1972’den beri uygulanan yaz saati uygulamasının 30 Ekim 2016 tarihinde kalıcılaştırılarak, kış saatinden vazgeçilmesi geç aydınlanan gün ve yaşamdaki olumsuz etkileri ile gündemde yer almaya devam ediyor.
Sabah 08.15’i aşan güneşin doğuşu, insanları biyolojik anlamda zorlarken diğer yandan emekçilerin cebindeki para yine sermayedarların cebine gidiyor. Enerji Bakanı Berat Albayrak yaz saati uygulamasının kalıcılaşmasına ilişkin “Uygulama ile ciddi tasarruf sağlayacağız. Mesai ve eğitim saatlerinde karanlık süre azalacak, geçiş dönemindeki olumsuzluklar yaşanmayacak” açıklamasını yapmıştı. Oysaki mesai saatlerinde herhangi bir değişiklik olmazken eğitim saatleri ise halkın yoğun tepkisi sonucu tartışmaya açıldı. İlkokul öğrencilerinin ilk derslerde uyuma oranının artması, gün aydınlanmamışken yola düşmek zorunda kalması bu tepkiyi doğururken işçi ve emekçilerin mesailerinde ise bir değişim söz konusu değil.
Kalıcı yaz saati uygulaması biyolojik açıdan getirdiği zorluklarla sınırlı değil. Enerji Mühendisleri Odası (EMO), yaptığı açıklama ile kış saatinden vazgeçilmesinin enerji tüketiminde israfa yol açtığını duyurdu. Son 5 yılın Kasım ayı tüketimlerine bakıldığında bu yıl ilk kez elektrik tüketimi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6.5 düzeyinde rekor artış gösterdi ve 22.7 milyar kilovat saat ile en yüksek düzeye ulaştı. EMO’nun hazırladığı rapora göre Kasım ayında elektrik tüketimi; 2015 yılında 21.3 milyar, 2014 yılında 21 milyar, 2013 yılında 20 milyar, 2012 yılında ise 20.3 milyar kilovat saat düzeyinde bulunuyordu. Bu yılın Kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6.5 rekor artış gösteren tüketim, geçen yıl Kasım ayında yalnızca yüzde 1.35 artmıştı. Elektrik tüketiminin 2013 yılındaki düşüşü nedeniyle; 2014 yılı Kasım ayında elektrik tüketiminde görece yüksek bir artış yaşanmıştı. Ancak bir önceki yıldaki elektrik tüketimi düşüşü nedeniyle yüksek olan bu artış bile yüzde 4.8`de kalmış, bu yılki gibi yüzde 6.5`e ulaşmamıştı.
Sıcaklığın mevsim normallerinde olmasına rağmen artan enerji tüketimi kış saatinden vazgeçilmesi ile alakalıyken enerji şirketlerinin cebi ise böylece doluyor. Asgari ücret toplantılarında patronların sermayesini korumaya alan, halkın cebindeki üç kuruşu artırmamak için elinden geleni ardına koymayan AKP’nin, yaz saati uygulamasını kalıcılaştırması da yine halkın sömürmeye yönelik oluyor.
Üstelik bu uygulama sadece halkın cebindeki paranın sermayedarlara akmasının yolunu açmıyor. Enerji tüketimindeki bu artış doğanın daha fazla tahrip edilmesi anlamına geliyor. Nükleer enerjiyi gündemimize zorla almaya çalışan AKP, kuşkusuz bir süre sonra enerji kaynaklarındaki tükenmeyi bahane edecek ve nükleer enerjinin bu sorunun çözücüsü olduğunu iddia edecek. Nitekim şimdiden reklam panolarıyla, TV reklamlarıyla bu propaganda yapılmaya başlandı bile. Halkın emeğini sömüren ve bu emeğe göz koyan devlet, bununla yetinmeyerek yaşam alanlarını yok etmeyi de kafasına koymuş durumda.