Herkes Yılmaz’a sevdalı, Yılmaz Dersim’e sevdalı. Açıklaması zor bir çelişkidir bu. Nereden gelir, bu tükenmek bilmez Dersim sevdası.
Bu sevdayı, bu denli güçlü ve çekici kılan; Dersim topraklarını, dağlarını, süt gibi akan sularını sevdanın diğer adı yapan nedir? Neden her derin sevdanın adı hep Dersim olur? Rüyalarımızdan çıkmayan, kayalara vuran acının adı neden hep Dersim olur?
Gerilla için Dersim tanımlanması zor sevdanın ismi olmuştur. Kuzeyin, Güneyin, Doğunun, Batının dört parça Kürdistan’ın, özgürlük arayan herkesin yegane sevdasıdır, Dersim. Resmini bile görmeden, sadece ismini duyan herkesi bu denli güçlü çeken ve vazgeçilmez kılanın sadece dağları, ağaçları, suları olmadığı bir gerçektir.
Avuç içi öpülesi anaların gözyaşlarını arayan hikayeleri, tertemiz saf inançları, çocuk tadındaki dostlukları, ağır hüzün kokan şarkılarıdır Dersim’i hafızalara kayıt eden. Her bir yüreğinde damlayan kan, her şeyi unutmak için ölümü arayan katliam anılarıdır onu unutulmaz kılan.
Biraz da cehaletin üstüne yürüyen, soran, sorgulayan, tartışan, seven, bağrına basan paylaşımcı bilge halkın varlığıdır, Dersim’i unutulmaz kılan. Onu görüp halkına dost olmayan, dağlarını görüp aşık olmayan var mıdır?
Üzerine en acı dolu türkü ve ağıt yakılan, en direngen hikayeler anlatılan topraklardan biridir Dersim. Herkesin kendisine aşık olduğu, Yılmaz Güney ismi Dersimli çocuk Yılmaz’ın özgürlük arayışının ilk ismi olur. Onu toprakların derinliğine bağlayan, gökyüzüne uzanan dağların ve aşkın ismidir, Yılmaz.
Gerillanın Dersim’de hakikat ve özgürlük arayışının ilk adımları İbrahim Kaypakkaya ve Ali Haydar Yıldız’la başladı. Ali Haydar türküsü ve ismi, neredeyse yarım yüzyıldır Dersim’in direniş ve onur hafızasına kayıtlıdır. Dersim’de her çocuk Ali Haydar doğar.
Yılmaz Dersim, çocukluk ve gençlik yıllarında sayısız ve isimsiz gerillayla tanıştı. Gerilla anıları karıştı çocukluk hayallerine. Ve onu gerillaya götüren ismin Dersim ve Yılmaz olması tesadüfi değildir. Yılmaz Dersim, kendisini tanıyıp anladığı günden bugüne dek, doğduğu toprakları karış karış bir çağdaş derviş gibi dolaştı. Doğası ve insanı tanındıkça çaresi bulunmaz, Dersim sevdasına düşülür. Bir kez ayak basılıp cevizi ve çökeleği yenilen, kapısı çalınan, tanışılan, hikayesi dinlenen analar bilindikçe durmak utanç olur. Yılmaz Dersim’in topraklarına dönme isteği ve kararlılığı o kadar büyüktü ki, hiçbir söz onu durduramadı. Özgürlükle, hakikatla tanışmak, karşılaşmak, mücadelede sınanmak isteyen herkes Dersim ve Amed halkına dokunmalıdır.
Heval Yılmaz, en zor koşullarda ve süreçlerde ideallerine, yoldaşlarına, şehitlerine bağlı olarak yaşadı, savaştı ve ölümsüzleşti. Savaşçılığı, kararlılığı ve duruşuyla onu tanıyan, onunla karşılaşan herkeste bir sempati yarattı.
Her dönem, herkesten daha fazla en önde olmanın, ileri doğru yürümenin kabul edilir komutanı oldu. Sayısız kez düşmanla, en elverişsiz koşularda girdiği çatışmalardan mucize denilecek şekilde, düşmana kayıp verdirerek çıktı. Ve Yılmaz Dersim ismi, tıpkı Atakan Mahir ismi gibi, bilgelik ve özgürlüğe bağlılığın ismi oldu.
Anlaşılması ve anlatılması zor olan bir şey de çocuk sevgisidir. En yakın koruması, boyunu geçen silahı taşıyan küçük Kürt generaller oldu. Her halkın çocuk yaşta özgürlük generalleri vardır. Yılmaz Dersim’in Medya Savunma Alanları’nda yanında eksik etmediği, en yakın yoldaşları hep küçük Kürt generalleri olmuştur. Ve onlara olan güçlü sevgisidir, işgalci ve ilhakçı düşmana karşı bu denli patlamaya hazır öfke biriktiren. Çocuk ve halk sevgisi olmayanın düşmana öfkesi olmaz.
Heval Yılmaz, Dersim’in tüm onurlu ve yiğit halkı gibi, sonuna dek özgürlüğe bağlı kaldı. Ona ve halen en zor koşullarda özgürlük arayışını sürdüren gerillalara baktığımızda tarifi kolay olmayan fedakarlığın isimlerini buluruz.
Hakikate bağlılığın yürüyüş izleriyle karşılaşırız. Sonsuzluğa ulaşılacak yolun adresini buluruz. Ve eğer halklar bir gün kurtuluş ve özgürlük yolunda ancak vazgeçtiklerinde yenileceklerini anlarlarsa, kararlılık ve irade göstermekten başka bir yolun olmadığını ve bu yolun ne kadar meşakkatli ve zorluklarla dolu olsa da vazgeçilmemesi gerektiğini öğrenmiş olacak; kurtuluşa en yakın an olduklarını anlayacaklardır. İşte o zaman Yılmaz Dersim’in, Atakan Mahir’in nasıl bir özgürlük türküsü olduğu daha iyi bilinecektir.
Kana doymayan sömürücü ve ilhakçı düşmanlarla karşı karşıyayız. Bilginin ve aklın, daha fazla halkı ve özgürlük savaşçılarını yok etmek ve diz çökertmek için kullanıldığı bir süreci yaşıyoruz. Halkların kadim toprakları daha fazla kan ve barutla işgal ve ilhak ediliyor. Emek ve alın teri, en acımasız faşist yasa ve yönetimlerle gasp ediliyor.
İşçilerin, emekçilerin, kadınların, çocukların, Alevilerin, Kürtlerin, Ermenilerin, LGBTİ+ların emek ve onur dünyaları en barbar, soykırımcı, faşist diktatörlüklerle karartılmak isteniyor.
Özgürlük düşleri, sevda hayalleri kabusa çevrilmek isteniyor. Ancak unutulmasın ki, dağlarda özgürlük sevdalısı Yılmazların haykırışları, şehirlerde korkusuz maden işçilerin direniş ve kavga sloganları birbirine daha fazla karıştığında, günlerimizi kabusa çevirenleri en tatlı uykularından uyandıracağımız zaman mutlaka gelecektir. Ve onları, dünyayı maviye boyamak isteyen çocukların ellerine teslim edeceğiz.
Yılmaz Dersim’in ve Dersim dağlarında şehit düşen tüm düş yolcularının anısına, hürmet ve minnetle.
24 Kasım 2020 Yeni Özgür Politika