İzmir’in nefes borusu Yamanlar Dağı günlerce yanarken bir kısım ‘muhalif’ medya erken seçim olacak mı olmayacak mı, MHP ile AKP bozuşuyor mu, yumuşama-normalleşme hangi aşamada gibi konularla saç taramaya devam etti. Afetlerin eksik olmadığı bir coğrafyada yangın da muhtemelin zuhuru olarak algılandı.
Yetkililer bir haftada 247 yangın çıkmasını mangalcılara, anız yakan köylülere, söndürmeden atılan sigaraya, elektrik şasesine; bir kısım sosyal medya ahalisi de ‘Ateşin Çocukları’ gibi uyduruk bir örgüte bağladılar. FETÖ’cüler diyen çıktı mı? Mümkündür.
Oysa vakanın gelişme seyri başka şeyler anlatıyor. Dağda 62 saat sonra kontrol altına alınabilen, yamaçtaki yerleşim yerlerinde oturanlar tarafından çağırılmasına rağmen itfaiyenin geç geldiği yangın, ilk önce yoksul mahallelerine doğru genişledi. İzmir’in kentsel ıslah ve dönüşüm çalışmalarının yakın tarihi ve geldiği düzey göz önünde bulundurulursa yangının söndürülmesine değil, kontrollü yayılmasına odaklanıldığı söylenebilir rahatlıkla.
Kentte bir süredir eski merkez (Konak-Alsancak) Bayraklı’ya kaydırılmış bulunuyor. Eskiden Karşıyaka’ya bağlı bu semt emekçilerin yaşadığı bir gecekondu bölgesiyken 2008’de Bornova’nın körfeze uzanan ovalık alanlarının da dahil edilmesiyle merkez ilçeye dönüşmüş durumda. Burası Salhane-Turan-Halkapınar gibi hinterlandıyla birlikte bir ticaret, turizm, eğlence merkezi olacaktı aynı zamanda. Bir marka, İzmir’in Manhattan’ı olması için yola çıkıldı.
Bir dizi proje yapıldı, proje yarışmaları düzenlendi.1 Bölgeye üşüşen inşaat tekelleri İzmir’in bu yakasını gökdelenlere, sitelere boğdular. Tepekule Kongre Merkezi, Folkart Kuleleri, Megapol Tower, Martı ve Sunucu Plazaları, Mistral Tower ve daha birçok firma düzensiz bir yayılımla boş buldukları alanlara sevimsiz binalarını diktiler.
İzmir arazisi bir bakıma yağmalandı. Denizden gelen hava sirkülasyonunu kapatan Folkart binaları İzmir’in simgesi olarak görülüyor ve deniz manzarası kapanan ahaliye konutlar Folkart manzarası ‘hava parası’ olarak eklenerek satılıyor.
Bayraklı projesinde yapay adalar, yaya köprüleri, şehir plajı, oyun alanları, gösteri alanları, gastronomi merkezi, lüks konutlar ve feribot limanları öngörülmüştü. Bu sahil tasarımlarının büyük ölçüde tamamlandığı görülüyor. Kent Antropoloğu Elizabeth Greenspan’a göre ‘Manhattanlaşma en yoksulları unutuyor, bir şehri en zengin sakinler için bir oyun alanına dönüştürüyor.’
Bayraklı’da bir tepeye inşa edilen şehir hastanesinin boş olan çevresi depremden sonraki üç sene içinde, ‘Deprem konutları yapıyoruz’ propagandası eşliğinde giderek yayılan bir yerleşim yeri haline getirildi. Bostanlı-Bayraklı-Alsancak ve Urla’ya kadar uzanan sahil kesimleri ve çevresini ‘soylulaştırma’ süreci içinde Bayraklı da eski merkezin yerine geçen parlak bir rant haline geldi.
2012 yılında özelleştirilmeye çıkarılan İzmir Limanı kiralama devretme ve satma yetkisiyle Varlık Fonuna devredilmişti. 2024 yılında limana talip olan Birleşik Arap Emirlikleri ile bu konuda bir dizi görüşme yapıldığı basında yer aldı. Ancak 2023 yılında liman işletmesi Katar’a satıldı.
İngiltere’nin çöpünün buraya taşınmasıyla gündeme gelen Aliağa Limanı ve Çandarlı’da inşa edilen bir başka limanla birlikte İzmir tüccarlar ve tekeller için bir serbest bölge haline getiriliyor.
Zenginler için ‘bir oyun alanı haline gelen’ bu çakma Manhattan’ın yoksullarına gelince; yangının şehre giriş yaptığı Onur Mahallesi2 bütün bu devasa yatırımların, pazarlıkların içinde, karşısındaki lüks sitelerin ve dönüşüm arazisinin ortasında kalmış birkaç yoksul mahalleden biri.
Bir gecekondu alanı. Buradaki evler şimdi yok; yangın ‘zorunlu boşaltma’nın vesilesi haline geldi. Yamanlar’daki birkaç yerleşim yeri de haritadan silindi; yangın o kadar akıllıydı ki tam da yamaçtaki sitelere gelince söndü. Bir de dokunmadığı yer mezarlıklar oldu.
Onur, Doğançay, Örnekköy mahalleleri zaten çoktan beri kentsel dönüşüm planı içindeydiler. Bayraklı Belediyesinin sitesinde belediye başkanının 28 Temmuz 2024 tarihli açıklamasında2 ilçede kentsel dönüşüm ofisleri açılacağı ve bu ofislerin 24 mahallenin tamamına hizmet vereceği yerinde dönüşüm, kentsel dönüşüm, imar uygulaması ve inşaat hakları gibi bilgiler verileceği; talep ve önerilerin alınacağı belirtiliyor.
Ne var ki ormanların orman vasfını yitirdiği kararının altına imza atan el halkın fikrini sormuş değil. Yamanlar’da ve denizde kamu özel ortaklığı bağlamında santraller her an kurulabilir. Çünkü artık ne deniz deniz ne de orman eski vasıflarına sahipler; kanunla, kararnameyle ve yangınla sermaye el değmemiş alanlara yayılıyor.
İzmir’in hikayesi yeniden yazılıyor. Yangın bu hikayenin gelişme bölümünü bir parça kaleme aldı.
Eğer dört bin hektar alanda ağaçları kavuran, sayısız cana kıyan ve kentin üzerini günlerce is ve dumanla kaplayan yangının seyri, yetkililerin mazereti, bu hikaye içinde anlamlandırılmazsa Homeros’un, Amazonların mirası olan kentle ilgili nostalji ve güzellemelerin hiçbir faydası olmayacak. Çevre ve Şehircilik ile Tarım ve Orman Bakanlıkları gibi merkezi bürokrasi ile yerel yönetim arasındaki politik çekişmelere rağmen el birliğiyle İzmir’in nasıl bir sermaye hücumuna uğratıldığı, plansız ve yoksulları yerinden yurdundan eden kentsel dönüşümün İzmir’i nasıl şekilsiz bir bina yığınına çevirdiği ve son vakada İzmir yangınının neden ana muhalefet medyasında pek tartışılmadığı anlaşılmayacak.
Bunun için parayı izlemek lazım!
Boyozun, podyanın, domatın, gevreğin, bangonun, asfalyanın kentinde çiçeklerin açacağı dağ bile kalmıyor görüldüğü gibi. Çünkü her şey yanıyor.
2 https://www.youtube.com/watch?v=BIR4SAmbcGU
(Evrensel. 22 Ağustos 2024)