GüncelKadın

SÖYLEŞİ | “Yargı Tacizleri Bizi Yıldıramaz, Güçlendirir!”

"Bizim buradaki tek çağrımız bu yönlü olabilir; kadın olmamızın yanında ayrımcılığa maruz kaldığımız diğer kesişen bütün kimliklerimiz, ne olursa olsun desteği-dayanışmayı her türlü büyütmemiz gerekiyor"

Diyarbakır’da 16 Mart günü sabah saatlerinde polis birçok kadının evine baskın yaptı. Baskınlarda Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya, yerine kayyım atanan Sur Belediyesi Eşbaşkanı Filiz Buluttekin ve SES Amed Şube Sekreteri Fatma Yıldızhan’ın aralarında bulunduğu 24 kadın gözaltına alındı.

Kasım 2021 tarihinde başlatılan soruşturma, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kentte yapılan yürüyüşe dayandırıldı. O gün Dicle Amed Kadın Platformu’nun çağrısıyla binlerce kadın bir araya gelmiş ve kısa süreli bir arbede yaşanmıştı.

Geçtiğimiz 8 Mart’ta da kadınlar kitlesel bir eylem yapmıştı. Ardından 21 Mart Amed Newroz’unda da birçok yerde gözaltı furyası başlatıldı. Amed’de her kitlesel eylemin ardından gözaltı ve tutuklama rutinleşmiş durumda. Biz de Rosa Kadın Derneği üyesi Av. Berfin Polat ile kadınların yaşadığı gözaltı süreci ve nedenlerine dair bir söyleşi yaptık.

– Kısaca süreci özetleyip nedenlerine dair düşüncelerini aktarır mısınız?

– 16 Mart tarihinde 24 kadın arkadaşımız sabah erken saatlerde eş zamanlı yapılan baskınlarda gözaltına alındı. Dernek başkanımız Adalet Kaya’nın da içinde olduğu kadınlar gözaltına alındı. Gerek Türkiye’de gerekse de dünyada kadınlara ve kazanımlarına dönük saldırılar had safhada. Biz de bunun sonuçlarıyla karşı karşıya kalıyoruz.

4 arkadaşımız en azından en yakinen tanıdığımız dernek başkanımız ve yöneticilerimiz ile ilgili soruşturma kapsamında tek bir ifadeye çağırma gerçekleşmemiş ve direk sabahın erken saatlerinde baskınlar düzenlenmiştir. Adalet Kaya’nın evinde neredeyse 2.5 saate yakın arama gerçekleşti. Roza Kadın Derneği olarak 2020’den bu yana 3. yargı tacizi ile karşı karşıya kalıyoruz.

Usul gereği ilk önce ifadeye çağırırsınız, çağrı kağıdı söz konusu kişiye ulaştıktan sonra eğer gelmezse akabinde ifadeye başvurmak için yakalama kararı çıkarılabilir. Ancak bu usul gerçekleşmeden evlerine baskın yapılarak yakalama ve gözaltına alınma yapılıyor. Akabinde bizim dosyaya erişim hakkımız da engellendi.

Dosyaya kısıtlılık kararı getirildi ve 24 saat avukat görüşü yasaklandı. Biz arkadaşlarımızın ne gerekçe ile alındıklarını bilemedik ve hiçbir bilgi-evraka ulaşamadık. Daha sonra yaptığımız itirazlar oldu; ancak itirazlarımızdan sonra sadece avukat görüş yasağı kalkmış oldu.

Birçok arkadaşımızın daha önce yürüttükleri kadın eşitlik ve özgürlük mücadelesi nedeniyle derdest dosyaları vardı, yine aynı sebeple alındıklarını tahmin ediyorduk. Dosyada kısıtlılık devam ederken ifadelerde gördük ki, arkadaşlarımız 25 Kasım, 8 Mart, İstanbul Sözleşmesi vb. eylemlere katıldıkları için bu soruşturmaya tabi tutulmaktalar. Sorularda gördüğümüz, kadınların kadın mücadelesi yürütmeleri nedeniyle, eşitlik özgürlük mücadelesi yürütmeleri nedeniyle bu suçlamalara maruz kaldıkları oldu. Akabinde 24 arkadaşımız adliyeye sevk edildi ve 11 kadın arkadaşımız tutuklanırken, diğer arkadaşlarımızda adliye kontrol kararı ile serbest kaldı.

 

“Diyarbakır’a has uygulamalarla karşı karşıyayız”

– Amed’de neredeyse rutinleşen bu gözaltı ve tutuklamaların nedenlerine dair değerlendirmeniz nedir?

– Türkiye’de her yerde kadınlar, eşitlik-özgürlük mücadelesini büyütmeye devam ediyorlar.  Ancak belli bölgelerde kadın mücadelesi yürütürken, kadınların kadın olmalarının yanında farklı öteki kimliklere sahip olmaları yani çoklu temelde ayrımcılığa maruz kalmaları durumu söz konusu.

Yani taşıdıkları Kürt kimliği sebebiyle de suç vasfı ile nitelendirilen şeylerle damgalanmaları ciddi anlamda bizi yoran bir şey. Kadınlar kadın olmaları nedeniyle zaten ayrımcılığa maruz kalıyorlar ancak Kürt kimlikleri nedeniyle maruz kaldıkları şiddetin boyutu artıyor. Son süreçlerde baktığımız zaman sadece 8 Mart’ta, sadece Newroz’da bunu görmedik; uzun süredir yapılan en azından son süreçlerde yapılan mitinglerde kadınlara yönelik ciddi bir uygulama ile karşı karşıyayız. Bizim güvenliğimiz sağlamakla mükellef olan kolluk, bize karşı güvenlik alma çabasına giriyorlar.

Bu 8 Mart’ta bunun en açık örneğini gördük. Kadınların kalabalık olması, dayanışma içinde olması onlarda bir tahammülsüzlük yaratıyor. Kadınlar alana girmesi engelleniyor ve daha önce yapılan bütün valilik bildirimlerine, izinlerine rağmen kolluk kadınların güvenliğini almak yerine kadınlara barikat kuruyor. Dolayısıyla bölgede Diyarbakır’a has uygulamalarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu da bizi ciddi anlamda rahatsız eden bir şey.

– Peki bu yıldırma politikası karşılık buluyor mu sizce?

– Yani aslında en başta da söylediğim gibi bu 24 kadın arkadaşımız hakkında zaten derdest dosyaları mevcut. Yani bu mücadeleyi yürüttükleri için gözaltına alındı ve dosyaları vardı, yıldırmış olsalardı şayet arkadaşlarımız bu mücadeleyi sürdürmeye devam edemezdi.

24 arkadaşımızın gözaltına alınması gerek bölgede gerek Türkiye’de uluslararası yankı uyandırdı, her yönden destek ve dayanışma çağrıları gelişti. Ve dolayısıyla şiddetle mücadele ağı, yine yapmış olduğumuz eylemlerde, basın açıklamalarında da ve direk bileşen olduğumuz basın açıklamalarında da biz gördük ki bu bir yıldırma politikası ve sonuç alamıyor.

Bu şekilde bir yargı tacizi ile dayanışmamızın daha da büyüyeceğini ve bizi hiçbir şekilde yıldıramayacaklarını, susturamayacaklarını ve itaat ettiremeyeceklerini anlamış olmalılar. Çünkü bu ülkede hak, hukuk, eşiklik mücadelesi veren herkesin terörizmle damgalanması söz konusudur ve mitinglerde kadınların engellenmesi, “ince aramalara” maruz bırakılması vb. son dönemlerde yaşanan ciddi bir hak ihlalidir. Bunlara ilişkin suç duyurularımızı ve takiplerimizi yapıyoruz.

Ama dediğim gibi yapılan hiçbir yargı tacizi bizi yıldıramaz, aksine kadın mücadelesini güçlendiriyor, kurumların birbiriyle dayanışmasını sağlıyor. Zaten bunun cevabı yapılan eylem etkinliklerde, birlikteliklerde açığa çıkmıştır.

 

“Dayanışmayı büyütmemiz gerekiyor”

– Son olarak; gözaltılara dair ciddi bir dayanışma gösterildi ancak bunların önüne geçmek için başka neler yapılabilir, nasıl bir çağrınız var?

– Her yerden destek mesajı geldi, bizim de içinde olduğumuz tüm ağlardan destek mesajı geldi, uluslararası dayanışmaya dönüştü aynı zamanda. Ve zaten kadın mücadelesinde her zaman ortaklaşıyoruz. O konuda bir sıkıntı yok.

Ama Kürt kadın olunca bazen geri durmalar olabiliyor. Yani aslında kadın mücadelesi denildiğinde aynı yolda yürüdüğümüz kadın arkadaşlarımız, kurumlar, dernekler mesele Kürt kadın mücadelesi olunca veya Kürt kadına yönelik saldırılar olunca bazen geri planda kalabiliyor veya ilk durumdaki gibi ses çıkarmayabiliyorlar.

Ama bu son gözaltında ciddi anlamda destek gördük, dayanıştık ve herkes artık Kürt kadın mücadelesiyle dayanışma içinde.

Yine altını çizmek isterim; bölgede yaşayan kadınlar çoklu temelde bir ayrımcılığa maruz kalıyor. Bizim buradaki tek çağrımız bu yönlü olabilir; kadın olmamızın yanında ayrımcılığa maruz kaldığımız diğer kesişen bütün kimliklerimiz, ne olursa olsun desteği-dayanışmayı her türlü büyütmemiz gerekiyor. Çünkü ancak dayanışarak bu zorlu mücadeleden çıkabiliriz.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu