanya, Hollanda, Romanya ve İtalya Ukrayna’ya hava savunma sistemleri sağlayacaklarını, Patriot bataryaları da vereceklerini ifade etti. Yani NATO ülkeleri başta ABD olmak üzere Ukrayna’ya daha fazla silah ve uzun menzilli füzeler vereceklerinin, savaşın daha da şiddetlenmesini sağlayacaklarının duyurusunu yapmış oldular.
Zirveye katılan Ukrayna lideri Zelensky konuşmasında hava savunma sistemlerinin yanında ülkesinin uçaklara ihtiyacının olduğu ve kendilerine verilen sözlerin yerine getirilerek en kısa sürede vaat edilen F-16’ların verilmesi gerektiğini ifade etti.
Ayrıca ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da yaptığı açıklamada Ukrayna’da üst düzey bir yetkili tarafından yönetilecek bir NATO ofisinin kurulacağını duyurdu.
Böylelikle Ukrayna, “NATO’ya üye olmadan” ülkesinde NATO ofisine kavuşmuş oluyor! Daha önceden hazırlıkları yapılan bu toplantıda görüşülerek karara bağlanacak olan Almanya’da üç yıldızlı bir generalin yönetiminde bir ”Ukrayna Komutanlığı” oluşturuluyor. Bu komutanlık ve Ukrayna’da oluşturulacak olan NATO ofisinin de Ukrayna’daki savaşı denetleyerek silah ve lojistik denetimin sağlanmasını doğrudan NATO’nun üstlenileceği kaydediliyor. Yani bundan sonra Ukrayna’da Rusya ile NATO ülkelerinin askeri güçleri çatışacak/ savaşacak.
Böylelikle NATO’nun 75. yıl zirvesinin daha açılışında katılımcı liderlerin konuşmalarında, açıklamalarında Rusya’ya yönelik savaş çağrıları peşpeşe sıralanmış oldu!
Sonuç bildirisi: Savaş beyanı!
Zirve 11 Temmuz’da sonuçlandı. Ardından 38 maddelik bir sonuç bildirisi yayınlandı. Türkiye’nin de imzaladığı ortak bildiride Rusya düşman ilan edilirken K.Kore, Çin ve İran ise hedef gösterildi.
Ukrayna’ya silah yardımının devam ettirilmesi ve gelecek yıl 40 milyar euroluk fon sağlanması kararlaştırıldı. III. Emperyalist Paylaşım Savaşı’na hazırlık olarak NATO’ya üye ülkelerin/iktidarların silahlanmaya daha fazla pay ayrılmaları da karara bağlandı. NATO’nun 75. kuruluş yıldönümünde yapılan zirvede NATO örgütü Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşa sürülme kararı alındı.
Yani Ukrayna’nın yanında NATO savaşa dahil olacağı açıklandı. Bir önceki zirvede karar altına alınan üye ülkelerin üçte ikisinden fazlasının yıllık GSYİH’larının en az yüzde 2’si oranındaki harcamalarının yerine getirilmeleri de memnuniyetle karşılanan bir durum olarak ifade edildi.
Önemle altı çizilmesi gereken kararlardan biri de Ukrayna -daha doğrusu NATO ile-savaş halindeki Rusya’ya destek sunan ülkelere ”son verin” çağrısı yapılmasıdır. Bu çağrı Çin’e yapılmakla birlikte Rusya ile iyi ilişkileri olan TC gibi NATO üyesi devletlerin politikalarını etkileyecektir.
Öte yandan NATO’nun genişleme stratejisinin devam ettirileceğinin de sonuç bildirisine yansıdığı görülüyor. Bu ise hatırlanacağı üzere Rusya’nın Ukrayna’yı işgal gerekçesini oluşturuyordu.
Nitekim bildiride Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşı derhal durdurması ve silahlı güçlerini tamamen ve koşulsuz olarak çekmesi isteniyor. Ayrıca Rusya’yı Belarus’a nükleer silah konuşlandırmasından dolayı kınadıklarını da bildiriye ekliyorlar.
Sonuç bildirisinde yer alan konuların başında gelen müttefiklerin Ukrayna’ya daha fazla silah, mühimmat ve para desteğinin artırılması gelmektedir. Ayrıca uzun menzilli füzelerin artırılması ve hızlandırılması da karara bağlanmıştır. Bir de Ukrayna’nın hava savunma sistemleriyle donatılması ve kısa süre içerisinde F-16’ların Ukrayna’ya ulaştırılacağı karar altına alındığı ifade edilmektedir.
Aynı sonuç bildirisinde Ukrayna’nın NATO ile birlikte çalışma kapasitesini artırmak ve daha fazla pratik işbirliği İçin NATO-Ukrayna Eğitim ve Öğretim Merkezi’nin kurulması kararı alınmış. Böylelikle Ukrayna’ya daha fazla silah, para verilirken bir de savaşçı transferi ve eğitimine de ağırlık verileceği anlaşılıyor.
Emperyalist kamplaşma sonuç bildirisinde!
Sonuç bildirisinde yer alan önemli maddelerden biri de Çin, K.Kore ve İran’a yönelik hedef yapılma durumudur. Adı geçen devletlerin Ukrayna savaşında Rusya’nın yanında durmaları, destek sağlamaları, füze, İHA vb. vermelerinden dolayı Ukrayna’ya karşı savaşı körüklediği sonucundan hareket ederek ”son verin” çağrısı yapılıyor.
Bu ifadeler aynı zamanda emperyalistler arasında şekillenen kamplaşmanın/kutuplaşmanın somut ifadesini oluşturmaktadır.
Zirvenin sonuç bildirisinde Çin’e özel olarak yer verilmesi; Çin’in Rusya’nın yanında olmasından son derece rahatsızlık duyduklarını ifade edilmesi, Çin’i Rusya’nın savaşına her türlü maddi ve siyasi desteği durdurmaya çağırdıklarını ifade edilmesi önemlidir. Zirvenin önemli bir gündemi de Çin’e karşı Hint-Pasifik ittifakını güçlendirmek olarak ortaya çıkmış görünmektedir.
Bir nevi “Asya NATO’su” olarak görülen Yeni Zelanda, Japonya, G.Kore ve Avustralya’yı bu amaçla zirveye davet edildiği anlaşılmaktadır. NATO, Asya-Pasifik’te Çin’e karşı bölgesel güçlerle müttefikliğini güçlendiriyor. Ayrıca NATO’nun önümüzdeki süreçte Japonya’da bir ofis açma planı var.
Çin ile ekonomik ve siyasi olarak rekabet içerisinde olan ABD emperyalistleri, Avrupa’da yaptığı gibi burada da güçlü bir ittifak kurmak için Ukrayna savaşını öne sürüyor. NATO zirvesi sonuç bildirisinde hedef haline alınan Çin anında açıklama yaparak “Asya-Pasifik’te sıkıntı yaratmayın” mesajıyla yüksek perdeden tepki göstererek NATO’ya seslendi.
Çin Dışişleri Bakanı Lin Cien NATO’yu “sınırlarını ihlal etmek, yetki alanını genişletmek, savunma bölgesinin ötesine uzanmak ve çatışmayı körüklemekle” suçladı. Ve devamla “Çin, NATO’yu ülkemizin iç siyasetine karışmamaya, imajını lekelememeye ve Avrupa’da kargaşa yarattıktan sonra Asya-Pasifikte de kaos oluşturmamaya çağırıyor” ifadelerini kullandı.
Zirvenin sonuç bildirisinde özellikle Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda, G.Kore ve AB liderleriyle sık sık biraraya gelme Hint-Pasifik bölgesinde Çin’e yönelik çevreleme ve etkisizleştirme, Ukrayna savaşıyla NATO-AB işbirliğinde önemli gelişmelerin yaşandığı Balkanlar’da yeni ilişkilerin geliştirilmesi, Ortadoğu ve Afrika ile NATO’nun çabalarını koordine edecek bir özel temsilci atanacağı da yer almaktadır.
Ve yine Ürdün-Amman’da bir NATO irtibat bürosu açılacağının da ifade edilmesi, NATO’nun Ortadoğu bölgesinde doğrudan konumlanma amacı taşımaktadır.
Savaş tehlikesi ciddidir!
Sonuç bildirisinde de görüleceği üzere emperyalistler arasındaki paylaşım rekabeti kızışıyor. Bu rekabet her ne kadar Ukrayna’da olduğu gibi dolaylı da olsa emperyalistlerin taraf olduğu askeri bir çatışmaya evrilmiş görünse de bu rekabetin yeni bir paylaşım (III. Emperyalist Paylaşım Savaşı) savaşına yol açıp açmayacağını zaman gösterecektir.
Emperyalistler tekeller arasında rekabetin şu andaki durumu yeni bir paylaşım savaşına işaret etmemekle birlikte emperyalist tekellerin varlığının ve kapitalizmin savaş demek olduğu gerçeğinden hareketle, herhangi bir gerekçeyle savaş yayılabilir.
Ayrıca bu süreçte emperyalistlerin iktidarlarındaki liderlerin büyük çoğunluğunun sağlık ve karar verme durumlarını göz önüne aldığımızda insanlığın nasıl tehlikeyle karşı karşıya olduğu anlaşılabilir. Örneğin J.Biden NATO zirvesinde Ukrayna sözleşmesinin imza töreninde Zelensky’i sahneye çağırırken “Beyefendiler, hanımefendiler karşınızda Başkan Putin” ifadesini kullanarak gaf yapabilmiştir.
Hastalıklı ve bunamış kişilerin yönetici pozisyonda olduğu bir durumda, herhangi bir gelişmenin yeni bir paylaşım savaşını tetiklemesi işten bile değildir. ABD’yi yöneten, NATO’da birinci derecede söz sahibi olan başkanın sağlığının bu şekilde sinyaller veriyor olması önemli bir tehdittir.
Sonuç olarak, NATO’nun 75. yıl zirvesinde alınan kararlar bize şunu göstermektedir; Önümüzdeki süreçte özellikle Doğu-Avrupa, Ortadoğu ve Asya-Pasifik’te çatışmaların artarak bölgesel savaşlara yol açabilecektir. Dahası ABD, NATO büyük bir savaşa hazırlanıyor. Bu zirvede alınan kararlar üçüncü emperyalist paylaşım savaşının taşlarının adım adım döşenmeye başlandığını göstermektedir.
Dünya halkları, barış yanlıları, sol, sosyalist güçler haksız savaşlara karşı mücadeleyi örmelidirler. Sosyalist, komünist güçler/partiler, emperyalist savaşa karşı 1917’de Lenin önderliğindeki Bolşevikler gibi emperyalist saldırganlığı iç savaşa dönüştürmek için örgütleme çabalarına ve birlikteliklere zaman kaybetmeden örgütleme çalışmaları yürütmeliler.
Dünyayı nükleer bir savaşın eşiğine getiren emperyalist efendilere karşı dünyanın işçilerinin, emekçilerinin, ezilenlerinin, gençlerinin, kadınlarının bu haksız savaşlara karşı ayağa kalkmalarının zamanıdır.