GüncelYorum

YORUM | Eğitim’de Pandemi Krizi Devam Ediyor

"Üretim sürecinin içerisinde milyonlarca insan çalıştırılmaya, emeği sömürülmeye devam ediyor. Öyle ki 20 yaş altındakilere sokağa çıkma yasağı varken çalışan gençler açısından bir güvence ya da kısıtlama bulunmuyor"

AKP-MHP iktidarı yaz aylarında turizm sektöründen elde edeceği geliri ve geçtiğimiz Mart-Nisan ayına oranla düşük bulunan vaka sayılarını göz önünde bulundurarak “normalleşme” propagandasını sürdürmeye devam etmişti.

Ancak Erdoğan tarafından geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen kabine toplantısı sonrası pandemi dolayısıyla getirilen kısıtlamaların arttırılacağı açıklandı. Geçtiğimiz haftalarda okulların açılmasını, eğitimin yüz yüze-hibrit şeklinde gerçekleştirilmesine yönelik ‘normalleşme’ adımları vaat edilirken bu açıklamanın ardından eğitimdeki kısıtlamalar yeniden arttırıldı.

Milli Eğitim Bakanı tarafından yapılan açıklama yüz yüze eğitime başlayan ilk-orta okulların uzaktan eğitime geçeceğini bildirdi. 29 Kasım’da yapılan açıklama ise sınavların 4 Ocak 2021 tarihine kadar gerçekleştirilmeyeceği yönünde oldu.

Milli Eğitim Bakanı geçtiğimiz ay pandemi koşullarında yüz binlerce liseliyi staj sömürüsüne maruz bırakma keyfiyetinde bulunurken bugün sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte milyonlarca genci eve hapsetmiş bulunuyor.

Halk sağlığı açısından bireysel ve toplumsal önlemlerin alınması, önlenebilir bir hastalık olan Covid-19 için önemli bir yerde dururken devletin içinde bulunduğu keyfiyet milyonlarca öğrencinin yaşamını olumsuz etkiliyor.

MEB tarafından eğitim süreci planlanan ilk ve orta öğretim öğrencilerinin niteliksiz uzaktan eğitim koşullarında eğitim yaşamlarını belirleyecek sınavlara hazırlanması bekleniyor. Lise ve orta okul son sınıf öğrencilerinin gireceği sınavlara hazırlığı için tek kaynak EBA üzerinden hafta sonu gerçekleştirilecek olan sınav özel yayınları gösteriliyor.

Eğitimde fırsat eşitliği iddiasıyla yola çıkan EBA’nın fırsat uçurumuna döndüğü binlerce öğrencinin derslere erişemediği açıklanan raporlarla ortada bulunuyor. Eğitim-Sen ve birçok eğitim kurumu tarafından açıklanan veriler öğrencilerin eğitime ulaşamadığını ulaşanlar açısından niteliksiz eğitim gerçekliği açıkça ortaya konuluyor. Eğitime erişemeyen öğrencilere devlet tarafından tablet, bilgisayar dağıtılacağı ifade edilirken bu süreç ağır aksak işletiliyor.

MEB tarafından yapılan açıklamada 500 bin tablet dağıtılacağı ancak yakın zamanda 30 bin tabletin dağıtımını gerçekleştirebilecekleri ifade ediliyor. Milyonlarca öğrencinin Mart ayından bu yana uzaktan eğitime erişmeye çalıştığı bir koşulda bu adım 9 ay sonra atılırken bu sürecin ağır aksak işletilmeye devam edilmesi devletin keyfiyetçi yaklaşımını göz önüne koyuyor.

Öğrencilerin ve ailelerinin geleceğini belirleyen eğitim sürecinin yapboz edasıyla tekrar tekrar değiştirilmesi ekonomik ve sosyal olarak ciddi bir yıkım yaratırken devletin keyfiyetçi yaklaşımı başka krizlerin önünü açıyor.

Komşusunun internetini eve bağlamak için babasıyla birlikte çatıya çıkan 8 yaşındaki Çınar Mert çatıdan düşerek yaşamını kaybediyor. Geçtiğimiz yıl YKS’ye yetişemeyen sınav sonucu sonrasında intihar eden onlarca öğrenci varken devletin keyfiyetçi yaklaşımı her geçen gün farklı sorunlara yol açıyor.

Pandeminin başlangıç dönemlerinde tüm dünyada üretimin olumsuz etkilenmemesi için anaokullarının eğitime devam etmesi tartışılırken Türkiye’de yine bu pratiğin tekrarlandığına şahit oluyoruz. Ailelerin çocuklarını çalıştıkları dönemlerde kreş-anaokulu gibi yerlerde bulundurmasının üretimin devam etmesi açısından önemi tartışılırken bu durumun teşhir olma hali devlete geri adım attırmış bulunuyor. Bursa, Ankara, İzmir ve İstanbul gibi kentlerde tüm okullar kapalıyken anaokulu ve kreşlerinde devlete bağlı kreşler sadece kapatılması kararı alınmış bulunuyor.

Devletin sosyal yaşamda, eğitimde pandemi kurallarını devreye sokması dakikalar alan keyfi bir durum olabilirken fabrikalarda, şantiyelerde, tarlalarda, sömürü olağan hızıyla sürdürülmek isteniyor. Üretim sürecinin içerisinde milyonlarca insan çalıştırılmaya, emeği sömürülmeye devam ediyor. Öyle ki 20 yaş altındakilere sokağa çıkma yasağı varken çalışan gençler açısından bir güvence ya da kısıtlama bulunmuyor.

Devlet sömürüyü tüm hızıyla sürdürmek isterken okulların kapatılmasıyla önlem aldığını ifade ediyor. Getirilen saat kısıtlamalarıyla artan pandemi vakalarını önleyeceğini ifade ediyor. Ancak milyonlarca emekçi çeşitli iş kollarında önlem alınmadan çalıştırılırken bu uygulamaların pratik karşılığı somut olarak bulunuyor. Kanamayı kısmi azaltan ama gençlerin yaşadığı sosyal ve psikolojik birçok problemin önünü açan bir yerde duruyor.

Okulların açılması yahut kısıtlamaların olmaması durumunda vaka sayılarının daha fazla artacağı bir gerçekken bugün esas olarak devletin eğitimi ve milyonlarca öğrenciyi gözden çıkardığını eve hapsetmeyi hedeflediğini, yaşadığı sorunları büyütttüğünü teşhir etmek gerekiyor.

Yukarıda da ifade ettiğimiz keyfiyetçi yaklaşımın esas kaynağı bu oluyor. Krizlerin faturasının ezilenlere ödetilmeye çalışıldığı bir gerçekken pandeminin faturasının gençliğe ödetilmeye çalışılmasına dur demek, pandemi karşısında gerçekçi uygulanabilir, önlemlerin alınmasından geçiyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu