Mahsuni’nin “İnce ince bir kar yağar fukaranın düzüne” dizelerinde olduğu gibi sıklıkla ölüm yağar oldu fukara, yoksul emekçinin düzüne.
Geçim derdinde olan, karın tokluğuna, zor ve güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalan işçilerErmenek,Bartın,Zonguldak maden ocaklarında göçük altında, su baskınlarında ölüyor, evlerine ateş düşüyor, mevsimlik işçiler balık istifi gibi taşınıyor, yollar kan gölüne dönüyor.
Yani ölüm hep fukaranın düzünde dolanıp duruyor.
Devletin bürokratı, bakanı ölü dağlarının üzerinde nutuk atmaktan, kurtarıcı pozlarına bürünmekten geri kalmıyor. Ancak buna kanmayan, isyan eden ve iş cinayetinde ölenlerin ailelerine Diyanet’ten gidenler derdini anlatanlara “isyan etmeyin, devletimiz yanınızda” diyor, susturmaya çalışıyorlar.
İş vaadi, kan parası ile isyanı bastırma yoluna başvuruyorlar. Fukara, yoksul emekçi halkın önemli oranda örgütsüz ve dağınık olması nedeniyle çoğu zaman başarılı oluyorlar…
Eksik halka…
Aslında tüm bunlar devrimci çalışmanın zayıf olmasından, biriken öfke ve isyanı örgütleyememesinden, bir güce dönüştürememesinden ileri geliyor. Soma-Yırca köyünde zeytin ağaçları kesilen köylü kadınların “yok mu bizi kurtaran?” demeleri, feryad-ı figan etmeleri çok şey anlatıyor!
Mesele; bir iş cinayeti, bir gecekondu yıkımı, bir polis-jandarma saldırısı olduğunda oraya koşmak, tepki göstermek, haksızlığa uğrayanın yanında olmak değildir tek başına. Mesele bunlar olmadan önce olabilecek öngörüsüyle ya da olanlardan ders çıkarabilme becerisiyle hareket etmektir.
Geride bıraktığımız yaz aylarında Soma’da “üç yüz bir” madencinin katledilmesi ağır bir sorumluluk koydu devrimcilerin önüne. Onların davasının takip edilmesi, sorumlu bürokrat, bakan, patronun cezalandırılması, katliama uğrayan işçilerin ailelerinin örgütlendirilmesi, demokratik zeminde seferber edilmesi, yeni işçi katliamları olduğunda bunların bağlantılandırılması… gibi sorumluluklardır bunlar.
Çok geriye gitmeden Soma ile başlatılmış olsaydı, kampanyalar biçiminde ele alınsaydı, bugün Devlet Ermenek’te, Bartın’da, Zonguldak’ta bakanlar nutuk atma, derdini anlatan ailelerin evlerine Diyanet’ten görevli gönderme cesaretini gösteremeyecekti. Bedenleri yollara saçılan mevsimlik işçilerin ölümleri sessizce geçiştirilemeyecekti! Burada eksik olan halka, güncele odaklanmamak, ona ilişkin politika üretememektir!
Kandıra 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nden bir Tutsak Partizan