Dersim: Suruç’ta gerçekleştirilen hain saldırı sonucu çoğu genç 32 devrimci yaşamını yitirdi. Gerçekleştirilen bombalı saldırı sonucu 100’ün üzerinde kişi de yaralandı. Bu saldırı sonucu Fransa’dan Türkiye’ye gelen ATİK YDG faaliyetçisi ve gazetemiz okuru Ömer Ayna Bal’da yaralanmıştı.
Kulak zarında zedelenme ve vücudunun çeşitli yerlerinde yanık ve yara izleri olan Bal, bombalı saldırıda yaşadıklarını ve duygularını bizimle paylaştı.
Bal: “Biz korkamadık. Bizim boynumuzun borcu orada olmak. Şehitlerimizin başlattığı mücadeleyi biz tamamlamak istiyoruz.” dedi.
Özgür Gelecek: Merhabalar. Suruç’ta gerçekleştirilen hain saldırı da sizde oradaydınız. Kobanê’ye geçme isteğiniz ve gerçekleştirilen saldırı ile ilgili düşüncelerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Ömer Ayna Bal: Öncelikli olarak birinci hedefim Rojava Devrimini sahiplenmek. En önemlisinin bu olduğunu düşünüyorum. İkincisi Kobanê’nin yeniden inşasına katılmaktı. Ve en önemlisi TC’nin Rojava’ya karşı koymuş olduğu giriş-çıkış yasağına karşı bir tavır koymaktı. Yani biz geçersek ileriye dönük bir adım gerçekleşir, yasağın kalkması için yürütülen mücadelede meşruluk zemini yaratılabilirdi.
SGDF’nin Kobanê İnşası için yaptığı çağrıya güçlü bir katılım bekleniyordu. 300’e yakın arkadaş katıldı. Ben de bir ATİK’li olarak Rojava’ya bakış açımız ortadadır. O yüzden kendime bir görev olarak biliyorum. T.Kürdistan’ına gelmeden önce Suruç’a gitmeyi ve orada dayanışmaya ortak olmayı düşünüyordum, fakat buraya gelince daha da çok heveslendim.
Dersim’den ESP’li bir arkadaşla Amed’e kadar gittik. Oradan T.Kürdistanı’nın diğer bölgelerinden gelen dostlarımızla sabah yola çıktık.
Tabi şunu da belirtmek isterim ki Suruç’a varmadan önce bizi 3 kere didik didik aradılar.
Öncelikle Urfa girişi, Urfa çıkışı ve Suruç’un girişinde didik didik arandık. Polisler bizi provoke etmeye çalıştılar. Fotoğraflarımızı çekip, kamerayla çekim yaptılar. Söylemleriyle bizlerle dalga geçtiler. Hatta bir polis bana dalga geçen bir ifadeyle “Ömer dikkat et kendine” dedi.
Bizi didik didik aramalardan geçilirken, IŞİD çetesinin elini kolunu sallayarak oraya kadar gelmesi hiçte şaşırtıcı değil. En çokta bu zorumuza gitti.
Patlamaya esnasına gelince; Tam ortasındaydım. Hatta saldırganı da gördüğümü düşünüyorum. Aramızda 4-5 metre kadar uzaklık vardı. Yani ben bugün yaşıyorsam bana siper olup şehit düşen yoldaşlarımızın sayesindedir. Çünkü yanımda sohbet ettiğim İstanbul’dan gelen arkadaşın vücudu paramparçaydı.
Patlamadan sonra oraya gelen polisin gülümseyişleri, bize biber gazıyla saldırması da her şeyi ifade ediyor. Saldırganın kim olduğunu bize bir kez daha gösteriyor.
ÖG: Patlamadan sonra orada nasıl bir müdahale gerçekleşti?
Ömer Ayna Bal: Patlamanın ardından polis müdahalesiyle karşılaştık. Patlama yaşandıktan sonra Suruç’ta halkın bir tepkisi oldu. Fakat Polis’e yönelik bir saldırı gerçekleşmeden Polis azgınca biber gazlarıyla saldırdı. Yaralılara su sıktı. Hatta gerçek mermiyle kitleye ateş açtı.
Ondan sonra Suruç Devlet Hastanesi’nde 2. bir bomba yakalandığına ilişkin söylentiler duyduk. Bir kadının üzerinde bomba bulunmuş. Zaten orada çağrı yapıldı. “Suruç merkezinde toplu olarak bir arada bulunmayın, tehlikeli” diyerek.
Bu saldırıyı sadece 1, 2 kişiye bağlı olduğunu düşünmüyorum. Yani devletin de çok büyük bir parmağı var.
Benim Amara Kültür Merkezi’ne 2’inci gidişimdi. Newroz’da da gelmiştim. Kültür Merkezi’nin hemen karşısında 24 saat kayıtta olan, kültür merkezini çeken bir MOBESE vardı. O yüzden saldırganları görmemesi imkânsız. Patlama zamanına yakın kültür merkezinin önünden geçen yola 2 tabut bıraktılar. Peki saldırganları görmedilerse, tabutları bırakanları da mı görmediler? Ben buna inanmıyorum. Bu kadar açık her şey.
Özgür Gelecek: Sizce tabut bırakmaları ne anlama geliyor?
Ömer Ayna Bal: Tehdit etmek için olduğunu düşünüyorum. Ben patlama yaşandıktan sonra biraz şoktaydım, yaralandım. Yaralandığım yerlerde sağ kulağımda biraz sıkıntı var. Yüzüm yanmıştı biraz ve 2 dikiş atıldı alnıma. Vücudumda biraz yaralar var. Ona rağmen yaralanan arkadaşlara yardım etmeye çalıştık, hastaneye taşınmalarında. Ben de orada 2 kere baygınlık geçirdiğim için “beyin kanaması şüphesiyle” Urfa’ya sevk edildim.
Hastane sürecinde bana destek olup, yalnız bırakmayan yurtsever arkadaşlara, ESP’li arkadaşlara ve her zamanki gibi desteğini esirgemeyen Partizancı yoldaşlarıma teşekkür ediyorum.
Özgür Gelecek: Yaşananların ardından ne hissediyorsunuz, ne söylemek istersiniz?
Ömer Ayna Bal: Biz korkamadık. Bizim boynumuzun borcu orada olmak. Şehitlerimizin başlattığı mücadeleyi biz tamamlamak istiyoruz. Biz inadına Rojava Devrimi’ni savunacağız. Belki biz de şehit düşeceğiz. Ölüm nereden gelirse gelsin biz korkmuyoruz. Biz kazanacağız!