Sistemler kendi bekasını koruma ve düzenlerini sağlamak adına kendi insan –toplum- tipini yaratmak ve değişen koşullara göre yeniden şekillendirmek zorundadır. Bunu ihtiyaçlarına göre kendi ideolojik aygıtları aracılığıyla birçok argüman kullanarak yapar. Gerici faşist sistemin ihtiyaçlarına paralel toplum yaratmayı hedefleyen ve bugün gündemde olan, istenilen kişiliklerin çekirdekten yetiştirilmesini sağlayan eğitim ve eğitim sistemi tartışmaları tamda egemenlerin içinde bulunduğu durumu bize göstermektedir.
Devletin birçok kurum ve kuruluşunda olduğu gibi eğitim alanında da 15 Temmuz’u fırsata çeviren egemenler çıkarılan KHK’lar aracılığıyla bir dizi değişikliğe gitmiş, “2023 vizyonlu” hedeflerine uygun politikalarına hız vererek, yaşama geçirilecek olan eğitim de müfredat değişimini tartışmalar eşliğinde kitlelere sunmuştur.
Hali hazırda var olan eğitimin bireyci, idealist, düşünmeyen, ezberci, pratik dışı, çarpık militarizmle, ırkçılıkla, milliyetçilikle bezeli olan gerici sisteme dayalıyken, bütün eğitimde “sadeleştirme”, “basitleştirme” adına dinci, cihadist var olanın daha da gerisinde sorgulamayan, biat eden, ümmetçi, kaderci anlayışla harmanlanmış yeni eğitim sistemi ve yeni bir kuşak yaratılmak istenmekte.
Bu saldırıların temeli St3 şeklindeki kesintisiz zorunlu eğitim yerine, okula başlama yaşının da düşürüldüğü 4+4+4 kesintili eğitim sisteminin geçilmesiyle atılmıştı. 4+4…. Eğitim sistemiyle egemenler esasta iki şeyi hedefliyorlardı. Birincisi, küçük yaştan itibaren emekçi halkın çocuklarını meslek okullarına yönlendirerek, sermayenin ihtiyaçlarına paralel kalifiye eleman olarak yetiştirilmesiyken, bir diğer hedefte yine küçük yaştan itibaren çocukların İmam hatipler başta olma üzere dinci vakıf ve cemaatlere yönlendirilerek, gerici normlara göre yetişen, itaatkâr, biat eden, şükürcü, Erdoğan’ın deyimiyle “dindar bir nesil” yetiştirilmesiydi. Ve bunun adımları da atılmıştı.
Akabinde MEB tarafından başta tecavüz olayıyla gündeme gelen Ensar Vakfı olmak üzere, TÜRGEV, Hizmet Vakfı, İHH, Furkan Vakfı gibi dinci gerici iktidar yanlısı vakıf ve cemaatlere çocuklar emanet edildi. Böylelikle bir taraftan sistemin hedeflediği dindar, kindar, itaatkâr kuşağın yetiştirilmesin de vakıfların ve cemaatlerin desteği alınırken diğer taraftan da eğitim ve öğretimden birçok alana çocuklara sağlanması gereken soysa yükümlülüklerini yerine getirmemesidir. Parasız olması gereken eğitimin her geçen gün daha fazla paralı hale getirilmesi, barınma, temel sağlık haklarının karşılanmaması devlete karşı toplumda oluşan tepkilerin, öfkelerin bu vakıf desteği, sosyal yardımlar aracılığıyla tolere ederek rahatsızlıkların önüne geçilerek engellenmiş olmaktadır. Yine Anadolu liselerini kaldırıp, düz ve meslek liselerinin yanında imam hatip liselerini çoğaltıp genelleştirilmesi ve tercih hakkının öğrenci ve ailelerden alınıp Milli Eğitim Bakanlığı’na verilmesiyle çocukların imam hatiplere yerleştirilerek, zorunlu olarak buralarda din ağırlıklı eğitim-öğretimin almaları sağlanacak yeni neslin yetiştirilmesinin adımlarından birisini oluşturmaktadır.
Devamında ise OHAL sonrasında çıkarılan KHK’larla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kreşlerinde 4-6 yaş dini eğitim verilmesi ve “sübyan mektebi” adı ile bilinen dini eğitim veren kuran kursu kreşlerinin önü açılıp bırakılan boşlukların doldurulması sağlanmakta. Devlet ya da özel anaokullarında, kreşlerde dini eğitim adı altında kuran kursu verilen ayrı sınıflar açılmış yaşama geçirilmiştir.
Ardından da yeni müfredatıyla pozitif bilimlerin tamamen tavsiye edilerek idealist dinci eğitimin öğretimin yeniden düzen tamamlanmaktadır bu saldırı ve hamlelerle. Bugün ise AKP’ye yakınlığı ile bilinen Eğitim Bir-Sen Milli Eğitim Bakanlığı’na yaptığı müfredat önerilerinin MEB tarafından kaba yanlar törpülenerek yaşama geçirilmeye -2017/2018 eğitim-öğretim yılında- hazırlanırken, eğitimde özelleştirme, birleştirilmiş, kalabalık sınıflar, çalınan sorular, şifrelenen sınavlar, taşımalı eğitim, niteliksiz eğitim, öğrencilerin dini vakıflara yönlendirilmesi gibi bilinen, kabul gören ve daha da sıralayabileceğimiz sorunlar önergede yer almak bir yana dursun eğitim hizmeti ve eğitim-öğretim seviyesi daha da aşağıya çekilmekte.
Yeni müfredat da “Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesi biyoloji müfredatından çıkarılırken okullarda seçmeli ders olarak okutulan “Temel Dini Bilgiler” dersine “pozitivizm, deizm, agnostizm, ateizm, sekülerizm, nihilizm, satanizm” gibi kavramlarla birlikte düşünce akımlarının “İnanç problemleri” kapsamında çocuklara “sorun” olarak anlatılacak. Yine aynı derste “vatana ve millete karşı görev ve sorumluluklarımız”dan birisi “cihat” olarak belirlenirken, bu da “15 Temmuz Demokrasi ve Zafer” şeklinde 15 Temmuz’a atıf yapılarak ilişkilendirilip işlenecek. Bilgi Felsefesi, Varlık Felsefesi, Ahlak, Din, Bilim, Siyaset felsefeleri gibi üniteler kaldırılarak dönemsel olarak diğer düşünce sistemleri ve felsefe dersleri “basitleştirme”, “sadeleştirme” adına daha a yüzeyselleştirilerek ortadan kaldırılacak. Çocuklarda erken yaşta siyasal İslamcılığın/ideolojinin yaratılmasında pekiştirici olarak diğer bir konuda “Milli uyanış; Bağımsızlık yolunda atılan adımlar” başlığı altında “Irak-Kul’ül Amare Zaferi” öğretilerek, önceden Kemalist Faşist ideolojiyle beyinleri yıkanarak yetiştirilen çocukların şimdi de dini İslami ideolojiyle şekillendirilmesi sağlanacak.
Genel olarak 14 yıllık AKP iktidarı dönemi boyunca istenen, adım adım örülen “dindar neslin” yaratılmasında, bugün gelinen aşamada eğitim öğretim sisteminde yapılan değişikliklerle toplum üzerinde kurulan şiddet, baskı, katliam sarmalı ile hedeflenen ve arzu edilen biat eden, kaderci, ümmetçi, itaatkâr bireylerin, neslin, toplumun olduğu açıktır.
Bizler eğitim alanında bilimsel, parasız, demokratik eğitimin mücadelesini yükseltirken, çocuklarımızı da dinci, gerici, şeriatçı, cihadist ve militarist gericiliğin eline de terk etmeyeceğiz. Her alanda yaşam alanlarımızı savunup korurken, faşizme karşı demokratik devrim mücadelemizin birer parçası haline getirerek bütünlüklü direnişi örecek ve büyüteceğiz.
Başka yolu yok…