6 Şubat Maraş Depremli depremin üzerinden iki ay geçti neredeyse ve hala birçok yaşamsal ihtiyaç sorun olmaya devam ediyor. Su, çadır gibi ihtiyaçlar koca bir kriz halinde. Diğer taraftan kadınların ihtiyaçları ve yaşam alanlarındaki emeği de büyüyor, görünmüyor ve derinleşiyor.
Depremde kadın odaklı bir çalışma yapan Afet İçin Feminist Dayanışma’dan İrem Gerkuş ile bir söyleşi yaparak tüm bunları konuştuk.
– Depremden hemen sonra birçok ilerici kurum bölgeye gitti, kadın örgütleri de dayanışma çalışmaları yürüttü. Sizler de Afet İçin Feminist Dayanışma Koordinasyonu kurarak çalışma başlattınız. Kadınların özel ihtiyaçlarına odaklanan bir çalışmaydı bu, biraz aktarabilir misin yaptıklarınızı?
– Aslında o gece feminist gece yürüyüşü toplantımız vardı. Yani biz zaten bir toplantı alınacaktık ama deprem olunca daha açık büyük bir çağrıyla “feministler olarak konuşalım, ne yapabiliriz biz bu süreçte” dedik ve bir toplantı aldık. Yaklaşık 300 kişi katıldı.
Epey uzun toplantı oldu. Neler yapabiliriz, uzun bir süreç uzun olacak, kadınların ihtiyaçları neler, en azından ilk elden acil talepler şeklinde bir şeyler oluşturabilir miyiz gibi başlıklarla toplantıya başladık. Sonra zaten devam etti. Aramızdan direk arama kurtarma sürecine gidenler oldu, devamında ilk 3-4 gün içerisinde gidenler oldu. Onlardan da geri dönüşlerle beraber sosyal medyadan da genel olarak bilgi edinerek devletin koordinasyonsuzluğu ve ihmalkarlığı üzerinden politik bir söz kurmaya başladık.
Sosyal medyadan daha sonrasında da bölgeye giden arkadaşlarımız üzerinden nasıl ihtiyaçlar var, neler yapabiliriz gibi bir gündem oluşturduk. Sonra ufak ufak birtakım kadın ihtiyaçlarını toparlayarak göndermeye başladık. Aslında yardım tırları gitti-gidiyordu ama mesela içinde kadınlar için çamaşır yoktu, sütyen yoktu, külot yoktu, ped yoktu. Bunların dışında bazı hijyen malzemeleri yoktu. Biz de bunları öne çıkaracak şekilde ufak bir kampanyaya dönüştürebilir miyiz gibi bir yerden başladık işe. Adıyaman’a giden arkadaşlarımız olmuştu. Orada zaten işte TJA’dan arkadaşlarımız da vardı. “Acaba buraya bir mor tır projesi ile gelebilir miyiz?” fikri oluştu. Biz de İstanbul’da kalanlar olarak “tamam o zaman hadi buna odaklanalım” dedik, işte buradan başladı pratiğimiz.
– Devamında neler yaptınız?
– Hem kadınların özel ihtiyaçları hem de kadınlar üzerine yıkılan sorumluluklar için ya da onların hayatları kolaylaştırmak için ihtiyaçları listeler haline getirdik. Bunların içinde kova, leğen veya çamaşır deterjanı da var; bulaşık deterjanı da var. Diğer yandan su, iç çamaşırı, cımbız, tarak, tırnak makası gibi şeyler de var. Bu şekilde işe başladık ve ufak ufak genişletmiş olduk. O Mor Tır Adıyaman’a gitti ve bizden de bir grup gitti. Adıyaman’da çadırkent vardı, orada bir de kadın çadırı kurduk. Sonrasında Hatay’a da bir Mor Tır gönderdik.
Kadınların iş yükü arttı
– Gittiğiniz bölgelerde neler gördünüz, kadınlar neler yaşıyor ve nasıl bir tablonun içinde yaralarını sarıyorlar?
– Ben Hatay’a gittim, biz yardım dağıtmaya giden ekipteydik.
Benim gözlemim ama sadece benim de değil giden arkadaşların gözlemlediği şey, mesela ücretli işler bitmiş kadınlar açısından ama kadınların ücretsiz olan ev işleri asla bitmedi hatta daha da arttı. Çünkü haneler birleşti. Çok küçük bir yerde ya da belki “bir yer” bile denmeyecek, çatısı olmayan alanlarda yaşıyorlar. Hijyen çok büyük bir problem ve bunun tüm sorumluluğu kadınlara yüklenmiş durumda. Gıda sorumluluğu kadınların omuzlarında. Çocukların bakımı, hastaların bakımı ve genel olarak bakıma muhtaç olan kim varsa onların tüm sorumluluğu kadınlarda. Bu çok net ve zaten bunu kendileri de söylüyor. Mesela bir sohbette bir arkadaşımız “çalışıyor muydunuz?” gibi bir soru sordu. Kadın da “ev hanımıyım” dedi. Kadınlardan biri “biz hala çalışıyoruz aslında işimiz hiç bitmedi” dedi. Diğeri “evet evet çok haklısın, ben şunu yapıyorum bunu yapıyorum” dedi.
Yani aslında kadınların yükü arttı, mesela orada hijyeni sağlamak eskisinden çok zor. Çünkü su yok, birçok şey yok, hijyeni sağlayabileceğini şeyler yok. Ve buna rağmen kadın su yoksa, suyu bulmak zorunda. Bulduğun zaman ısıtman lazım, ısıtıp çamaşırı elde yıkaman lazım, sonra kurutmak lazım. Bulaşığın hepsini elde yıkaman lazım. Çocuğu tuvalete götürmen lazım -tuvalet olduğunu varsaydım- sonuçta bir yere götürmen lazım ihtiyacı için ve bunları ışığın olmadığı yerlerde yapıyorsun. Mesela kıyafetlerin ya da iç çamaşırların sıcak suyla yıkanması lazım, çadırın içini süpürmek lazım vb. Yardım paketlerinde süpürge, leğen ve kovayı görünce kadınların gözlerindeki parlaklığı anlatamam. Yani çok büyük ihtiyaç aslında.
Biz de feministler olarak orada kadınların hem dertlerini dinlemeye hem de dertlerine ortak olmaya çalıştık. Hem de verdikleri emeği biraz olsun hafifletmeye çalıştık. Bunca emeğin onların üstlerini yıkıldığını görebiliyoruz, biliyoruz. Biraz destek olmak, belki biraz işlerini kolaylaştırmak için gittik. Bizim gönderdiğimiz bir tır neye yeter ki, hiç kimseye yetmez! Mesela bir paket çamaşır deterjanı bir hafta bile yetmez bir aileye. Tabi diğer taraftan oradaki ihtiyaçların tamamını karşılamak bizim sorumluluğumuz değil yapması gerekenlerin sorumluluğu, devletin sorumluluğu. Ama biz de gündem yaptık kadınların bunlara bunlara ihtiyaçları var, hanelerin ihtiyaçları var diye.
Dünya yıkılsa da patriyarka duruyor
– Umarız bir daha yaşanmaz ama benzer durum ve afetlerde bu çalışmanızdan yola çıkarak neler önerirsiniz?
– Buradan açığa çıkan tablo şu, dünya yıkılsa da patriyarka duruyor, büyüyor. Bizim, dayanışma gösteren insanların, kadınlar özelinde ya da kadınların “sorumlu olduğu işlerde” onların işini hayatını kolaylaştıracak, ihtiyaçlarını giderecek neler olabilir diye düşünmemiz lazım. Ve buna göre de ihtiyaç kalemleri belirlemek lazım. Ayrıca kadınlar geldiği zaman rahatlıkla iletişim kurabilecekleri ya ihtiyaçlarını söyleyebilecekleri alanlar da yaratmak lazım.
– Bundan sonrası için ne yapmak gerekir sizce?
– Tabii ki uzun vadeli bir şey yapmak gerekiyor, bu durum sürdürülebilir bir halde değil. Ama bir tarafıyla da barınma, hijyen vb.nin çok acil çözülmesi lazım. Konteynırları geçilmesi lazım artık çadır çok zor bir iş. Yani hijyeni ve barınmaya sağlamak çadırda çok zor. Ayrıca çadırda kimsenin ne mahremiyeti ne de özel alanı oluyor.
Alt yapıyla beraber çözülmesi lazım bu sorunların.
Ya da mesela kadınlar şiddete maruz kaldığı zaman başvurabilecekleri mekanizmalar şu an yok. Kadının başına bir şey gelirse nereye başvurabileceğine dair bir bilgi yok.