Özel sektörde çalışan öğretmenlerin, alanlarında yaşadıkları sorunları gündeme getirme, sorunların çözümünü meslek kanunu kazanımıyla güvence altına alma ve çalışma koşullarını iyileştirme hedefi ile kurulan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, geçtiğimiz günlerde “Öğretmen Buluşması” gerçekleştirdi.
Sendikadan Duygu ile yaptığımız söyleşide sendikanın kuruluş sürecini, özel sektördeki öğretmenlerin taleplerini, buluşmanın hazırlık sürecini konuştuk.
– Özel sektörde çalışan öğretmenlerin sendika kurma tartışmasına nasıl dahil oldun?
– Eskiden özel sektörde öğretmen olmak çok cazip bir şeymiş. Ama sonrasında yani Meslek Kanunu iptal edildikten sonra düşüş başlamış özel sektör öğretmenliğinde. Bu sektörde öğretmenlerin maaşı çok uzun zamandır çok düşük tutuluyor. Güvencesiz koşullarda çalışıyorlar. Her sene sözleşme yeniliyorlar. Bu koşullarda çok uzun süredir çalışıyorlar. Çok uzun zamandır bu sektörde çalışan öğretmenlerin, böyle bir arayışı var.
Hangi kuruma gitsen benzer problemler var, dolayısıyla bir şey yapmak gerekiyor, sahip çıkmamız gerekiyor birbirimize.
Çok sendikacılığın olmadığı bir alan, sendika kültürü yok. Biz kendimiz de yaşadığımız için bu sıkıntıları, böyle bir ihtiyacın olduğunu gördük.
Mesela ben şahsi olarak çocuklarıma şunu öğretiyorum; “Haklarınızı bilin, haklarınız için ömür boyu mücadele etmeniz gerekecek ve mücadele etmelisiniz.” Örneğin doğa talanına, hayvanlara yönelik saldırılara, çocuk istismarlarına karşı… Çocuklara bunları anlatırken bir an dönüp bakıyorum, ben bir sürü sıkıntı yaşıyorum ama bir örgütlenme içerisinde değilim. Bir mücadele içerisinde değilim kendi alanımla ilgili.
Bunun eksikliğini hep yaşıyordum. İnsan bir kıvılcım bekler ya, bir yerden bir şey olsun diye, öyle bir bekleyiş içindeydim. Önceki sene pandemiden itibaren, özel sektördeki öğretmenlerin güvencesizliği daha da artmaya başladı. Dolayısıyla bu alanda örgütlenme gerekliliği de arttı. 7-8 ay önce bir grup arkadaş örgütlenmenin önemine dair çalışmalara başladılar, bir metin yayınladılar twitter’dan ve o metne dönüş yapmaya başladı insanlar. Sonra ekipler oluşmaya başladı.
Ben Nisan-Mayıs gibi dahil oldum bu sürece. Hem kendi haklarımız için hem de bütün öğretmenlerin daha güvenceli çalışma ortamı için bir örgütlenme aracına ihtiyacımız olduğuna karar verdik. Bunun da sendika ile olabileceğine biliyorduk. On numaralı iş kolunda çalışıyoruz, öyle görünüyor e-devlette. Biz de dedik ki, “o zaman kendi sendikamızı kuralım”. Psikolojide çalışanlar, rehabilitasyonda çalışanlar, kurs merkezlerinde çalışanlar, özel ana okullarında çalışanlar vb.
Bu eğitim kurumlarında çalışan öğretmen ve kurum bünyesinde eğitim sektörü içerisinde yer alan personeli de hedefleyerek bir sendika kurmaya karar verdik.
– Bir buluşma yaptınız sendika kuruluş aşamasında, nasıl bir atmosfer vardı?
Biz bütün toplantılarımızı online yaptık. Tüzüğü tartıştığımız süreçte şunu fark ettik; İnsanlar toplantılarımıza katılıyorlar ve sorunlarını konuşmak istiyorlar.
Çünkü şimdiye kadar neredeyse kimse öğretmenlerin problemlerini dinlememiş, hep birbirleriyle konuşabilmişler. Kısacası hepimizin biraraya geleceği bir formül bulmamız gerekiyordu. Kurslarda çalışan arkadaşlar bir buluşma önerisini sundular. İstanbul ekibi olarak da biz bir toplantı yaptık ve buluşma kararını çıkardık. Çok çalıştık buluşma duyurusu için.
Buluşmaya katılana kadar, sorumluluğumuzun bu kadar büyük olduğunun farkında değilmişiz, onu gördük. İnsanların hevesini ve umudunu görünce, o gün karar verdik ve dedik ki, sorumluluğumuz çok büyük!
Destekleyen de çok fazla oldu, bunu da gördük. Hukukçular destekliyor mesela, Eğitim-Sen ve veli dernekleri geldi, onlar da destek verdiler. Diğer şehirlerden arkadaşlar online bağlandılar. Hepsi çok heyecanlı bir şekilde umutlarını dile getirdiler. Açıkçası buluşma, bizim için bir sıçrama tahtası oldu diyebilirim. İnsanların bizimle iletişime geçme hızı, çok ciddi arttı buluşmadan sonra. Buluşmaya kadar da her gün, belirli sayıda insan bizimle temasa geçmeye çalışıyordu.
Sosyal medyada gruplarımıza katılanlar, yine sosyal medyadan ihbarda bulunanlar, sözleşmeler ve yaşadığı hak kayıpları ile ilgili bize ulaşıyorlardı. Ama buluşmadan sonra bu sayı ve aramıza katılanların sayısı oldukça arttı. Dedik o zaman, biz gerçekten iyi bir şeyler yapıyoruz, doğru bir şey yapıyoruz.
“Örgütlenmekten başka şansımız yok!”
– Bundan sonraki sürece dair bir planlamanız var mı? Sendikayı duyan ama bekleyişte olan öğretmenlere bu röportaj aracılığıyla nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?
Öğretmenlerin her sene işsiz kalma ihtimalleri var bu sektörde. Eğer örgütlenmezsek, örgütlü hareket etmezsek birbirimizi koruyamayız. Birbirimizi koruyamazsak her sene işsiz kalma ihtimali artarak devam edecek. Bu yüzden örgütlenmekten başka şansımız yok. Zaten herhangi bir şeye itiraz ettiğimizde patronlar bize “hiçbir şey yapamazsınız” diyor.
– Evet, çünkü örgütlü olmadığında bireysin, tek başınasın. Bir bakıma haklılar yani…
– Tabii ki, örgütsüz kaldığın zaman koşulların iyileşmeyecek ve işin garantilenmeyecek. Ama sendikalı olursak sendikamızla patronun karşısına dikilebiliriz. Örneğin, biz kurumları teşhir ediyoruz, hak gasplarını teşhir ediyoruz sosyal medyadan. Sanırım hiçbir patron teşhir edilmek istemez. Çünkü bu tür durumlar yaşandıkça onların da çalışan bulma ihtimali düşecek. Öğretmenler şu an şunu yapıyor; biraraya gelip telegram gruplarında kara listeler çıkarıyorlar.
İnanıyorum ki, hiçbir kurum o kara listelere girmek istemez, bence istememeli. O yüzden neresinden bakarsak bakalım, örgütlenmenin en mantıklı seçenek olduğunu görüyoruz.
Hedefimiz, esasta şu; “Meslek Kanununun çıkarılmasını istiyoruz.” Meslek Kanunu bizim çoğu hakkımızı koruyan bir konumda. Ama bu çok genel bir talep, aynı zamanda içerisinde bir sürü farklı talebi de barındıran bir talep. Genel olarak Meslek Kanunu istiyoruz ama özelde aşama aşama taleplerimizi sıralayacağız. İlk talebimiz, “işe giren yeni mezun bir öğretmenin özel sektördeki maaşının kamuda çalışan öğretmenden düşük olmaması”. Düşünün, asgari ücretin altında çalışan öğretmenler var. İlk hedefimiz, ilk isteğimiz bu olacak. Bunun dışında belirli süreçlerde iş sözleşmesine son verilmesini istiyoruz. Kendi mesleki görev tanımı dışındaki işlerde bir sürü angarya iş yaptırılmaya çalışılıyor öğretmenlere. Bu uygulamalara son verilmesini istiyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın daha iyi, daha etkili ve daha sahici denetlemeler yapmasını istiyoruz. Öğretmenler sözleşme imzalarken maaş ödeme tarihinin sabit olması, maaşların geciktirilmemesi, düzenli yatırılması gibi taleplerimiz de var.
Pandemi döneminde öğretmenlerin hemen hemen hepsi tam zamanlı çalıştı ama kısa çalışma ödeneği aldı. Sigortasız çalıştılar. Özel sektörde ekonomik olarak birisi kaybedecekse, bunun her zaman öğretmenler olacağını gösterdi bize bu süreç. Dolayısıyla öğrenciler ve veliler de etkilendi bu durumdan. Parasını alamayan öğretmenler okulu terk etti, işi bıraktı. Diğerleri de çok mutsuz girdi derse, verim alamadı, verim gösteremediler. Maaşlar tam yatırılmadı ama tam zamanlı çalıştırılması söz konusu oldu.
“Bundan daha kötüsü olabilir mi, bilmiyorum!”
– Pandemi sürecinde yaşanan bu sıkıntılar siz öğretmenler için devasa bir boyuta ulaştı diyebilir miyiz?
Tabi tabi. Öğretmenler pandemi döneminde dibi gördü. Bundan daha kötüsü olabilir mi, bilmiyorum…
– Ciddi borçlanmalar da var öğretmenler arasında…
– Evet aynen. İşsiz kalan branş öğretmenleri var, ders saatleri uzatıldığı için. Patronlar süreçte şu cüreti elde etti; önüne sözleşme koyuyor diyor ki; “Ben seni istediğim yerde, istediğim şekilde görevlendirebilirim.” Bunlar sözleşme maddelerinde var. Bu cesareti gösterebiliyorlar ve daha kötüsü imzalattırmayı da başarabiliyorlar, çaresiz imzalıyor insanlar. Çünkü işsiz kalmaktan korkuyorlar. Öğretmenler sözleşme imzalarken, peşin istifa ettiren kurumlar var.
Belki kaç sene sonra istifa edeceği belli değil ama “Hiçbir alacağım yoktur, hiçbir hakkım yoktur” şeklinde istifa dilekçesi imzalatan kurumlar bile var. Bütün bunları yaşadı öğretmenler ve halen de yaşamaya devam ediyorlar.
– Aslında bunu yaşayan öğretmenler seçeneksiz değil, sonuçta sendika var ve burada daha örgütlü bir mücadele üretebilir…
– Sendikamız var evet, sorun yaşayan bütün öğretmenlere hukuki destek veriyoruz. Bu komisyonumuzda gelen bütün soruları cevaplıyoruz. Ama bu iş sadece hukuki mücadele ile olmaz. Biz bir hukuk bürosu değiliz. Öğretmenlerin yaşadığı sorunlar hukuki temelde çözülmezse elbette sokağa çıkılması gerekiyorsa sokağa da çıkılacak. Ne yapmak gerekiyorsa o yapılacak. Aksi halde biz de bürokratlaşırız.
Şu an belki koşullarımız berbat olmayabilir çalıştığımız kurumlarda ama bu yarın sıkıntı yaşamayacağımız anlamına gelmiyor. Eğer sıkıntı yaşamak istemiyorsak, daha iyi ve güvenceli koşullarda çalışmak istiyorsak, gelecekte ve kendimizden sonraki kuşakların verimli çalışmasını istiyorsak bu mücadeleyi vermek zorundayız. Mücadele vermedikçe koşullarımız iyileşmeyecek. Bunu gördük. Pandemi öncesinde örgütlü olsaydık belki de bu dönemde bu sıkıntıları yaşamıyor olurduk.
Dolayısıyla bu ve benzer sorunları yaşamak istemiyorsak, bütün arkadaşımızı, öğretmenleri örgütlenmeye çağırıyoruz. Bu da güçlü bir sendika ile olabilir.