EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “İşçilere Karşı Verilen Savaş Sınıfsaldır’”

İSİG Meclisinden Murat Çakır ile işçilerin katledilmesi ve meslek hastalıklarını, yaralanan ve uzuvlarını kaybede işçileri ve bunlara karşı mücadeleyi konuştuk.

Türkiye’nin yoğun gündemleri arasında bir şekilde kaybolan işçi katliamları tüm yakıcılığını koruyor. Bu işçi katliamları her gün İSİG tarafından, raporlarla açıklanıyor. Bu katliam, “iş kazası” adı altında yok sayılıyor. Biz de İSİG Meclisi ile her gün X hesaplarında yayımladıkları işçi katliamları üzerine konuştuk.

– Ülkede yoğun bir gündem var ancak bir taraftan İliç’te olduğu gibi toplu işçi katliamları yaşanıyor. Bu tabloyu değerlendirir misiniz? Bu kadar işçi “kaza” denilerek sessizce nasıl katlediliyor?

– Türkiye’de her yıl 2 bin civarında işçi çalışırken hayatını kaybediyor. İnşaatlarda yüksekten düşerek, fabrikalarda makinede ezilerek, madenlerde göçük altında kalarak, tarlaya giderken yollara savrularak, moto kuryeler sipariş götürürken, doktor ve öğretmenler şiddete uğrayarak vb…

Birçok örnek verilebilir. Diğer yandan buzdağının görünmeyen yüzü olan meslek hastalıkları var. Her yıl birkaç bin işçi, meslek hastalığından kanser, solunum yolları vb. ölüyor ama bunlar tespit dahi edilemiyor. Yine yüz binlerce işçi yaralanıyor -ki bir kısmı da uzuv kaybı olmak üzere ağır yaralanmalar-. Yani işçi sınıfına karşı adı konulmamış bir “savaş” var.

Üstelik İliç’teki gibi günler öncesinden belirlenen, bilinen ve hiçbir can kaybı olmadan önlenebilecek kazalar bunlar. Ancak patronlar, bu önlemleri maliyet olarak görüyor ve devlet de denetim yapmıyor. Yapsa da yaptırımda bulunmuyor. Tam da bu yüzden iş kazası değil “iş cinayeti” diyoruz. Her ay çıkardığımız iş cinayetleri raporları ve tabloları da bu savaşın bir bilançosunu oluşturuyor.

Ancak altı çizilmesi gereken bir husus var; İşçilere karşı verilen bu savaşın “sınıfsal” olduğu ancak bir bilinçle anlaşılabilir. Yoksa gündelik olarak yaşam kaygısı öne çıkıyor ve madencilerin belirttiği gibi “aşağıda ölüm var yukarıda açlık” diyerek işçiler bu koşullara (bir tarafta kesin işsizlik-açlık diğer tarafta olası ölüm) katlanarak çalışmaya devam ediyorlar. Sonuçta işçiler de işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını istiyor, yaşamak istiyor ama bu düşüncenin bir mücadele düzlemine dönüşmesi kararlı ve uzun bir süreci gerektiriyor.

 

Sistematik ucuz emek sömürüsü: Çocuk emeği!

İSİG raporlarında da ortaya çıkan diğer bir gerçek de “çocuk” yaşta işçilerin katledilmesi ya da kölelik koşullarında çalıştırılması. Sizler bu konuyu gündemleştirmek için çeşitli çalışmalar yapıyorsunuz. Bize biraz bu çabanızdan bahseder misiniz?

– Burada öncelikle “çocuk işçi ne demek?” sorusunun yanıtını vermek gerekiyor. Çocuk işçiler tarım sektöründe ailesiyle birlikte mevsimlik olarak ücretli veya tarlasında çalışanlardır. Çocuk işçiler haftanın bir günü okulda dört günü işyerinde olan MESEM adı altında çalışanlardır.

Çocuk işçiler kentlerin varoşlarında aile içi emek kapsamında ücretsiz çalışanlardır. Çocuk işçiler iş öğrensin diye yaz tatilinde çalışanlardır. Çocuk işçiler harçlığını kazansın diye tanıdığın yanına verilenlerdir…

Çocuk işçiler sistematik olarak Türkiye kapitalizminin daha ilköğretim çağındayken bile acımasız üretim çarklarına soktuğu; oyun alanlarından koparılan çocukluğunu, gençliğini ve sağlığını işyerlerinde bırakan bu ülkenin geleceğidir. Kesinlikle arızi bir olgu değil bilinçli sistematik bir ucuz emek sömürüsüdür.

Çocuk işçiler, patronlar için ucuz bir emek gücü kaynağıdır. Sigortasız, örgütsüz, cep harçlığı karşılığında iş yaptırabildiği; istediği çalışma kurallarını koyduğu ve bunu gerektiğinde zorla yaptırdığı bir emek gücüdür çocuklar. Türkiye sanayisinin dünya pazarlarında, özellikle AB pazarında, var olmasının yegâne yolu ucuz işgücü ihracıdır. Bu noktada çocuk işçilik sermaye için elzemdir.

Çocuk işçiliği yasaklanmalı, mesleki öğrenim çocuk gelişimine uygun bir biçimde planlanmalı ve kamusal kurallar çerçevesi içinde olmalıdır…

 

Örgütlenmek, mücadele etmek ve direnmek gerekiyor

– Modern kölelik diyebileceğimiz, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin olmadığı koşullarda katledilen işçi sınıfı için sınıf özneleri ne yapmalı? Sizce bu tablo nasıl değişir?

– İşyerlerinde önlemlerin alınması ve devletin denetimlerini yapması için bir basınç oluşturmak gerekli. İş cinayetleri, meslek hastalıkları ve yaralanmalara karşı kampanyalar yapılmalı. İşçi sınıfı içinde en örgütsüz ve görünmeyen emek olan çocuk, kadın, göçmen, yaşlı emeğinin talepleri öne çıkarılmalı…

Ancak bunları sistem içinde ifade etmek tek başına bir anlam ifade etmiyor. Örgütlenmek, mücadele etmek ve direnmek gerekiyor. Geleneksel emek örgütlenmelerinin kendi üyelerinin çıkarlarını bile koruyamadığı ve buharlaştığı bu dönemde çocuklarımızı koruyacak öz örgütlenmenin ve mücadelenin araçlarını oluşturmalıyız…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu