GüncelMakaleler

GENÇ KADIN | “En Güçlü Yanımız: Kadın Yoldaşlığı”

"Anlaşılmayı, fark edilmeyi, emeğimizin görülmesini sadece kendimiz için değil hepimizin ihtiyacı olarak görmeliyiz. Tüm bunları güçlü olana yaklaşmaya çalışarak başaramayız, zayıf olarak dayatılan konumlanmayı bertaraf etmeye hep birlikte odaklanarak başarabiliriz"

Kadınlar olarak örgütleniyoruz, örgütlüyoruz. Nedenlerimiz çeşitli olsa da mücadelede buluşuyor, ortaklaşıyoruz. Bu sisteme duyduğumuz çeşitli rahatsızlıklar bizi yan yana getiriyor. Bizi mücadeleye çeken nedenler dışa vurum olarak farklı farklı olabilir ancak kadın mücadelesi ortak noktamız aslında.

Mücadeleye katılırken hepimiz bunun bilinci, farkındalığı ya da ihtiyacı ile dolup taşarak katılmıyoruz elbette ki. Çelişkilerimizin o anda en keskin olanı, akacak bir kanal bulduğunda örgütlenme adımı atıyoruz. Bu çok doğal bir sonuç elbette.

Ancak o büyük adımı attıktan sonra adımlayacak yolumuzun çok fazla olduğunu kavramaya başlıyoruz. Bu yolun kadınlar cephesinden daha meşakkatli, çok yönlü ve zorlu olduğunu anlamak biraz sancılı bir süreç olsa da çok zaman almıyor. Mücadele alanlarımızın içerisinde de mücadele etmemiz gereken çelişkiler açığa çıkabileceğini, bu çelişkilerin erkek egemen düzenin, bunun bizlerdeki yansımalarının, cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak açığa çıkmak zorunda olduğunu bilmeliyiz. B

u çelişkilerin varlığını tanımlayabilmek, nasıl açığa çıktığını inceleyebilmek, hangi mücadele yöntemleri ile bu çelişkilere yönelmek gerektiğini bilmek, öğrenmek, deneyimlemek ise kadın olmanın zorunluluğu olarak, “doğal görev”lerimizden biri olarak bizleri bekliyor. Farkında olalım ya da olmayalım yaşamımızın her anı, her alanı bizi bu görevle karşı karşıya bırakıyor aslında. Cinsiyet eşitsizliği, kadınların daha fazla sömürülmesi ve ezilmesi üzerine kurulu bu düzen bizi bu çelişkinin yansımalarına sürekli maruz bırakıyor. Kadın mücadelesinin gelişmesine ve kadınların yaşamlarına, düşüncelerine işler hale gelmesine paralel örgütlü olmasak da bunlara dair farkındalıklarımızda elbette artıyor.

Farkındalığın yetmez hale gelmesi ve bunun için attığımız adımlarda bizi örgütlü mücadeleye çekiyor. Ancak örgütlenmeye dair attığımız her adım kendi başına kadın bilinci taşımıyor, yaratmıyor. Oysa bizim ihtiyacımız olan şey örgütlenmeye dair attığımız her adıma eşlik eden kadın bilinci ve kadın alanları yaratabilmek.

Farkında olduğumuz her çelişkiyi çözmenin, her gerçeği değiştirmenin tek yolu ona müdahale etmekten, mücadele edecek alanlar ve araçlar yaratmaktan geçiyor. Bir kolektifin içinde kadınların kaybolmasının önüne geçmeyi başlı başına bir görev olarak görmeliyiz. Bunun için kolektif olarak yapmamız gerekenler var ama onun yanında her birimizin de yapması, kendi sınırlarını zorlaması, kendi çelişkilerini tartışılabilir kılmasına ihtiyaç var.

Her birimizin mücadeleye atılma nedeni ve katılma düzeyi farklılık gösterebilir. Bu farklılıklar zaman zaman kadınları birbirinden uzaklaştırabilecek bir zemin yaratıyor. Bizi yakınlaştıracak, yan yana getirecek, güçlendirecek olguları ön plana çıkaramamanın bir sonucu olarak uzaklaşabiliyoruz. Farklılıklardan ziyade ortak yönleri, çelişkileri çözümleyebilmek, bu çelişkiler temelinde bir arada oluşumuzu güçlendirecek adımlar atabiliriz. Kadın yoldaşlığı, kadın dayanışması temelinde bir odak yaratmak bu adımları atmamızı hızlandıracak temel şeylerden biri. Bir kadın kolektifi yaratabilmek de tek tek ilişkilerimizin ilerleten, güçlendiren bir işlev edinmesi de bu adımları atabilmemizle mümkün olacak.

Sistemin ideolojik saldırıları da bunların karşılık bulduğu pratik adımları da ortak çelişkilerimiz temelinde bir mücadele alanı yaratmamızı engelleme hedefiyle biçim kazanıyor. En nihayetinde kadınların bu çelişki temelinde bir araya gelmesini, örgütlenmesini engellemeyi hedefliyor.

Kadınların toplumsal çelişkilerin içerisinde bir birey olarak kalmasını, herkesin “kendi sorunu” ile tek başına uğraşmasını esasında da bu sorunlarla baş edemez hale gelmesini hedefliyor. Kadınlara dönük saldırıları münferitmiş gibi göstermesinin temelinde de çelişkilerimizi münferitmiş gibi algılatma çabası var. Ancak bildiğimiz ve çoğu zaman kolaylıkla ifade ettiğimiz gibi kadınları hedef alan hiçbir saldırı, şiddet münferit değil. Erkek egemen sistemin kadının ikincil konumunu güçlendirmek, korumak için attığı adımların birer yansıması sadece.

Sözünü ettiğimiz ideolojik saldırıların bizde de yansımaları olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu yansımalar, dönem dönem biçim değiştirse de özü aynı. Kadınların özgün sorunlarının görünür olmasının, örgütlü bir güce dönüşmesinin önüne geçmek. Bununla mücadele etmekte bizim zamansız görevlerimizden biri. Bu yüzden bu yansımaların içinde bulunduğumuz anda nasıl yaşandığını çözümleyebilmeliyiz. Bunu her birimiz diğer tüm görevlerimize eşlik eden güçlü bir parça olarak görmeliyiz.

Her birimiz kendimizden biliriz; olumlanma ve onaylanma ihtiyacı yaşamımızın bir yerlerinde karşımıza muhakkak çıkmıştır. Güçsüz, zayıf, eksik ve ikincil olarak konumlandırılmanın yaratmış olduğu ve farklı düzeylerde olsa da hepimizin bir yerlerde yüzleşmek zorunda olduğumu ortak çelişki olarak ifade edebiliriz bunu. En ortak yanımızı bazen göremeyebiliyoruz. Bu yüzden kurduğumuz ilişkiler yoldaşlık bakımından zayıflıyor. Erkek egemen sistem tüm benliği ile bizi zayıf ve eksik olduğumuza ikna etmeye odaklanmışken belki de en fazla ihtiyacımız olan şey birbirimizin olumlu yanlarını da gördüğümüzü yine birbirimize göstermek, ifade etmek.

Bazen bir eleştiriyi kabullenme, kendimizle yüzleşme ve değiştirme aşamasında diğerlerimizi yanımızda hissetmeye ihtiyacımız var. Bunu her birimiz kendimiz için ne kadar ihtiyaç olarak görüyorsak en az o kadar diğerlerimiz için yapabilmeliyiz. Anlaşılmayı, fark edilmeyi, emeğimizin görülmesini sadece kendimiz için değil hepimizin ihtiyacı olarak görmeliyiz. Tüm bunları güçlü olana yaklaşmaya çalışarak başaramayız, zayıf olarak dayatılan konumlanmayı bertaraf etmeye hep birlikte odaklanarak başarabiliriz.

Olumlu yanlarımızı, başarılarımızı, iyi olduğumuz şeyleri birbirimize ifade etmeyi öğrenirsek, eleştirilerimizi de doğru ifade etme bilinci kazanırız. Dahası birbirimizi değiştirip güçlendirebiliriz. Böylelikle en güçlü yanımız yoldaşlığımız olabilir.

Bu yazı ilk olarak YDG dergimizin 20. sayısında yayımlanmıştır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu