İstanbul: Cumartesi Anneleri’nin 748’inci hafta eylemi, 49 haftalık Galatasaray yasağı sebebiyle İHD İstanbul Şubesi önünde gerçekleştirildi. Bu haftaki eylemde 29 Temmuz 1981 yılında Edirne’den İstanbul’a gelirken askeri faşist cuntanın kontra çeteleri tarafından gözaltına alınan ve 85 günlük işkencenin ardından katledilen komünist önder Süleyman Cihan için adalet istendi.
Bu haftaki eyleme Partizan okurları, HDP milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katıldı
“Süleyman Cihan’ı unutmayacağız”
Eylemde ilk olarak basın açıklaması okundu. Kayıp yakınlarından Besna Tosun tarafından okunan açıklamada 748 hafta boyunca devletin gözaltında kaybetme suçuna yönelik cezasızlığını dile getirdiklerini belirtti. 748 hafta boyunca adalet talebiyle sokakta olduklarını belirten Tosun “Bizim taleplerimizi yerine getirmekle görevli olan devlet ise 49 haftadır ağır teçhizatlı polis ablukası ile sesimizi duyurma mekânımız olan Galatasaray’a gidişimizi engelliyor” dedi.
Tosun bu haftada, 1981 yılında işkencede katledilen Süleyman Cihan’ın için de aynı adalet talebiyle sokakta olunduğunu belirterek, geçen 39 yıl boyunca bu talebin karşılık bulmadığını ve Süleyman Cihan’ı katledenlerin yargılanmadığını vurguladı.
Son olarak “Gözaltında kaybedilişinin 38. yılında bir kez daha ilan ediyoruz; kaç yıl geçerse geçsin Süleyman Cihan’ı unutmayacağız” diyen Tosun açıklamasını sonlandırdı.
Tosun’un ardından Süleyman Cihan’ın abisi Ahmet Cihan seslendi. Avukat Cihan, kardeşinin gözaltına alındıktan sonra 1. Askeri Şube tarafından ısrarla gözaltında olmadığını söyleyerek Süleyman Cihan’ın o süre zarfı boyunca ağır işkencelere maruz kaldığını belirtti. Süleyman Cihan’ın gördüğü ağır işkencelerin vücudunda kanıtı olduğunu ancak bunun hiçbir zaman kabul edilmediğini de belirten Cihan, dönemin ATK’sının(Adli Tıp Kurumu) hazırladığı dosyaların da bu minvalde olduğunu belirtti. Süleyman Cihan’ın katledilmesiyle ilgili, faşist Mehmet Ağar ve Bostancı Karakolu’nda görevli İbrahim Şahin isimlerine dikkat çeken abi Cihan, bu ikilinin devrimcilerin katledilmesinden Susurluk olayına kadar birçok yerde birlikte olduklarını vurguladı.
Cihan, bu cinayetin devletin bilerek, isteyerek ve planlayarak yaptığı bir cinayet olduğunu da belirtti. Cihan gözaltında kayıplarda devletin failleri ‘cezasızlık zırhıyla’ koruduğunu belirterek, orada bulunan her bir kayıp yakının benzer süreçleri yaşadığını vurguladı. Son olarak Süleyman Cihan’ın unutulmayacağını belirten Ahmet Cihan, Süleyman Cihan’ın katilleri bulunana ve yargılanana dek mücadele edeceklerini belirterek açıklamasını sonlandırdı.
‘Kanunların uygulanmasını istedik’
Cihan Ailesi’nin avukatı Ömer Kavili söz aldı. Kavili, müvekkilinin ölümüyle ilgili birçok delil olduğunu söyleyerek şunları dedi: “Bu dosyada sadece ve sadece yürürlükte olan kanunların uygulanmasını istedik. Ortada işkenceyle öldürülen bir insan var. Bu olayda suç örgütlü işlem iştir. Bu olayda ismi geçen emniyet görevlileri kanunları çiğnemiştir. Bu işkencenin faizleri dünyanın gözünün içine baka baka hizmetlerine devam etmişlerdir. Suç tek başına işlenmez. Dosyadaki açık olan bir raporda cinsel organın en uç kısmına elektrik verildiği fotoğraflar var.”
Kavili, Adli Tıp Kurumu Uzmanı Şemsi Gök’ün daha sonra Cihan’a ilgili verdiği rapor hakkında şunları söyledi: “Rapor şöyle devam ediyor: Ölen kişinin penisteki yanık izlerinin güneş ışınlarından kaynaklı… Aynen bunu yazmış. Ben aileden özür diliyorum. Başaramadık…”
Cumartesi Anneleri’nin basın açıklamasında Süleyman Cihan bölümü
31 yaşındaki 2 çocuk babası Süleyman Cihan İstanbul’da yaşıyordu. Devrimci kimliği nedeniyle 12 Eylül Askeri Darbesinin ardından hakkında arama kararı çıkartıldı.
29 Temmuz 1981 tarihinde Edirne’den İstanbul’a gelmek üzere bindiği yolcu otobüsü İstanbul’a yaklaştığı sırada sivil bir ekip tarafından durduruldu. Otobüsten indirilerek gözaltına alınan Süleyman Cihan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Durumdan haberdar olan ailesi ve avukatları hemen, İstanbul Emniyeti l. Şube, 2. Şube ve Askeri Savcılık nezdinde girişimlerde bulundu. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Gözaltı kararını veren İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı ve gözaltı işlemini gerçekleştiren İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 23 kişinin “Onu emniyette işkencede gördüm” diye tanıklık ettiği Süleyman Cihan’ın gözaltına alındığını reddetti. 85 gün süren ısrarlı arayışın sonunda Süleyman Cihan’ın ağır işkence sonucunda öldürüldüğü ve kimliği bilinmesine rağmen Zindanarkası Mezarlığı ‘na “meçhul kişi” olarak defnedildiği gerçeğine ulaşıldı. Bu gerçek karşısında Süleyman Cihan’ın 29 Temmuz’da gözaltına alındığı kabul edildi. İstanbul Emniyeti, Cihan’ın öldürülmesi ile ilgili Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin’in de imzası bulunan sahte bir belge düzenledi. Belgede Süleyman Cihan’ın 30 Temmuz 1981 tarihinde yer göstermeye götürüldüğü apartmanın 6.katından atlayarak intihar ettiği yazıldı. Gerçekte ise çok sayıda tanık beyanına göre Süleyman Cihan gözaltında aylarca işkence gördü. Ayrıca cansız bedenini kapısı kırılarak girilen ve uzun zamandır kimsenin yaşamadığı bir evin penceresinden atılarak intihar görüntüsü yaratılmak istendi. Bu gerçekler, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın olaydan 21 yıl sonra dosyadaki otopsi bulguları ve tıbbi verilerden hareketle hazırladığı raporla da kanıtlandı. Raporda Cihan’ın ağır işkenceye maruz bırakıldığı ve apartmanın altıncı katından atılmadan önce öldürülmüş olduğu kayıt altına alındı.
Cihan Ailesi yıllardır hukuki girişimlerini sürdürdü. Dosyayı canlandırmak için 2012 yılında Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Başvuruda:
İstanbul, l. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı General Necdet Üruğ, Sıkıyönetim Adli Müşaviri Hakim Albay Durmuş Akşen, Sıkıyönetim Savcısı Yüzbaşı Erdoğan Savaşeri, dönemin İstanbul Emniyet l . Şube Müdürü Tayyar Sever, Dönemin İstanbul Emniyet 2. Şube Müdürü Mehmet Ağar,
Polis memuru İbrahim Şahin, Süleyman Cihan’ı işkenceyle öldüren ekipte yer alan polis memuru Bayram Kartal, Süleyman Cihan’ı işkenceyle öldüren ekipte yer alan polis memuru Mehmet Yetiş ve kimliği saptanacak diğer suç ortakları hakkında şüpheli sıfatıyla kamu davası açılmasını talep etti. Ancak bugüne kadar hiçbir gelişme olmadı.