Kavgadan kaçanlara inat direnişi seçen ve mücadele bayrağını onurla devreden devrimciler ancak tarihi yazabilir. Ve bu tarih şimdi yüzlercesi, binlercesi gibi Ulaş ve Nubar yoldaşı yazıyor.
Bu topraklarda kanının son damlasına kadar savaşan, kanları birbirine karışan Mehmet ve Orhan yoldaşın‚ “yokluğunda” direnişin 20. gününde onlarla yaşamı, hamleleri, sohbetleri paylaşan bir TKP-ML TİKKO savaşçısının dilinden aktarıyoruz:
Ulaş Bayraktaroğlu yani Mehmet yoldaş pratiğin en büyük gücü hatta birlikte iş yapmanın öznesiydi. Devrimci dayanışmayı, ortak iş örgütlemeyi sözle değil bizzat pratiği ile hayata geçiriyordu. Dolayısıyla onun olduğu her yerde hareket vardı. Ulaş Bayraktaroğlu denilince aklıma ilk gelen şey “hareket” diyebilirim. Tabi bu hareketi düşmana yönelme olarak anlayın. Bunda çok önemli payı olan bir yoldaştı. Nerede, ne kadar düşmana darbeler vurabiliriz düşüncesini her zaman yaşardı ve etrafına yaşatırdı.
Aklında hep Amanoslar, Karadeniz ya da ülke genelinde veya Rojava özgülünde “neler yapabiliriz”, “düşmana nasıl etkili darbeler vurabiliriz” düşüncesi vardı. Ve bunu söylerken çok içten ve çok samimiydi. Bizi Mehmet yoldaşa bağlayan en önemli özelliği içten, samimi ve davasına çok güçlü bağlı olmasıydı. Bundan dolayı onu herkesten ve her şeyden daha fazla sevdik.
“Ortak İş Yapmanın Hem Bilinci Hem Ruhu İdi!”
Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin (HBDH), Enternasyonal Özgürlük Taburu (EÖT) ya da ortak çalışmaların örgütlenmesinin sadece söylemde kalmaması için büyük bir çaba gösterirdi. Ya da örgüt kaygısına kapılmadan aklına gelen bir düşünceyi mutlaka gelir paylaşırdı. Şeddade, Hol ve Rakka hamlelerinde aklına gelen düşünceleri hepimizin fikrini almak için yanımıza kadar gelip mutlaka paylaşırdı.
Mehmet yoldaş, ortak iş yapmanın hem bilinci hem ruhu idi. Onun bu coşkusu olaylara bakışı bizim düşüncelerimizle buluşması bizde de heyecan yaratıyordu. Hiç unutmam bir kere Rasih Kurtuluş’un (Aziz Güler) şehit haberini aldığımızda Nubar yoldaş ile BÖG taburuna gidip “ne yapalım” diye konuştuğumuzda çok etkilendiğini söylemişti. Bence de zaten bu olay Mehmet yoldaşın da çok büyük emek harcadığı ortak mücadelenin ilk adımı idi.
Söylemlerin, kararların bir pratiğe dönüşü olarak ele aldığımız daha sonra sayısız ortak iş yapmamızın başlangıcı oldu. Benim için ilginç bir deneyimdi Mehmet yoldaşla iş yapmaya başlamak.
Savaş örgütleri haricinde Türkiyeli devrimci bir örgütün komutanıyla neredeyse ilk diyaloğum olmasından kaynaklı onunla tanışmak garip gelmişti. Hem genç olması hem de bir devrimcinin her şeye meydan okurcasına tavırları beni oldukça heyecanlandırmıştı. Ama devamındaki görüşmelerimizde o sıcaklığı onda gördüm ve onun samimiyetine fazlasıyla inandım. Gözleri bir çocuk saflığında tertemizdi.
“Hadi hepimiz TİKKO’lu oluyoruz” çıkışları o kadar samimi ve içten geliyordu ki çıkarsız ve hesapsız olmasından etkilenmiştim.
“Buralardan Tabancalı Bir Bıyıklı Geçti!”
Onun yokluğunu şimdi bu topraklarda çok belirgin bir şekilde hissediliyor.
Sert görünümünün altında yumuşak kalpli bu komutanın yarattığı DKP-BÖG ile olan bu ilişkimiz bizim de ittifak politikamıza uygun olduğu için devam ediyor.
Özellikle belirtmek istiyorum ki savaş, hamle ya da operasyona önce kendisi giderdi. Onun için yoldaşları bilirdi ki, arkalarında Ulaş Bayraktaroğlu var. Güçlü, sağlam bir komutan var. Bugün burada olsaydı Serekaniye’ye, cepheye ilk kendisi giderdi.
Ulaş Bayraktaroğlu BÖG’ün devrimci dayanışma ruhu idi. Buralardan “tabancalı bir bıyıklı geçti” ve yokluğu çok hissediliyor. Ve onu yine dün olduğu gibi bugün de çok seviyoruz! Sevmeye onun devrimci ideallerini yaşatmaya devam edeceğiz.
“Emekçiler Görünmez Bilinmez ve İsimsizdir!”
Birisi ömrünü mücadeleye adamış bir devrim rüzgarı diğeri ise genç yaşına rağmen ardında kelimelere sığmayacak kadar değer, sevgi bırakan genç bir devrimci!
Mehmet yoldaş ve Nubar yoldaş aslında birbirinden çok farklı iki kişilikti. Ancak çok iyi bir ilişki yakalamışlardı. Nubar yoldaş patlayıcı uzmanı, Mehmet yoldaş da sabotaj meselesinde çok iyi bir yoldaş olmasından kaynaklı yanyana geldiklerinde mutlaka patlama sesi gelirdi. Bir yerleri patlatırlardı.
Nubar yoldaşın Mehmet yoldaştan farklı olan bir özelliği de görünürlüğü olan bir yoldaş değildi. Uzaktan bakınca yılların birikimi olan bir komutan bir kadro görüntüsü onda yoktu. Sessiz, sakin, suskun kısaca “görünürlüğü olmayan” bir yoldaştı.
Nubar yoldaş görünürlüğü olmayan ama derinden coşkun bir sel gibi akan bir nehirdi. Nehrin görünür tarafından baktığında hiçbir şey görmezsin ama o hep derinden akmayı bilen öğreten bir komutandı. Nubar yoldaş, yılların birikiminin arkasına sığınarak görünür olmak istemezdi. Bundan nefret ederdi. Nubar yoldaş düşman olduğunda ortaya çıkar, görünür hale gelirdi. Görünmez olan görünür, isimsiz olan isimli hale gelirdi. Sıradan sessiz olan savaşçı, düşman karşısında gürleyen bir komutan olurdu. Sessiz sakinliği ile hatırladığımız Nubar yoldaş sabotaj meselesinde ya da silah hakimiyetinde düşmana darbe indirmek için bambaşka bir insan olurdu.
Yaşamı savaşla geçmiş bu komutanın elimizde birkaç fotoğrafının olması nasıl açıklanabilir ki? Emekçiler görünmez, bilinmez, isimsizdir, ünvansızdır! Nubar yoldaş ve Mehmet yoldaş farklı olduğu kadar aynı olan özellikleri ikisinin de güçlü savaşçı ve herkese güven veren komutan oluşlarıydı.
Mehmet yoldaş karargahımızı ziyarete geldiğinde “tamam, şimdi Nubar yoldaşla birlikte bir yeri patlatacaklar” diyordum.
Bizim buradaki gerek DKP-BÖG’lü yoldaşlarla gerekse de ortak hareket ettiğimiz, ortak savaştığımız TKEP/L, MKP, MLSPB vb. yoldaşlarla olan devrimci ilişkimizi başka yerlerden bakıldığında hissetmek, anlamak biraz zor olabilir ama Mehmet yoldaşın da dediği gibi “kanlarımız birbirine karışıyor!” Bunun için dayanışmadan birlikte savaşmaktan başka alternatifimiz yok.
DKP-BÖG ya da TKP-ML TİKKO taburuna gittiğinizde veya yaşamının kısa bir bölümünde Mehmet ve Orhan yoldaşı tanıyanların onları anlatırkenki duygularına katkı sağlaması amacıyla ….