Ulaş Alankuş’un cenazesinin alınması ve defni süresince devletin uygulamalarına, baskı ve tacizlerine, yasak ve gözaltlarına, yaşanan hak ihlallerine ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesinde basın toplantısı düzenledi. Salona, “Ölülerimize ve mezarlarına sahip çıkıyoruz” pankartı asıldı.
İlk sözü alan Ulaş’ın abisi Binali Alankuş, devletin tacizinin Ağrı’da başladığını, cenazeyi teşhis ve sonrasındaki işlemler sırasında adli savcı ve polisler tarafından yoğun bir şekilde baskıya maruz bırakıldıklarını, İstanbul’a gelindiğinde cenaze aracına zorla silahlı bir polisin bindirildiğini, en temel insan hakkı olan defnedilme, yas tutma hakkının ellerinden alınmaya çalışıldığını, duruma itiraz eden Ulaş’ın yoldaşlarının ise işkenceyle gözaltına alındığını belirterek, işkenceyle ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını ve sürecin takipçisi olacaklarını dile getirdi.
Ulaş Alankuş’un babası Semih Alankuş ise, Ağrı’daki savcının tehditlerine dikkat çekti ve savcının “Yolda herhangi bir kaza olsa sizden bilirim” ifadelerini kullandığını aktardı. Alankuş, “Bütün süreç bir cenazeye yapılmaması gereken, insanlık dışı bir davranıştı” ifadelerini kullandı.
Basın açıklamasını, Ulaş Alankuş’un avukatlarından Ezilenlerin Hukuk Bürosundan Sezin Uçar okudu.
Uçar, Alankuş’un avukatları olarak cenazenin otopsi ve teşhis işlemlerine katılmalarının engellendiğini, abi Binali Alankuş’un teşhis işleminde kardeşinin elini öptüğü için morgdan çıkarılmak istendiğini, Alankuş ailesinin cenaze işlemleri süresince kesintisiz olarak polisler tarafından takip ve taciz edildiğini, Alankuş’un yaşamını yitirdiği çatışmaya dair olay tutanağı ve diğer tahkikat evraklarının ise gerekçe gösterilmeden kendilerine verilmediğini söyledi.
Sezin Uçar şunları kaydetti:
“Herkesin, ailesinin geleneklerine uygun olarak, onurlu bir şekilde gömülme, akrabası olan veya kendisine çok yakın olan bir kişiyi defnetme, ahlaki görevlerini yerine getirme fırsatına sahip olma ve insan niteliğini gösterme, son yolculuğuna uğurlama, kederlenme, matem tutma ve ölüyü anma hakkı ile toplum ve devlet tarafından nasıl görülürse görülsün hatıra sembolü olan bir mezara sahip olma hakkı vardır. Bir bütün olarak yaşanan tüm bu süreç işkence suçu kapsamındadır”
Uçar, Alankuş anmalarına yönelik devletin tutumuna da dikkat çekerek ESP İzmir il örgütüne yapılan polis baskınına dikkat çekerek konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Ulaş Alankuş’un cenazesine yapılan saldırıyı münferit olarak görmemek gerekir. Tüm kamuoyunu bu ve bundan sonra yaşanacak hak ihlalleri konusunda sürecin takipçisi olmaya, ölülerimize, cenazelerimize, mezarlıklarımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz.”
Ardından söz alan ÖHD İstanbul İl Eşbaşkanı Gürkan İstekli de, Ulaş Alankuş şahsında bu uygulamaların Türkiye’deki sol, sosyalist, yurtseverlere ve Kürt halkına işkence yöntemi olarak dayatıldığını ifade etti.
Ölümsüzlerin ve Tutsakların Sesi Platformu adına yapılan konuşmada ise, Ulaş Alankuş’un cenazesinin kaçırılmasının münferit olmadığı, Eskişehir’de katledilen Fırat Şeran’ın cenazesinin ailesinden kaçırıldığı, Ozan Sökmen’in cenazesinin Maltepe’de defnedilmek durumunda kalındığını, Taylan Kutlar ve Hıdır Çallı’nın cenazelerinin aylarca ailelerine verilmediği belirtildi.
ÖTSP temsilcisi şunları kaydetti:
“Ailelerin onları defnetme, vedalaşma, yoldaşlarının onları anma hakkına sonuna kadar sahip çıkacağız” diyerek, devrimci demokratik kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulundu.”
Basın toplantısına, Alankuş’un ailesi, avukatları, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Ölümsüzlerin ve Tutsakların Sesi Platformu (ÖTSP), Partizan katıldı.