Ev işi dediğimiz şey, bakım emeğiyle doğrudan ilintili olarak hem evli çiftin evinde hem de ebeveyn evinde hemen hemen yalnızca kadınların sunduğu karşılıksız bakım hizmetleridir. Yemek pişirmekten, temizlik yapmaya, çamaşır yıkamaya, çocuk-yaşlı-engelli bakımına kadar varan geniş bir yelpazede kullanım değeri üreten hizmet verilir.
“Ev içinde yapılan işlerin belirlenmiş mesai saatleri yoktur. Bu düzende, çalışmayla dinlenmeyi, iş zamanı ile boş zamanı, iş yapmakla sevgi paylaşmayı ayrıştırmak neredeyse olanaksızdır; tersine iç içedir bunlar…” (Gülnur Acar) Ev içi emeğin bu özgün yönleri onun ölçülmesini zorlaştırır ve onu daha görünmez kılar.
Kadınların ev içerisindeki üretimlerinin bir kısmını erkek emek gücünün yeniden üretilmesi için sunulan hizmetler oluşturur. Marks, Kapital’de emek gücünün değerini onun yeniden üretilmesi için gerekli olan geçim araçlarının değerine eş tutar. Yani sermayedarın işçiye ödediği emek gücünün değerini içeren ücret, aynı zamanda işçinin kendini yeniden üretmesi için ihtiyaç duyduğu tüm ihtiyaçların da bedelini içerir. Bu parayla işçi ve onu yeniden üreten, duygusal ve maddi ihtiyaçlarını gideren ailesinin de geçimi sağlanır.
İşte kadınların harcadığı emeğin karşılığı bu argümanlarla ödenmiş varsayılır. Bu varsayımı emek gücünü satmak zorunda kalmayan yani dışarıda herhangi bir işte çalışmayan kadınlar için doğru kabul etsek bile (bunun böyle olmadığını daha sonra göreceğiz), karın tokluğuna ve hiçbir söz hakkına sahip olmadan harcanan bu emeğin köle emeğine içkin bir yön içerdiğine dikkati çekmek gerekir.
Peki, dışarıda ücretli iş gücünde istihdam edilen kadınlar eve geldiklerinde bu işlerden muaf mı tutulurlar? Tabi ki hayır! Ev işi, kadınların yapmaları gereken, onların doğal bir uzantısı olarak görüldüğünden evde ikinci bir mesai başlar. Bu mesaiyle kadınlar kendi emek güçlerini yarına tekrar üretirken, erkek işçinin emek gücünü de karşılık almadan yarına hazırlar.
Görünen şu ki, iş gücü piyasasında çalışan kadınların ev içerisinde yeniden üretim aşamasındaki paylarında bir azalma yoktur. Ev işleri yine kadınlar tarafından üstlenmeye devam edilmektedir. Bu kadınlar hem ücretli istihdamda artı değer üretir, hem de yeniden üretim sürecinde emeğini karşılıksız sunar. Böylece çifte sömürüye maruz kalmış olurlar.
Kapitalist üretim süreci kesintisiz bir süreçtir. Kapitalist bu sürecin sekteye uğramaması için belirli koşulların hazır halde bulunmasını ister. Birikim sürecinin kesintiye uğramaması için emek gücü metasının üretim aşamasında hazır halde bulunması onun tek derdidir. Birikimin yegâne kaynaklarından biri olan ve tüketildiğinde yeri kolayca doldurulan emek gücü metası özel bir öneme sahiptir.
İşte bu özel metayı üretme yeteneğine sahip olan kadın, ev içerisinde kullanım değeri taşıyan üretiminden ziyade, mübadele değeri taşıyan emek gücü metasını da üretmiş olur. Kadının ev içerisinde harcamış olduğu bu emek basite indirgenemeyecek ve elle tutulamayacak kadar büyük bir toplamı ve değeri ifade eder.
Kadının aile içerisine hapsolmuş konumuyla birlikte üretilen, sermayenin istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda itaatkâr bir işgücüdür. Sınıfsal kimlikler, davranışlar, kültür, toplumsal cinsiyetin inşası vb. kısacası kapitalizmin ihtiyaç duyduğu bir ideolojidir üretilen. Ve kadınların ev içinde harcadığı emek meta üretiminden ziyade duygusal, zihinsel, cinsel bir emek kütlesini de içerir.
Ev içerisinde kadınların harcadığı emeğin niteliğini incelerken kapitalizmle ilişkisini gün yüzüne çıkarmak, kapitalizmin ev içi emeği nasıl olumladığını ve ataerkil sistemle iç içe bundan nasıl bir çıkar sağladığını görmek gerekiyor.
Ev içi emeğin kadınların doğal bir görevi, sorumluluğu olarak görülmesi yani toplumsal iş bölümünün cinsiyetçi inşası, kadınların ev içerisinde harcadığı emeği onun öncelikli, değişmez, aksatılmaz işi olarak görür. Kadınlara dayatılan bu mecburi zorunlu rol, onların aynı zamanda iş gücü piyasasındaki eğreti, ikincil, daha az değer üreten ve düşük statülü işlere bağımlılığını da açıklar. Kadınların giderek artan biçimde enformel, esnek işlere yönlendirilmesinin koşulunu sağlayan ev içerisindeki konumudur. Bu konumun devamının sağlanması sermaye için ucuz, itaatkâr, örgütsüz iş gücü anlamına gelir.
Ev işinin varlığı ve kadınların bu işe mahkûm edilmesinin sermaye üzerinde başka etkileri de vardır. Kadınların iş gücü piyasasından dışlanmaları onları bir yedek sanayi ordusu haline getirir. Bu durum erkek iş gücü üzerindeki pazarlık gücünü düşürme potansiyeli taşır.
Kapitalizmin ev içi emeği olumlamasındaki bir diğer çıkarı, ev işinin emek gücünün değerini düşürüyor olmasıdır. Karşılıksız ev emeği olmasa işçinin emek gücünü yeniden üretmesi için gerekli olan geçim araçları maliyeti daha yüksek olurdu. Kadınların karşılıksız verdiği bu emek olmasa, geçim araçları piyasadan hazır halde satın alınacak bu da emek gücünün değerini yükseltecektir. (Devam edecek)
https://ozgurgelecek23.net/kadinlarin-birligi-emek-kadin-emegi-uretim-yeniden-uretim-uzerine-bir-tartisma-1/?swcfpc=1