Güncel

İHD ve TİHV’den Sultanahmet’te basın açıklaması: “İnsan, haklarıyla insandır”

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla Sultanahmet Meydanı’nda basın açıklaması yaptı

İHD ve TİHV, her sene olduğu gibi İnsan Hakları Haftası’nın açılışını Sultanahmet’te gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla yaptı.

“Barış için özgürlük, eşitlik, adalet” yazılı pankartın açıldığı eylemde, “Savaşa hayır,barış hemen şimdi”, “İnsan, haklarıyla insandır”, “Çocukları değil, cezaevlerini kapatın”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek”, “Susma, suça ortak olma”, “Herkes farklı, herkes eşit” dövizleri taşındı.

İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin okuduğu ortak açıklamada “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 71. yılındayız. Bu yıl da İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde belirtildiği gibi barış, adalet, eşitlik, özgürlük ve insan onurunun korunmasını ve bunları güvence altına alacak demokrasi mücadelesi verilmesini savunmaya devam ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.

2019 yılı hak ihlalleri raporu okundu

Türkiye’nin Evrensel Bildirge’yi 1949 yılında kabul ettiğini hatırlatan Yoleri, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin hazırlanması, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde, 29 Nisan 1946 tarihinde, İnsan Hakları Komisyonu’nun kurulmasıyla başlamıştır. Komisyonca hazırlanan bir giriş ve 30 maddeden oluşan İnsan hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948 günü Fransa’nın başkenti Paris’te toplanan BM Genel Kurulu’nda kabul ve ilan edilmiştir. Türkiye, Evrensel Bildirge’yi, 27 Mayıs 1949 tarihli Resmi Gazete’de yayınlayarak yürürlüğe koymuştur” dedi.

Yoleri ayrıca, 2019 yılında Türkiye’de gerçekleşen hak ihlallerine ilişkin İHD ve TİHV’in hazırladığı raporu okudu.

Raporda“Kalıcılaşan OHAL”, “Yaşam hakkı”, “İşkence ve diğer kötü muamele”, “Cezaevleri”, “Kürt sorunu”, “İfade özgürlüğü”, “Örgütlenme özgürlüğü ve insan hakları örgütleri ve savunucular üzerindeki baskılar”, “Toplantı ve gösteri özgürlüğü”, “Seçme ve seçilme hakkı ihlalleri”, “Kadına yönelik şiddet sorunu”, “Mülteciler/sığınmacılar/göçmenler”, “Ekonomik ve sosyal haklar” başlıkları altında bir dizi veri sıralandı.

“Keyfiyet ve belirsizlik kamusal alana hakim kılındı”

Ülkenin kalıcı bir OHAL rejimi ile yönetildiğini belirten Yoleri, sözlerinin devamında “Bu durum/süreç, siyasal iktidarın gücünü sınırlandıran anayasacılık ilkesinin terk edilmesine, böylece hem hukukun hem de kurumların baskıcı rejimin birer ‘aracı’ haline getirilerek keyfiyetin ve belirsizliğin kamusal alana hakim kılınmasına yol açmıştır” dedi.

Yoleri, İHD ve TİHV’in bu yıl 16’ncısı yapılan Türkiye İnsan Hakları Hareketi Konferansı’nın sonuç bildirgesinden aktarımda bulunarak şu ifadeleri kullandı:

Yeni rejimin bir yönetim tekniği olarak belirsizlik yaratma gücü, günlük hayattan yüksek siyasete kadar her alanda hukuki, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel bir çöküşe yol açmaktadır. Çünkü, belirsizlik rejimi sadece bir hukuki öngörülemezlik hali değil, kişilerin kendi belirlenimlerinin de sürekli tehdit altında olduğu bir korku iklimidir. Bu tür bir iklim, bir yandan toplumun üyeleri arasındaki ‘güvensiz’ bir ilişkiye yol açtığı için müşterek bağların çözülmesine neden olmuş, diğer yandan da bireylerin idare edenlerle ilişkisini beklentisel itaat olarak adlandırabileceğimiz bir uyma, hatta emredenin neyi emredeceğini düşünerek ona göre eyleme pratiğine dönüştürmüştür. Ayrıca belirsizlik rejimi içinde kurumların da aşınmasıyla beraber hak ihlalleriyle mücadele alanını daraltmak anlamına gelen cezasızlık yaygınlaşarak yeniden üretilmiş ve neredeyse bir kural haline getirilmiştir.

Her yıl raporun sayfa sayısı çoğalıyor

Her yıl yayımlanan raporda ihlallerin daha da çok arttığını belirten Şebnem Korur Fincancı, “Farkındaysanız her yıl 10 Aralık günü yayımladığımız rapor, sayfa sayısı itibariyle çoğalıyor. Sadece sayfa sayısı itibariyle değil içindeki ihlallerle de çoğalıyor. Böyle bir süreci yaşıyoruz. Aslında şöyle düşünülebilir. Biliyorsunuz 20. yüzyılın ilk yarısı ağır insanlığa karşı suçlar dönemi olarak tarihimizde yer alıyor. İnsanlık adına bir utanç dönemidir bu yarı. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise insan hakları mücadelesi, insanın özne olma çabası güç kazandı ve 71. yıl önce İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’yle biz haklarımızı talep etme, bu hakları savunmak için önemli bir adım atmış bulunduk” dedi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu