Dünyada yeni tip koronavirüs kaynaklı (Covid-19/SARS-coV-2) hastalığın ilk vakaları 2019 yılının sonlarına doğru Çin’in başkenti Wuhan’da ortaya çıktığı düşünülüyor. Hastalığın ilk olarak Çin’in tamamını etkileyip oradan da dünyada bir salgın haline gelmesi (pandemi) ise çok kısa bir zaman dilimi aldı.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Covid-19 salgınını pandemi ilan etmesi 11 Mart 2020 tarihini buldu. ABD ve İngiltere gibi emperyalist ülkelerdeki liderlerinin bilimi reddeden ve halk sağlığını hiçe sayan yaklaşımları, sorunun kriz aşamasına gelmesine ve İtalya başta olmak üzere İspanya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde de kısa sürede salgının dramatik noktalara evrilmesine yol açtı.
Hastalığın Türkiye’ye girişi ise Sağlık Bakanlığı tarafından Mart olarak açıklanmıştı. Bu yazıda ise Koronavirüs pandemisinin Türkiye’deki etkileri değil, dünyaya olan etkileri ve kapitalist-emperyalist sistemin bu pandemi karşısındaki –beklenen- hezimetini açıklamaya çalışacağız.
Beklenen diyoruz, çünkü; pandeminin artık tüm dünyanın takip ettiği bir hal alması sırasında devletlerin, bu pandemi karşısında halk odaklı bir çözüm bulmayacağı sosyalistler ve bilinçli proleterler tarafından biliniyordu. Bizimki gibi yarı-sömürge ülkelerde veya en gelişmiş emperyalist ülkeler de dahil olmak üzere pandemi halkın ve sağlık emekçilerinin sırtına yükleniyordu. Her ülke kendi öznel ‘önlemlerini’ açıklıyordu ancak bu önlemler, halkın korunmasına yönelik değil, sömürü düzeninin yara almadan yoluna devam etmesine yönelik oluyordu.
Emperyalist ülkelerin pandemi karşısındaki ilk ‘çözüm’ arayışı #StayHome (Evde Kal) çağrıları oldu. #EvdeKal ya da #StayHome sloganlarıyla sosyal medyada yoğunlukla artan bu çağrılar, apolitik bir noktaya denk düştüğü düşünülmeden paylaşılmaya devam etti. Bu durumda tedbirlerin vardığı nokta ise işyerinde çalışmaya devam etmediği durumda ücretsiz izin ya da işten çıkarılma dışında seçeneği olmayan milyonlara “Evde kal” demek, işe gitmek için her gün toplu taşıma kullanmak zorunda olan insanları “Toplu taşıma riskli” diye uyarmak ise devletlerin pandemi karşısındaki tutumunun ne derece ikiyüzlü pandeminin ise sınıfsallığını ortaya koyan gerçekleri insanların yüzüne çarpmasına neden oldu. Yukarıda verilen örnekler ise ölümlerin dahi kapitalizmin ihtiyaçları üzerinden şekillendiğini gösteren ‘sınıfsal ayrışmanın’ doruk noktasını gösteriyor.
ABD ve İtalya örneklerinden Neoliberal sağlık sistemini okumak
Dünyada koronavirüsten en çok etkilenen ülkelere baktığımızda ise ‘gelişmiş’ olarak adlandırılan ülkelerin koronavirüsten daha çok etkilendiği, sağlık sistemlerinin pandemiyi kaldıramadığı görülebilir. Sağlık sistemleri sınıfta kalan bu ülkelerin iki özelliği ise sürecin bu noktaya evrilmesine yol açan etmenler olarak görülebilir. İlki; sağlık sistemlerini neoliberal politikalara göre evrilten ülkeler, ikincisi ise bu ülkelerdeki yönetimlerin daha sağ/faşist iktidarlar olması.
Neoliberal sağlık sistemi anlayışını ise, toplum için sağlık anlayışını ‘herkes için sağlık’ mantığından ‘parası olan için sağlık’ mantığına evriltti. Çünkü neoliberalizm, tıbbın bugün içinde bulunduğu koşullarda kapitalizmin sağlıksızlığı hâlâ nasıl beslemekte olduğunu gözler önüne seriyor.
Pandemi öncesi süreçte de kapitalizmin doğal krizlerinden birini daha yaşayan ülkeler ise parası olana sağlık şiarını pandemi sürecinde sürdürme niyetinde oldu. Bu ülkelerden ilki İtalya idi. İtalya pandemide en kötü tablo çizen ülkelerden oldu. Peki neden?
İtalya 2008 sonrasında iki önemli ekonomik kriz yaşadı. 2008’deki krizin ardından ulusal geliri o yıl %1,5, 2009’da %5,5 azaldı. 2012 krizinde ise 2012 ve 2013 yıllarındaki azalış %2,8 ve %1,7 oldu.
İtalya bu krizlerden çıkış noktalarından birini sağlık harcamalarını kesmekte ve buraya yönelik harcamaları sınırlamakta gördü. Kamu sağlık harcamalarına getirilen bu sınırlamanın hayata geçirilebilmesi için tercih edilen stratejilerden birisi hastanelere yönelikti. Bu noktada iki amaç belirlendi: Hastaneye yatırılan hasta sayısını ve hastane yataklarını azaltmak. Sonuçta 2010’da binde 180 olan hastane yatış oranı 2012’de binde 160’a; yatak sayısı da bin kişiye 4’den 3,7’ye düşürüldü.
Hastane sayısı 1.271’den (2007) 1.115’e (2015) indirildi, 156 hastane kapatıldı.1 İşte İtalya sağlık sistemi salgını bu koşullarda karşıladı, doğal olarak da tamamen dağıldı. Salgının faturasının bu kadar ağır olmasının nedeni İtalyan burjuvazisinin sağlık sistemine, halkın sağlığına saldıran politikalarıdır.
Diğer Avrupalı emperyalistlerin sağlık sistemleri de buna benzer politikalarla iflas etmiştir. Halk sağlığını önceleyen politikalar yerine kapitalist sistemi ve sermayedarları önceleyen politikalar yüzünden İtalya’da salgının başından itibaren her gün on binlerce vaka açıklanmaya devam ediliyor. İtalya örneğinden diğer Avrupalı emperyalistlere kadar süreç artık işçi sınıfı ve sağlık çalışanlarının omuzlarına yüklenmiş durumda.
ABD’nin korona tablosu: Siyahiler, göçmenler, işçiler
ABD’nin Koronavirüs karnesi de Avrupa’dan pek farklı değil. ABD bahsini ettiğimiz neoliberal sağlık sistemini hayata geçiren ilk ülkedir: “Neoliberal siyasetin kamu sağlık hizmetlerini 1990 sonrasında yeniden metalaştırma projesine girişmesi ve burayı özel sermaye için birikim alanı olarak açmasıyla Amerikan sermayesinin II. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası yaşama geçirmeye çalıştığı tablo netleşti. Bu süreç sağlık hizmetlerinin maddî bir gerçeklik olduğu kadar ideolojik bir yapı olduğunu da gösterdi.” (Op. Dr Samet Mengüç, Altüst)
Hastalıktan en çok etkilenen gruplara bakınca oradaki tablonun durumu net olarak görülebilir. ABD’de siyahlar, göçmenler ve işçiler en çok etkilenen gruplar olurken, Trump yönetimindeki ABD emperyalizmi, çöken sağlık hizmetleri nedeniyle pandemi ile dalga geçme yolunu seçtiler. ABD’de eylül başındaki işsizlik %8.4’le Covid öncesi dönemin neredeyse iki katı. Küçük işletmelerin gelirlerinde %19, eğlence konaklama sektörünün gelirlerinde %48 azalma var. Çocuklu ailelerin üçte biri yiyecekleri karşılayabileceklerinden emin değil.
Sürece bütünlüklü bakılınca Covid-19’un virüs, pandeminin ise kapitalizm olduğu net bir şekilde görülebilir. Emperyalist-kapitalist sistem tüm dünyada halk sağlığını rafa kaldırıp sermaye sağlığını göz önüne almıştır.
Kapitalizmin halk sağlığı düşmanlığına karşı ise Sovyetler Birliği’nin sağlık sisteminden bahsederek yazıyı sonlandıralım. Sovyetler Birliği, Ekim Devrimi’nin ardından başlattığı sağlık seferberliği ile nüfusu içindeki herkese önleyici ve tedavi edici hizmetler olarak örgütlemiş ilk ülkedir. Bu hizmeti ücretsiz sağlayan ilk ülkedir. Dispanserler aracılığı ile hizmetlerin bütüncül uygulanmasını hayata geçiren ilk ülkedir. Sağlık Hizmetlerini merkezileştiren ve Sağlık Bakanlığı (Komiserlik) oluşturan ilk ülkedir.
Eğer bugün bir sosyalizm gerçekliğinden bahsediyor olsaydık, pandemi dönemini bu kadar ağır atlatmayacak, halk sağlığını önceleyen politikalarla gerçek anlamda bir karantina ve kapatma durumlarıyla pandemiyi kısa sürede atlatacaktık.
1: Pastorelli E, Stocchiero A Inequalities in Italy, https://www.sdgwatcheurope.org/wp-content/uploads/2019/06/8.1.a-factsheets-IT.pdf