H. Merkezi: Rojava’da DAİŞ’e karşı savaşırken hayatını kaybeden ve 57 gündür cenazesi sınırda bekletilen BÖG komutanı Aziz Güler’in ağabeyi Ersin Umut Güler, BirGün’de yayınlanan yazısında “Azizim rüyalarımda yoksun hâlâ. Eksik olmadığın rüyalarımdan, korkularımı gerçek kılarak çıktın gittin. İstanbul’a gelmek istiyorsun, adım gibi biliyorum” dedi.
57 gündür cenazesi sınırda bekletilen Aziz Güler’in ağabeyi Ersin Umut Güler tarafından yazılan yazının tamamı şöyle:
“10 yıldan fazla süre aynı odada, yandaki yatakta ya da ranzanın alt katında, uyumadan önce duyduğum son insan sesi, nefesi ile uyuyup uyandığım, çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın yarısı Azizim.
Rojava’ya gittiğini öğrendiğim günden o mayına bastığın güne kadar rüyalarımın baş aktörü olan Azizim. Sayamadığım kadar çok gece yataktan sıçrayarak uyandım seninle beraber. Sonra seninle birlikte uyudum tekrar, bu sefer de güzel bir halde konuk ol rüyalarıma diye ama olmadın bir türlü. Mayına bastığın tarih olan 21 Eylül’den bu yana 57. gün oldu. 57 gündür devam eden bu işkence son bulsun diye, daha acımı bile yaşayamadan seni doğup büyüdüğün topraklara yanı başımıza getirmek için alıyorum nefesimi. Senin bedenin 57 gündür hastane morgunda soğukta bekliyorken üşüyorum demeye utanıyorum.ruyalarima-konuk-ol-cocuk-88917-1
Ölüm lafını dillendirdiğini hiç duymadığım, yaşamayı çok seven, kocaman gülen Azizim. Yakıştıramıyorum sana ve kabullenemiyorum yokluğunu. Kaç bahar kaldıysa hayatımda kabullenemeyerek geçireceğim bunu biliyorum. Mücadele etmekten ve gülmekten vazgeçmeyen taraflarını aldım yanıma ve seni İstanbul’a getirmek için söz verdim. Daha ilk günleriydi yokluğunun ve demiştim ki; “Kardeşimi almazlarsa sırtlar sınır kapısına dayanırım, kapıdan almazlarsa bacadan girerim. Sırtlar getiririm, kucaklar getiririm, sınır sınırdır nihayetinde, sen ki özgürlük mücadelenle sınırları aşmışsın o sınırlar senin bedenini yurduna sokmayacak güce sahip değiller.” Hayatını kaybettiğin Rojava toprakları da artık senin topraklarındır. Devrimciler nerede mücadele ederse orası onların yurdudur ama senden esirgedikleri hakkınının gasp edilmesine izin vermiyoruz Azizim.
Azizim rüyalarımda yoksun hâlâ. Eksik olmadığın rüyalarımdan, korkularımı gerçek kılarak çıktın gittin. İstanbul’a gelmek istiyorsun, adım gibi biliyorum. Eğer ben hayatımı kaybetmiş olsaydım ve aynı durumda olsaydık, beni İstanbul’a getirmek için, o inatçı hallerinle yılmadan mücadele eder ve ne yapar eder getirirdin biliyorum. Odandaki panoya iğnelediğin not kağıdında yazan cümle geliyor aklıma, “İnsan kendi ördüğü ağlarında asılı kalan bir hayvandır.”
Ahmet Arif’in sesinden kendi şiirlerini okuduğu kasedi onlarca kez dinleyişimizi hatırlıyor, lise yıllığında sana ayrılmış sayfanın sonuna not düştüğün şiiri okuyorum;
Ve cellat, uyandı yatağında bir gece, tanrım dedi bu ne zor bilmece, öldükçe çoğalıyor adamlar, ben tükenmekteyim öldürdükçe.
57 gündür anlıyorum ki rüyalarıma tekrar girmek için İstanbul’a gelmeyi bekliyorsun Azizim. Uzun ve kıvrık kirpikli, kocaman yanaklı, güler yüzlü ve inatçı kardeşim, sana söz İstanbul’a geleceksin. Boşuna geçmedi 57 gün. Yüreğimin yarısını, doğup büyüdüğü topraklarda uğurladıktan sonra geride bıraktığın ne varsa alıp seninle beraber yürüyeceğim.
Biliyorum sonra yeniden rüyalarıma konuk olacaksın çocuk.”