AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın oğlu Bilal Erdoğan’ın torpiliyle 2014 yılında Üsküdar Belediyesi’nde işe başlamış Veysel Kömürcü.
Uzman Psikolojik Danışman olarak görev yaparken belediye bünyesinde Üsküdar Gençlik Akademisi’ni kurmuş. Görevine 2017’de son verilmiş.
Bu yılın başında AKP’li Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’e giderek hem iş istemiş hem de Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü’nde dönen dolapları anlatmış.
Sonuç alamayınca da Teftiş Kurulu Müdürlüğü’ne giderek yeminli zabıt kâtibi eşliğinde ifade vermiş.
Neler anlatmıyor ki Kömürcü:
“Y.Ö’nün (Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürü) uluslararası inşaat ihaleleri ile uğraşacak kadar işi büyüttüğünü, Afrika’ya giderek Sierra Leone Devlet Başkanı’yla görüşmeler yaptığını… Eğitim kurumları ile yapılan ihalelerden ders karşılığıymış gibi gösterilerek parçalar halinde nakit olarak nasıl ve kimler üzerinden naylon poşetler içerisinde para alındığını… Y.Ö’nün kendisine bağlı birimlerden ‘kayıt parası’ adı altında milyonlarca liranın makbuzsuz, kayıtsız, tutanaksız toplatıldığını…”
“Burada yazılan, anlatılan hiçbir şey, iddia, tahmin veya yorum değil, bizzat bildiğim, emin olduğum, birçoğu da alenen yapılan belge ve şahitlere sahip apaçık sistematik yolsuzluktur” diyor Kömürcü “Müslüman’a yakışan tavır sizce nedir? Haklı hakkını alacak, suçlu cezasını çekecek.” (Yolsuzluğu anlattı / Veli Toprak / Sözcü Gazetesi / 02.12.2019)
İşte bu mevcut iktidarın Ankara’da başlayan ve Türkiye’nin en ücra köşelerine kadar uzanan soygun, talan, vurgun düzeninin kendi içinden de patladığının simgesel bir göstergesidir.
Artık Erdoğan iktidarı sadece işini isteyen KHK’lıları, “açız” diyen insanları, kayyım düzenine karşı çıkan Kürtleri ve muhalifleri, sendikacıları, politikacıları, Saray’a biat etmeyen gazetecileri susturmak için uğraşmayacak.
Erdoğan iktidarı; hırsızlığa, yolsuzluğa, talana ortak ya da tanık olmuş, kimi vicdanının sesine kulak verdiği için, kimi bulaştığı suçtan alacağı cezayı hafifletmek için kendi içinden, kendi vurgun düzeninden çıkan itirafçıları da susturmak için uğraşacaktır.
Yaşadığı ekonomik sıkıntı canına tak ettiği için, çıktığı pazarda gördüğü fiyat etiketleri kanını beynine sıçrattığı için “Yediler, yediler, doymadılar” diyen 63 yaşındaki Dürdane Özselgin’i gittiği evde gözaltına almakla sorun çözülmeyecek. Yani artık Özselgin ve onun gibileri susturmak yeterli olmayacak Erdoğan iktidarına.
Yıllar önce yazılmış bir yazı ve açılmış bir dava üzerinden Gazeteci Hasan Cemal’in yurt dışına çıkarken pasaportuna el koymak da yetmeyecek bu iktidara.
Evren Devrim Zelyut ekonomist. YouTube kanalından ekonomik analizler yapıyor.
Son yaptığı analiz “Reis’e 2020’de üç darbe vurulacak” başlıklı. Zelyut’a göre bu darbe vuracaklardan biri ekonomi, ikincisi Babacan, üçüncüsü de Trump.
Dün sabah evi basıldı Zelyut’un. Polisler karakola götürdü. Hakkındaki şikâyet; halkı devlete karşı kin ve nefrete sürükleyecek yayınlar yapmak.
İşin ilginci basın savcısı değil, terör savcısı yürütüyor soruşturmayı. Yani ekonomiyi yorumlayıp YouTube üzerinden yayınlamak bile “terör suçu” sayılıyor Erdoğan Türkiye’sinde.
Pazarda yakınan ev kadınını, ekonomiyi yorumlayan uzmanı da “terörist” saymak yetmeyecek artık bu iktidara.
İçinden çıkacak itirafçıları da “terörist” ilan etme noktasına gelecek yakında.
Kendisini “Ben 2001’den itibaren ölümüne Erdoğan’ın yanında durdum, tek bir kuruş beklemeden, 16 yıldır canla başla onu savundum” diye tanımlayan bir dönemin yandaş yazarı Ömer Turan kurultayda çıkan AKP MKYK listesine kızarak “yandaşlığı bıraktığını” duyurmuştu.
2017 Mayıs’ında “Bundan sonra AK Parti’yle işim bitmiştir” diyen Turan o tarihte AKP’nin geleceğini değerlendirmişti:
“Türk siyasetinde AK Parti dönemi bitmiştir. Türk siyaseti bir ya da iki sene içinde tamamen sil baştan değişecek. AK Parti geldiği gibi gidecek. ANAP’laşmayacak. ANAP’tan daha kötü olacak. İlk seçimde oyu düşmeyecek baraj altı kalacak. Bu tweetlerimi arşivleyin yanlış çıkarsa yüzüme çarpın.”
Bu sosyal medya mesajının üzerinden yaklaşık iki yıl geçtikten sonra önceki gün bir mesaj daha attı Turan:
“Babacan ve Davutoğlu’nun partisi toplamda en az yüzde 10 oy alır. Bu yüzde 10’un yüzde 80’ini doğrudan AK Parti’den alırlar. AK Parti zaten düşüş içinde. Bu yüzde 10 kayıpla beraber düşüş çöküşe geçer. Bunu bilmek için uzman olmaya gerek yok. AK Parti ilk seçimde kesinlikle sandığa gömülür.”
Piar Araştırma’nın dün açıkladığı anket sonuçları Turan’ın bir gün önceki öngörülerini doğrular nitelikteydi.
“İlk turda iki adayın olduğu bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde hangi adaya oy verirsiniz” sorusuna anket katılımcılarından yüzde 44,5’i “Ekrem İmamoğlu” karşılığını vermişti.
“Recep Tayyip Erdoğan” diyenlerin oranı ancak yüzde 39,7’de kalıyordu. Katılımcıların yüzde 15,8’i de kararsızdı.
“Bugün genel seçim olsa hangi siyasi partiye oy verirsiniz” sorusunun yanıtı da Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarından farklı değildi; AKP yüzde 31,9, CHP yüzde 24,7, MHP ve HDP yüzde 10’larda, İYİ Parti yüzde 9, Ali Babacan yüzde 7,7, Ahmet Davutoğlu yüzde 3,4.
24 Haziran Genel Seçimleri’nden bu yana AKP yüze 10 dolayında oy kaybetmişti. CHP ise yüzde 2’nin biraz üzerinde arttırmıştı oylarını. Babacan ve Davutoğlu’nun oy toplamları ise yüzde 11’e ulaşıyordu.
Cumhur İttifakı’nın toplamı yüzde 42’lerdeydi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı olan, güçlü bir parlamento isteyenlerin oyları ise yüzde 50’nin üzerinde çıkmıştı.
Bu tablo daha görünür, daha belirgin hale geldikçe görün siz AKP’nin içinden çıkacak itirafçıları.
Patlayan kanalizasyondan fışkıran lağım suları gibi ortalığa fışkıracak bütün pislikleri.
Kimi “Müslümanlığa yakışmaz” diyerek anlatacak tanık olduğu hırsızlığı, yolsuzluğu, vurgunu, talanı…
Kimi iktidar kavgasından doğan çıkar çatışması nedeniyle itirafçı olacak.
Kimi bulaştığı suçun cezasını hafifletmek için itiraf edecek ortak olduğu hırsızlığı…
Geliyor, geliyor… Çok yakında… Aynen Zincirlikuyu Mezarlığı’nın kapısında yazan “Her canlı ölümü tadacaktır” sözünün Erdoğan iktidarına uyarlanması gibi olacak:
Her AKP’li itirafçılığı tadacaktır!
(artı-gerçek. 3 Aralık 2019)