ANHA’nın haberine göre; Amed, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerinin gasp edilmesi ardından yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konsey Eşbaşkanlığı, “Böyle bir iktidara karşı ancak her türlü mücadele verilerek Türkiye demokratikleştirilip Kürt sorunu çözülebilir” dedi. KCK, başta kadınlar ve gençler olmak üzere “Kürt halkı ve Türkiye halklarını faşizme karşı sokakları, meydanları, dağları ve ovaları mücadele alanı haline getirmeye” çağırdı.
Siyasi darbenin devamı
KCK’nin açıklaması şöyle:
“Soykırımcı sömürgeci AKP-MHP faşist iktidarı Kürt halkına karşı yürüttüğü soykırım saldırısını yeni bir aşamaya vardırmış bulunmaktadır. Kürt halkının %60’ın üzerinde ortaya koyduğu iradeyle seçilen belediye eşbaşkanları Süleyman ‘Soysuz’un başında olduğu içişleri bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırılmıştır. Yerlerine Kürt halkıyla hiçbir ilişkisi olmayan Kürt düşmanı valiler atanmıştır. Seçilmişlere yönelik bu saldırı 20 Temmuz 2016’da gerçekleştirilen siyasi darbenin devamı olmaktadır.
Demokrasi güçleri ve Kürt halkına karşı yürütülen faşist saldırılar bundan sonra da artırılarak sürdürülecektir. Bakurê Kürdistan, Başurê Kürdistan, Rojava ve Kuzey Suriye’ye yönelik saldırılar ne amaçla yapılıyorsa bu saldırılar da aynı amaçla yapılmaktadır. Bu amaç da Kürtleri soykırıma uğratmaktır.
Belediye eşbaşkanlarının görevden alınmasının tek nedeni vardır; bu da demokrasi güçlerini ezmek ve Kürt soykırımını tamamlamaktır. Bu saldırıları başka türlü ele almak soykırımcı faşist özel savaş iktidarının amacını anlamamaktır. Kürt’ün varlığına, kimliğine, siyasi iradesine, özgürlük ve demokrasi isteğine her yerde saldırı olduğu gibi belediyelere yönelik saldırı da Kürt’ün var olma iradesine saldırıdır. Kimliğine, kültürüne ve özgürlüğüne sahiplenen her Kürt bu soykırımcı sistemin hedefindedir. Türkiye demokratikleşip Kürt sorunu çözülene kadar da bu soykırım amaçlı saldırıların sonu gelmeyecektir.
Her yer mücadele alanı haline getirilmeli
Halkın siyasi iradesine yönelik bu saldırı Türkiye’deki siyasi sistemin faşist soykırımcı bir özel savaş sistemi olduğunu bir daha gözler önüne sermiştir. Türkiye’de zaman zaman yapılan seçimler faşist soykırımcı sistem gerçeğinin üstünü örtmek içindir. Eğer seçilenler soykırımcı sömürgeci özel savaş sistemine örtü olamıyorsa bu seçilenlere müdahale etmektedirler. 1994 yılında DEP’lilerin tutuklanması, 2009 14 Nisan tutuklamaları, 2016 20 Temmuz faşist siyasi darbeden sonra milletvekilleri, belediye eşbaşkanları ve binlerce siyasetçinin tutuklanması ve 19 Ağustos’taki siyasi darbe bu gerçekliğin kanıtıdır. Kürtlerin demokrasi ve özgürlük mücadelesi soykırımcı sömürgeci özel savaşın yüzündeki maskeyi düşürmekte, tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.
Kürtler ve demokrasi güçleri mücadeleleriyle faşist özel savaş gerçeğinin maskesini daha fazla düşürüp teşhir edeceklerdir. Ancak Türkiye’de demokrasi varmış ve bu temelde sorunlar çözülebilirmiş gibi bir yanılgı ve gaflete düşmek de demokrasi mücadelesine verilecek en büyük zarar olacaktır. Türkiye’de soykırımcı sömürgeci faşist bir iktidar vardır. Böyle bir iktidara karşı da ancak her türlü mücadele verilerek Türkiye demokratikleştirilip Kürt sorunu çözülebilir. Bu çerçevede gerilla mücadelesi ve serhıldanlar da soykırımcı faşizme karşı mücadelenin en temel yöntemleridir. Soykırımcı sömürgeciliğe karşı çok yönlü yöntemlerle mücadele verilip faşizm yenilgiye uğratılacaksa, gençler ve kadınlar başta olmak üzere Kürt halkı ve Türkiye halkları faşizme karşı sokakları, meydanları, dağları ve ovaları mücadele alanı haline getirmelidir.
Faşist iktidara gereken cevap verilmeli
Türkiye’de ne demokrasi ne de özgürlükler vardır. Türkiye’de demokrasi varmış gibi hareket etmek demokrasi ve özgürlük mücadelesini zayıflatan ve demokrasi düşmanlarına hizmet eden bir yaklaşım olur. Bu açıdan demokrasi ve özgürlük mücadelesi yasal sınırlarda ve mevcut siyasi ortam çerçevesinde sınırlanamaz. Mücadeleyi serhıldan ve gerilla başta olmak üzere her alanda yükseltmek gerekmektedir. Gençler, kadınlar ve halkımız sokakları, mahalleleri serhıldan alanı haline getirmelidir. Kadın ve erkek Kürt gençleri yüzlerini dağda ve ovada özgürlük mücadelesi yürütülen alanlara vererek; sokakları ve meydanları polislerle dolduran, halk üzerinde vahşi saldırı yürüten, Kürtlüğünü savunan her insanı zindana atan soykırımcı faşist iktidara gereken cevabı vermelidir.
Tüm bu saldırılar Kürt halkının özgür yaşam iradesini kırmaya yöneliktir. Kürt halkı, gençleri ve kadınları bu irade kırma ve bu temelde soykırım politikasını tırmandırma amacına karşı özgürlük alanlarına koşmalı ve her alanda özgürlük mücadelesini yükselterek cevap vermelidir.
Ortak hareket edilmeli
Bu saldırı karşısında siyasi görüşleri ne olursa olsun tüm Kürt siyasi partileri, hareketleri ve güçleri ortak davranmalı, Kürt’ün siyasi iradesini yok sayan bu soykırımcı sömürgeciliğe karşı birlikte tutum takınmalıdır. Bu saldırılar sadece HDP’ye değil, tüm Kürt halkınadır. Herhangi bir siyasi saldırıdan öte Kürtlere yönelik soykırım politikasının bir parçasıdır. Kürt’ün varlığını savunan ve Kürt’ün özgür siyasi iradeye kavuşmasını arzulayan her Kürt, her siyasi eğilim yurtseverliğin gereği bu saldırıya karşı çıkmalı ve tüm Kürt güçleriyle Kürt’ün varlığını ve siyasi iradesini savunma mücadelesi vermelidirler.
Kürt halkının siyasi iradesine yöneliktir
AKP-MHP faşizminin bu saldırısı sadece Bakurê Kürdistan’da Kürt halkının siyasi iradesine yapılmış bir saldırı değildir. Bu saldırı Başur, Bakur, Rojhilat ve tüm dünyadaki Kürt halkına yönelik soykırım saldırısının bir parçası olmaktadır. Tüm Kürdistan parçalarında soykırımı amaçlayan AKP-MHP faşist iktidarının saldırısıdır. Kürtler bu bulundukları her yerde bu saldırıya karşı koymazlarsa daha sonra Kürdistan’ın tüm parçalarındaki Kürt siyasi güçlerine ve kazanımlarına yöneleceklerdir. Bu gerçeklik bilinerek başta Başurê Kürdistan’daki siyasi partiler olmak üzere tüm Kürt siyasi partileri bu saldırılara karşı ortak tavır koymalıdırlar.
Tüm demokrasi güçlerine saldırıdır
Bu saldırı Kürt halkının siyasi iradesine saldırı olduğu gibi Türkiye’nin tüm demokrasi güçlerine yönelik yapılmıştır. Türkiye’de Kürtler yararlanmasın diye demokratikleşmeye karşı gerici bir direniş gösterildiği gibi, aynı amaçla hiçbir demokratik imkana tahammül edilememektedir. Bu açıdan Kürtlere karşı yapılan saldırıya karşı çıkılmadan Türkiye’de ne demokrasi gelişir ne de var olan bazı biçimsel kurumlara demokratik imkanlar olarak bakılabilir. Bu açıdan gerçek demokrasiye ulaşmak ve gerçek demokratik duruş sahibi olmak için tüm demokrasi güçlerini ve kendilerine demokrat diyen herkes ve her kurumu AKP-MHP faşist iktidarına karşı durmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz.
Uluslararası kurumları tutumlarını açık ortaya koymalı
Bu saldırı karşısında tutum koymayan tüm uluslararası siyasi kurumlar, devletler, siyasi partiler bu saldırıların ortağı olmuş olurlar. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi tüm uluslararası kuruluşlar, kendilerini demokrat gören tüm siyasi güçler ve iktidarlar ve tüm demokratik güçler Kürt halkının siyasi iradesine yönelik bu saldırıya karşı tutumlarını açıkça ortaya koymalıdırlar.
Kürt halkı ve Ortadoğu’daki tüm demokrasi güçleri ağır bir saldırı altındadır. Bu açıdan Kürdistan’ın tüm parçalardaki ve yurtdışındaki tüm halkımızı bu saldırılara karşı ayağa kalkmaya ve mücadeleyi her yerde kesintisiz yükseltmeye çağırıyoruz.” (Haber Merkezi)