Her ulusa, halka, inanca ait insanların sevinçle kutladıkları günler vardır. Coşku ve heyecanları yaşamaya çalıştıkları günler vardır. Bunların hepsi bir tek ulusa, halka ve inanca aittir.
Diğer ulus ve halkların inanç ve cinslerin kutlanan günlerle alakaları yoktur. Ancak Bolşevik Devrimi diğer bütün bayram ve kutlamalardan ayrılır. Onu farklı kılan karakteri, amacı ve hedefidir. Ekim Devrimi yirmi ulustan halkın ve yok olmaya yüz tutmuş halkların var oluş ve diriliş bayramıdır.
Uluslar, halklar inançlar, fikirler hapishanesine dönen Çarlık Rusya’sının yaşamına Ekim Devrimi’yle son verdiler. İnsanlık tarihi sömürü ve baskıdan kurtularak tarihte bir ilke imza attı.
Sömürülen işçi sınıfı başta olmak üzere onlarca ulustan halklar ağır sömürü dünyasından ve halklar hapishanesinden kurtulup kendi kaderlerini ellerine aldı. Ardı sıra yaşanan Çin, Vietnam, Arnavutluk, Bulgaristan devrimleri işçilerin, halkların unutulmaz bayramları oldu.
19 Temmuz 2012 tarihinde adına Rojava denilen bereketli ve yoksul topraklarda devrimi gerçekleştirme adımları atıldı.
Atılan bu adımların nereye doğru evrileceğini kimse tahmin edemiyordu. Ancak bir şeyden çok emindiler. Ortadoğu coğrafyasına barbarlığı ve katliamlarıyla kan kusturan, yüreklere korku eken DAİŞ çetelerine karşı savaşılmadan özgür olunamayacaktı. Kimse mücadelenin sonucunda nasıl bir şeyle karşılanacağını kestiremiyordu. Büyük bir devrimsel kazanım elde edileceğini tahmin etmiyorlardı. Ancak bir şey çok açık ve anlaşılır durumdaydı.
Diz çökerek köle gibi yaşamaktansa ayakta, direnerek ve savaşarak ölmek her zaman daha iyiydi. Çünkü Kürtler, Araplar, Süryani ve Ermeniler, Asuriler, Ezidiler soykırım ve ağır katliamlar yaşamış halklardı. Doğallığında acıları ve kederi en iyi bilen ve tanıyan halklardı. Esad yönetiminin ağır baskıcı koşulları yetmezmiş gibi şimdi DAİŞ’in yağmacı çapulcularının zulmünü yaşamayı asla kabul etmeyeceklerdi.
Ortadoğu tarihi boyunca yokluk, yoksulluk, gerilik ve kimliksiz dolu bir dönemi yaşamıştır.
Ne egemen ulus olan Araplar ne baskı ve zulüm altında yaşayan Kürtler, Türkmenler, Süryaniler, Ermeniler, Aşuriler, Ezidiler özgürce bir yaşamı tanımışlardır. Artık açlık ve soluksuzluk dolu yaşam halkların kaderi olmamalıydı. Kaderleri ve gelecekleri hakkında söz söyleme sırası artık halkların ellerine geçmeliydi.
Kobanê’de çakılan özgürlük kıvılcımı zulümle kurumuş Rojava topraklarında yangına dönüştü.
Başta Kürt ulusal özgürlük hareketinin komutan ve savaşçıları olmak üzere Arap-Süryani-Aşuri-Ezidi-Ermeni halkları büyük bedel ödedi.
Keza Kobanê direnişinin başından sonuna kadar ve yürütülen diğer tüm özgürlük hamleleri içinde enternasyonal savaşçılar, Türkiye devrimci hareketinin komutan ve savaşçıları yerlerini aldı.
Kemalizm’den, şovenizmden, dar örgütsel bakış açısından kurtulmuş çok değerli komutanlar, devrimciler Rojava’nın özgürleşmesi hamlesinde yer aldılar.
Ulaş Bayraktaroğlu, Nubar Ozanyan, Baran Serhat, kadın devrimciler Ceren Güneş, Göze Altınöz, İvana Hofman ve sayısız sıra neferi büyük bedeller ödeyerek Rojava Devrimi’nin yapı taşları olmuşlardır. Rojava Devrimi’nin Türkiyeli ve enternasyonal kadın renkleri olmuşlardır. Gezi’den Rojava’ya uzanan devrim ve yoldaşlık köprüleri olmuşlardır. Türkiye devrimci hareketinin vicdan ve onurları olmuşlardır.
Rojava Devrimi’ne kendi toprakları üzerinde halkların rengi ve kanları karıştığı gibi Türkiyeli ve enternasyonal devrimcilerin rengi ve sesi de karışmıştır. Çok renkli ve kimlikli bir devrim olma niteliğini taşıması bundandır. Rojava Devrimi kendi toprakları dışında çeşitli halkların katılım ve sempatisini kazandığı gibi özellikle Hristiyan halkların vicdan ve inanç seslerini de kazanmıştır.
Haklı bir gerçeklikten ve nedenden dolayı her zaman güçlü bir şekilde vurgulanır ve denir ki Rojava Devrimi bir kadın devrimidir. Bu söze ek olarak Rojava Devrimi aynı zamanda farklı inançların da devrimidir. Hristiyan halkların devrimidir. Soykırımı derinden yaşamış Ermeni-Süryani-Aşuri-Ezidi halkların devrimidir.
Rojava’da Ermeni halkı tarihi boyunca olmayacak kadar özgürlük ve haklara kavuşmuştur. Artık korkmadan, yeni bir soykırıma ve katliama uğrama tedirginliğini yaşamadan, kendi gerçek kimlik ve isimleriyle özgürce yaşama olanaklarını yakalamıştır.
Eğer Rojava Devrimi gerçekleşmemiş olsaydı asla bu kadar özgür ve güven içinde yaşama koşullarını hissedemeyecektiler. Korkusuzca mahalle ve sokaklarında kendi dillerini konuşmaya, kendi inançlarını yaşamaya, kendi gerçek isimleriyle çağrılmayı yaşayamayacaklardı.
Artık AGOP-AVEDİS-ARMEN-HAYGANUŞ-NUŞİG-SİLVA-MARYAM-TALİN-LORİ-AREV isimlerini özgürce söyleyebilecek, yönetim kademelerinde herhangi bir işlerini görürken ne bir rüşvet ne bir korku ve tedirginlik duymayacaklardır. Kilise kapılarını açarken arkadan “Gavur-Ba fille” diye aşağılanarak, taşlanmayacaklardır.
Boyunları taşıdıkları haçtan dolayı ayrımcılık dolu ırkçı küfürler işitmeyeceklerdir. Kendi çalışma mekanlarına özgürce kendi gerçek isimlerini yazarak gururlanacaklardır. Gül ekmekten, ağaç dikmekten ekmeklerini bölüşmekten başka bir yaşamı düşünmeyeceklerdir.
Artık kıyılma, sürülme korkularını yaşamayacaklardır. Ermeniler artık katledildiklerini ispatlama gibi haksız bir zorlama çaba içine girmeyeceklerdir. Kürtler bu topraklarda yaşadıklarını kanıtlamayacaklardır. Ülkenin gerçek anlamda özgür yurttaşları olacaktır.
Rojava Devrimi 21. yüzyılda Ortadoğu halkları için birlikte kardeşçe yaşama ve yürüme olanağıdır. Gözbebeği gibi korunması gereken özgürlüktür. Rojava halkı devrimle köleliği çok iyi ayırt edecek birikimde ve bilinçtedir.