Barınamıyoruz gerçekliğinin yanında bir de “nasıl barınıyoruz?” sorusu var bugün öğrencilerin gündeminde. Her gün bir yerlerde bir öğrencinin, bir gencin yaşamı son buluyor. Öğrencilerin son yıllarda artan intihar durumunun da, KYK yurtlarında, Meslek Edindirme Kurslarında yaşanan ölüm ve ihmallerin de sonucu aynı yere çıkıyor; “Köhnemiş düzen!”
Bu düzenin bu topraklarda yaşayan belli bir kesim dışındaki herkese vaadettiği şeyler açlık, yoksulluk ve ölüm. Üniversite gençliği de vaad edilenlerden nasibini fazlasıyla almakta. Enes Kara’nın, Zeren Ertaş’ın , Sibel Ünlü’nün ve yaşamı son bulan daha nice öğrencinin ölümü, düzenin vaatleriyle gerçeklik arasında somutlamaktadır.
Barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlara erişme mücadelesi yeni mücadele değildir. Bunlar bin yıllardır var olan sorunlardır ama sorunların var olma nedeni tarihsel olarak sürekli değişmiştir. Bugün üniversite öğrencileri üzerinden gündeme gelen bu iki sorun aslında sadece öğrencilerin değil işçi, emekçi, memur birçok kesimin en önemli sorunlarından biridir. Keza öğrenciler içinde bu sorunu en derin hissedenler işçi, emekçi ve memur çocuklarıdır.
Öğrenciler genelde bambaşka bir topluluk olarak algılanır ve toplumdan soyut bir varlık imajı yaratılır ama bu, doğru değildir. Bunun içindir ki, bugünün şartlarında öğrenci olmak veya öğrenci ailesi olmak yukarıdaki iki temel ihtiyaca erişmede daha fazla sorun ve zorluk yaşamak anlamına gelmektedir. Bu gerçeklik bizi yukarıda bahsettiğimiz Zeren ve Enes’in ölümü üzerinden somutlaşan yurtlara götürmekte.
Bugün TC sınırları içerisinde bir öğrencinin barınabilmesi için elinde dört muazzam seçenek bir de bonusu var. Bu seçenekler muhteşem bir ev kiralama, muhteşem bir KYK yurdu, muhteşem bir vakıf yurdu (bakın burası gerçekten muhteşem!), son olarak da muhteşem fiyatlarla bezenmiş özel yurtlar… Üniversiteye giden her 100 öğrenciden sadece 8’i yurtta kalma şansına sahip oluyor. Yetersiz KYK yurtları bu sene de her sene olduğu gibi öğrencileri özel yurtlara ve cemaat yurtlarına mecbur bırakıyor.
Hepimiz o seçkin azınlıkta olmak istemedik mi? KYK başvuru sonuçlarını heyecanla beklemedik mi? Gerçekten 100 kişi içerisinden kazanan 8 kişiden bir olmak bizim için çok önemli bir durum. Bugün üniversite okuyan tüm öğrencilerin barınma için ilk tercihi KYK yurtlarıdır gerçi tercih değil bir zorunluluktur.
Sermayenin çıkarları için üniversite!
Yaşanan ekonomik kriz içerisinde nitelikli bir barınma önceliği tamamen ortadan kalkmış durumda. KYK yurtlarının yetersizliği ve niteliksizliği artık bir sorun olmaktan çok daha fazlası haline gelmiş durumda. Gerçi biz öğrenciler için sorun olan şey, her iktidar ve sermaye için bir rant ve kendini besleme durumu haline geliyor diğer birçok mesele gibi. “Her kente bir üniversite” propagandası yapanlar o üniversiteleri halkın ya da öğrencilerin rahatlığı ve ihtiyaçları için yapmadılar. Tamamen kendi ve sermayenin çıkarları doğrultusunda yaptılar.
Öğrencileri tamamen bir tüketici grup olarak görüp kendi politik ve ekonomik çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. Bunu Türkiye’de rant meselesinin olduğu ve sürekli gündemde olan inşaat sektörüne benzetebiliriz. Nasıl ki inşaat sektörü üzerinde iktidar “beşli çete”lerini yaratıyorsa üniversiteler için de benzer bir durum söz konusu. Beslenme ve barınmanın genel olarak -kent fark etmeksizin- en yüksek fiyatlarda olduğu bölgelerin kentin üniversite olan bölgeleri olması da bu politikanın ürünüdür.
Böyle bir gerçeklikte iktidar ya da devlet, yüksek kira ve barınma bedelleri üzerinden öğrenciyi sömürmek varken neden yurt inşa etsin? Ya da neden ücretsiz hale getirsin?
Yurtların durumu içler acısı!
KYK yurtlarını biraz daha açalım; Birçok öğrencinin barınmak için önceliği haline gelen KYK yurtları için ücret skalası odadaki kişi sayısına göre değişiklik içeriyor.
Son yıllarda oda boyutları değişmezken odalardaki kişi sayısı artmakta, bunu da iktidar “barınma kapasitesini artırdık” diye pazarlamaktadır. Yetersizlik ve niteliksiz almış başını gitmiş durumda. Odalar insanların yaşam koşullarına uygun değil. Yemekler yetersiz ve niteliksiz. Böcek, kıl, taş, tahta ne ararsan yemeklerin içinde çıkabiliyor.
Bazı yurtlarda elektrik, su ve doğalgaz sıkıntıları yaşanmakta. Bazı yurtlar görece kentin ücra bölgelerinde olduğu için genel olarak kadın KYK yurtları yollarında taciz olayları yaşanmakta hatta bazılarında dışardan gelen erkeklerin yurtlara girip kadınları taciz etme örnekleri dahi yaşanmakta.
Bazılarının yol aydınlatması yok, çoğu yurdun altyapı problemleri var. Birçok yurtta asansör düşmeleri olmakta. Ayrıca birçok yurt depreme dayanıklı değil vb. Pek çok örnek sayabiliriz KYK yurtlarına ilişkin.
Ancak tüm bunlara rağmen yine de ilk barınma tercihi KYK yurtları olmaktadır. Bu öğrenciler için ölüm ve sıtma tartışmasına dönüşüyor. Çünkü gerçekler yaşamlarımıza mal oluyor. Bu örneklerden biri de Aydın Güzelhisar KYK Yurdu’nda asansörün düşmesi ile hayatını kaybeden Zeren Ertaş oldu.
Biz sokaklarda sadece duru bir ajitasyon olarak söylemedik “Hepimiz Zeren’iz” diye. O gün yaşamı son bulan bir başka arkadaşımız olabilirdi herhangi bir KYK yurdunda kalan. Yaşamlarımız pamuk ipliğine bağlı. Her an bir asansör düşmesi, gıda zehirlenmesi, deprem sonucu ölebiliriz ya da yaşadığımız psikolojik ve ekonomik baskılardan kaynaklı son verebiliriz yaşamımıza.
Birileri çıkıp buna “ihmal ya da bir kerecik” diyebilir bu ülkede. İhmal bir defaya mahsus olan bir şeydir burada ise organize bir kötülük var. Bunun için bunun adına ihmal değil kapitalizm denir.
Ölüm ve sıtma!
Aralık-Ocak ayı içerisinde sadece haberi yapılan asansör düşmeleri Isparta Gülcihan Kız KYK Yurdu, Rize Ayder KYK Yurdu, Ordu Gülpembe Hatun KYK Yurdu, Ordu Mehmet Fuad Köprülü KYK Yurdu, Cevizlibağ Atatürk KYK Yurdu, Şanlıurfa Hacer Ana Kız KYK Yurdu, İzmir Gazi Ayşe Kız KYK Yurdu, Antalya Bezm-i Alem Valide Sultan KYK Yurdu… Bu kadar olay ihmal ile açıklanabilir mi?
Bugün yurda düşen asansörü yapan, içerisinde her türlü şeyin çıktığı yemeği yapan, yurdu temizleyen, altyapısını yapan tüm firmalar özel sektör ve denetleyicisi de sermaye koruyuculuğu yapan iktidar, hepsi aynıdır. Geçtiğimiz yıllara kadar asansörlerin denetlenmesi TMMOB inisiyatifindeydi ve gençler her sabah asansör düşmesi ile karşılaşmıyordu. Ne zaman ki, yetki yasa ile TMMOB’dan alındı, o zaman bu ihmaller(!) silsilesi başladı.
Bugün KYK’ların bağlı olduğu Gençlik ve Spor Bakanlığı yukarıda yaşamımıza neden olan sorunları sadece ve sadece bütçesinin % 3’lük kısmı ile çözebilir. Ama niyet çözmek değil rant yaratmak. KYK’da yer bulamayan öğrenciler sırasıyla vakıf, cemaat, özel yurt ve kiralık evlere bakmak zorunda kalıyor.
Vakıf yurtları, KYK ile benzer sorunları oluşturmakla beraber yine belli bir kesime devlet kaynaklarını sunma durumudur. Yarı özel-yarı devlet mantığı ile işliyor. Onun için de aynı niteliksizlik bu yurtlar için de geçerli. Cemaat yurtları ise AKP’nin görece en önünü açtığı ve öğrencileri mahkûm ettiği, psikolojik ve dini baskının had safhada olduğu ve barınma sorununu çözmekten çok dindar ve kindar nesil yetiştirmek için kullanılan yurtlardır. Özel yurtların da varlığı aldıkları fahiş yurt bedelleri ile ortada. Bunların denetlenmesi veya asgari bir ücret belirlemesi durumu ise yoktur.
Yani bugün bu ülkede öğrencilere dayatılan tek şey: Ölüm ve sıtma!