İşgale karşı direniş her alanda ve mevzide devam ederken halkla bütünleşmenin de ne kadar önemli ve devrimi savunmak/korumak için gerekli olduğu bir kez daha görüldü. Bir kez daha görüldü ve anlaşıldı ki; halkın örgütlenmediği, onun yer almadığı, ona dokunulmayan hiçbir şey gerçek değildir. Hiçbir şey devrimci değildir. Hiçbir şeyin kalıcı ve başarılı olma şansı yoktur.
Bazen yeterince dikkat edilmeyen ve önemsenmeyen, ciddiyetle üzerinde durulmayan, sesine kulak verilmeyen durumların yaşandığı zamanlar olabiliyor. Halkın ihmal edildiği/unutulduğu yerde; direniş zorlu günler yaşadığında halk devrimcilere “Eğer nereye ektiğini unutursan yağmurlar sana hatırlatır” sözünü anımsatır. Kaybettiğini başka yerde aramamalısın!
“Bu Serekaniye Direnişinin Yaşayan-Gerçek Dilidir”
Düşmanın gök gürlemesi altında diz çöktürmeye gelenler, yaprakları yeşertenin yağmurlar olduğunu gördüler. Diz çöktürmeye gelenler, devrimci irade karşısında diz çöktüler. Bir avuç inançlı ve yürekli savaşçının ağır kuşatma ve bombardıman altında nasıl bir irade ve kararlılık gösterdiklerini gördü herkes. Dost ve düşman da bir kez daha gördü ki; devrimci bilinç ve irade karşısında hiçbir zorba güç duramaz. Bu Serekaniye direnişinin yaşayan ve gerçek dilidir.
Başına bir hal gelmeden başvurulacak, kapısı çalınıp derdi sorulacak, derdine çare bulunacak, dağınık ve düzensiz, hedefsiz ve amaçsız olanlara bir düzen ve doğrultu verilecek, en yakın-en güvenilir devrim dostudur halk. Her zaman sağlam olduğu ispatlanmış, o olmadan ideallere ve hayallere dair hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceği bir iradedir, halk.
Serekaniye direnişinde gördük ve bir kez daha anladık ki; yeri gelir düşman kuşatmasını yarmak için canlı kalkan olur; yeri gelir yaralıları saran ve taşıyan sedye olur. Yeri gelir şehitlerin intikam sloganı olur; yeri gelir tören kıtasının en ön saflarında duran gururlu ve öfkeli ana ve yoldaş olur.
Cephane bittiğinde hiç umulmadık yerde mermi ve patlamaya hazır el bombası bulan olur. Düşman pususunu önceden gören ve uyaran bir ulak olur. Düşman karakoluna saldırı için can alıcı bilgi olur. Sınırdan sınıra geçen bir sandal, en kahredici çatışma sonrası yaralı yoldaşına binek araç olur, doktor olur, derman olur.
Savaşa ve direnişe katılım için mütevazi bir köylü, parasız pulsuz bir çoban olur. Gerillanın ayağında bir çift yün çorap, bir çift mekap olur. Eğitimsiz-tecrübesiz ve bilinçsiz yoksul bir köylü zaman içinde korkusuz bir komutan olur. Bilge bir insan olur.
Halka dair söylenecek yazılacak o kadar çok söz bulunup o kadar çok cümle kurulabilir ki ne satırlar ne de sayfalar yeter. Ancak Serekaniye direnişinde bir kez daha devrimler tarihinden süzülüp günümüze dek gelen bir gerçekliğin doğrulanması vardır ki “en büyük bomba halktır”.
Halk direniş ve devrimle beraber olduğunda işgalci düşman saldırı anında bile bin kez düşünmesi gerektiğini öğrenecektir. Halk bilinçlendirilip örgütlendiğinde şehrini-kasaba ve köyünü evini terk etmeyerek devrime, direnişe sahip çıkar. Aynı zamanda düşmana karşı duracak bir barikat olur.
İşgal ve direniş sırasında devrimin örgütlenmesi, sürdürülmesi ve sahiplenilmesi sürecinde, en ince ayrıntıya kadar dikkat ve özen gösterilerek bilinçlendirilip harekete geçirilmesi gereken halktır. Nasıl ki proletaryanın örgütten başka silahı yoksa aynı zamanda halkın örgütlenmediği, harekete geçirilip özneleştirilmediği bir devrimin ve direnişin de başarı şansı yoktur. Halkın katılıp yer almadığı devrimin ve direnişin temeli sağlam olmaz.
İşgal süreci çok büyük öğretici ve eğitici sayısız ders ve deneyimle doludur. Hemen her konu hakkında teorik olan gerçek, soyut olan somut ve cansız olan yaşanır hale gelir. En büyük bombanın neden halk olduğu, halkın neden devrimin gerçek toprağı olduğu, halk örgütlenmeden taraf olmadığı durumda hiçbir şeyin güvence altında olmadığı, direniş öncesinden daha fazla somutluk kazandı ve anlaşılır hale geldi.
Halk canlı olan bir topluluktur. Her gün gözlerimizin önünde akıp giden, yaşayan, hareket eden, canlı bir organizmadır. İdeolojinin ve sınıf bilincinin mutlaka buluşturulması gereken açığa çıkmamış potansiyel bir güçtür. İdeolojiyle halk buluşmasını sağlayacak ve bu görevi gerçekleştirecek olan sınıf bilinçli işçilerdir. Bunların sağlam ve güçlü olması gerekir. İdeolojiyle halk arasında ki köprü sağlam olmadığında ideolojinin gerçek sahipleri ve özneleriyle buluşması başarılamaz.
Serekaniye direnişi sürecinde görüldü ki anlaşılıp harekete geçirilmesi gereken gerçek silah halktır. Mucizeler yaratacak efsaneler yazacak olan halktır. Ve en büyük kahraman yine halktır. Yeter ki doğru bakılıp doğru anlaşılsın. Asıl mesele burada düğümleniyor. Halk; direnişi ören, eskiyi yıkıp yeniyi inşa eden, tarihi yapan eser sahipleri olarak görülüp anlaşıldığında her türlü engel aşılır zorluklar alt edilir. Bunu gerçekleştirmenin yazıldığı-konuşulduğu kadar kolay ve rahat olmadığını bilmek gerekir. Ancak imkansız olmadığını daha fazla bilmek gerekir. Devrimcilerin görevi imkansızı isteyerek gerçekçi olmaktır.
(Rojava’dan bir TKP-ML TİKKO savaşçısı)