H. Merkezi: Dün gece saatlerinde İstanbul ve Ankara’da kendisini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak adlandıran TSK içindeki cunta oluşumunun askeri darbe girişimi gerçekleştirmesinin ardından ATİK 23. Genel Konseyi açıklama yayımladı. Konsey, “Türkiye’deki faşist diktatörlüğün dümeninde ki AKP gericiliğinden kurtuluşun yolu askeri darbeler değildir!” dedi.
ATİK 23. Genel Konseyi açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Ezilenler gerici faşist klikler arasındaki bu hesaplaşmada dolgu malzemesi olmamıştır”
“12 Mart Askeri muhtırası ve 12 Eylül askeri faşist cuntasını yaşayan kuşaklar bilir ki; askeri faşist cuntalar, egemen sınıf klik çatışmalarından kaynaklansa da, esasen, halk muhalefetini ezmeyi ve özgürlükler için yürütülen demokrasi ve devrim mücadelelerini daha pervasız biçimde sindirmeyi amaçlar.
Egemen sınıflar arasındaki bugünkü dalaşın özünde, ezilen halk yığınlarına, Kürt ulusuna ve tüm toplumsal muhalefet güçlerine kimin devlet mekanizmasını kullanarak baskı uygulayacağı ve kimin siyasal sistemin dümenine oturacağı yatmaktadır.
Bugün Kürt ulusuna yönelik baskı ve katliam politikaları, muhalif demokrat ve devrimci çevrelere yönelik tutuklama ve saldırı operasyonları, Türk devletinin AKP hükümeti eliyle yürüttüğü faşist politikalardır.
Kendilerini ‘Yurtta Sulh Konseyi’ olarak adlandıran Askeri darbeci kliğin adından da anlaşılacağı üzere, kendileri için ‘Sulh’ olan, ama ezilenler için baskı ve şiddetten başka anlama gelmeyecek uygulamada, faşist AKP hükümetinden geri kalmayacağı anlaşılmaktadır. Başarılı olmayan bu askeri darbe girişimi klikler arası çatışmanın geldiği boyutu göstermesi açısından önemlidir. Halk kesimlerinin ciddi bir kısmının AKP’ye yönelik öfkesini kullanarak kendine dayanak bulma çabası ise fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Ezilenler gerici faşist klikler arasındaki bu hesaplaşmada dolgu malzemesi olmamıştır.”
“Önümüzdeki süreçte halk muhalefetinin daha fazla ‘darbecilikle’ suçlanarak baskı altına alınmaya çalışılacağı görülmektedir”
“Bu darbe girişimi, faşist baskı ve sindirme politikasının önünü daha fazla açacak olanaklar sunduğu gibi, egemen sınıfların daha büyük bir siyasi kriz içine girmesine neden olacak sonuçları da doğurmuştur. Ancak Türk egemen sınıfları TC tarihinde sokaklara çıkmış bir cunta girişimiyle tarihlerinde ilk kez karşılaşmıştır. Bu anlamda bunun yaratacağı sonuçlar noktasında da deneyimsizdir. Bu eksende egemen sınıfların alacakları pozisyon ne olursa olsun faşist diktatörlüğün tüm gövdesiyle ve ruhuyla ezilenlerin karşısında olduğu açık bir gerçektir.
Nitekim Başbakan Binali Yıldırım, Genelkurmaybaşkanı, İçişleri ve Adalet Bakanlarının bugün basına yönelik ortak yaptıkları açıklamada; ‘demokrasi bayramı’ lakırtılarıyla darbeyi bastırdıklarını ifade ederken imha ettikleri Kürt şehirlerini, katlettikleri tutukladıkları devrimci-yurtseverleri unutmuşa benziyor. Önümüzdeki süreçte halk muhalefetinin daha fazla ‘darbecilikle’ suçlanarak baskı altına alınmaya çalışılacağı görülmektedir. ‘Devlete karşı işlenmiş suçlar’ kapsamına özgürlük, devrim ve demokrasi mücadelesi yürütenler sokularak daha ağır uygulamalara ve cezalara maruz bırakılma hesapları yapılacaktır.”
“Türkiye’deki faşist diktatörlüğün dümeninde ki AKP gericiliğinden kurtuluşun yolu askeri darbeler değildir”
“Gücünü işçi ve emekçilerden alan mücadeleler olmadan, askeri darbeler veya kalkışmalar yoluyla, faşist diktatörlüğe son vermeyi beklemek ve istemek gibi bir beklenti içinde olanlara karşı da, mücadele etmeli, yıkılacak şeyin yerine demokratik bir halk iktidarının kurulması mücadelesine güç katmalı ve destek olmalıyız. Askeri darbelerle, Türkiye’de gerçek anlamda bir demokratik ortamın kurulamayacağını, aksine gerici uygulamaların hız kazanacağını, baskıların artacağını, katliamların süreceğini, yağma ve hırsızlığın devam edeceğini görmemek siyasal körlükten başka bir şey değildir.
7 Haziran seçim sonuçlarına yönelik darbe yaparak, tek başına iktidar olabilmek için her türlü hile ve oyunu çeviren AKP ve Tayyip Erdoğan’ın bu darbe girişimi karşısında, demokrasiyi savunduğu, demokrat olduğu savsatasına da aldanılmamalıdır. Daha dün her türlü muhalefete karşı aynı askerin tankı, topu, jeti bizzat bu faşist tarafından kullanıldığı unutulmamalıdır.
Türkiye’deki faşist diktatörlüğün dümeninde ki AKP gericiliğinden kurtuluşun yolu askeri darbeler değildir. Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkı örgütlenerek, demokrasi mücadelesini sokaklarda, meydanlarda yükselterek ancak bu faşist düzene son verebilir.”