İstanbul: Dün Çağlayan Adliyesinde yaşanan rehin alma eylemi ve sonrasında iki devrimcinin katledilmesine ilişkin bir açıklama yayımlayan Partizan, direnişi büyüten devrimcileri sahiplenme açğrısı yaptı.
Elimize e-posta yoluyla ulaşan açıkalmayı güncelliğinden dolayı yayımlıyoruz.
“Direniş bayrağını dalgalandıran devrimcileri sahiplenelim!
Coğrafyamız, yine bir katliama ve buna karşı onurlu bir direnişe ev sahipliği yaptı. Bundan 43 yıl önce Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının idam edilmelerini engellemek amacıyla eylem yapan THKP-C ve THKO militanı on devrimci Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde, “Biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik” sloganlarıyla son mermisine kadar çatışarak bize, devrimci dayanışma ve siper yoldaşlığı anlamında tarihsel bir miras bırakarak toprağa düştü.
Kızıldere, o günden bu yana, düşman karşısında baş eğmezliğin, cüret ve kararlılığın bir sembolü olarak Türkiye devrimci hareketine ilham vermeye devam ediyor, yol göstermeyi sürdürüyor.
Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın önderliğinde, 71 silahlı devrimci çıkışı ile tarih sahnesindeki yerini alan devrimci hareketimiz, o günden bu güne sayısız direnişe, şanlı ve onurlu kahramanlıklara ev sahipliği yaptı.
Devrimciler, çeşitli milliyet ve inançlardan emekçi halkımıza yönelik baskı, şiddet, sömürü ve zulme karşı direnişi büyütmüş ve sayısız bedellerle mücadele bugünlere taşınmıştır.
Halk demokrasisi, özgürlük ve gerçek adalet için gerektiğinde canını sakınmadan feda eden devrimciler, komünistler, onur ve kıvanç duyduğumuz geçmişimiz ve bize yol gösteren birer kutup yıldızımız oldular.
Tarih, bu topraklarda sayısız kez hayatı yaratan ve üreten yığınların adeta bir volkan gibi patlayan öfke seline tanık oldu. Kitleler, kendi geleceklerine sahip çıkmak, sömürü ve zulüm çarkını kırmak için direnişten asla vazgeçmedi.
Gezi İsyanı tamda böylesi bir toplumsal kabarışın adı oldu. Gezi’de, her renkten, her dilden, her kültür, inanç ve kimlikten yığınlar alanları zapt etti. Bu direniş şehitlerle büyüdü, anlam kazandı, onlarda simgeleşti.
Tıpkı Berkin Elvan’da olduğu gibi. 14 yaşında polis tarafından hedef gözetilerek başından vurulan Berkin’imiz 15 yaşında, 269 gün süren umut yolcuğuna 11 Mart’ta veda etti. Devlet, daha önce yaptığı gibi yine katillerine sahip çıktı. Onlarca görüntüye, mobese kayıtlarına ve delile rağmen Berkinin katilleri saklandı, gizlendi, haklarında bir soruşturma bile açılmadı.
31 Mart günü Çağlayan Adliyesinde Berkin Elvan’a adalet talebiyle, davanın savcısı Mehmet Selim Kirazı rehin alan DHKC militanı devrimcilerin katledilmesi, Gezi İsyanında olduğu gibi devletin katliamcı yüzünü bir kez daha ortaya koydu.
Önce basına sansür uygulayan ardından büyük bir yalan ve sahtekarlıkla yaşanan infazı gizleyen devlet tamda karakterine uygun davranmıştır. Devletin korkusu, devrimcilerin direnişini saklamak ve kitlelere ulaşmasını engellemek içindir.
Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol isimli DHKC militanı devrimcinin eylemi, meşru ve haklı bir eylemdir. İki devrimcinin direnişi ve düşman karşısındaki onurlu duruşu saygındır ve Türkiye devrimci tarihine eklenmiş yeni bir halkadır.
Devletin tüm karalama ve çarpıtmalarına, yalan ve terörist yaftasıyla itibarsızlaştırma çabalarına karşın bu onurlu direniş ve devrimci duruş sahiplenilmelidir.
Hakim sınıfların saldırıları karşısında, anın ihtiyacı ve esas olan devrimci dayanışmayı büyütmektir.
Böylesi zamanlarda, düşmana karşı kenetlenmek, dayanışmanın gücünü göstermek doğru olandır.
Bu anlamda, tüm emekçi halkımızı, iki yiğit devrimcinin cenazelerine sahip çıkmaya, onları hak ettikleri gibi direniş türküleri ve sloganlarla son yolculuklarına uğurlamaya davet ediyoruz.
Devrim şehitleri ölümsüzdür!
Yaşasın devrimci dayanışma!
PARTİZAN