Güncel

ANI-ANLATI | Sultan Karadaş: “Onun gibi insanlar yaşamda pek az bulunur”

Sıcak gündemleri de takip eder, o gündemlerin de peşinden koşardı. Yani bir bakarsın her yürüyüşte o vardır, her mitingde o vardır, her 1 Mayıs’ta o vardır, her Newroz’da o vardır.

Uzun zamandır tedavi gördüğü hastalığına 8 Haziran günü yenik düştü Sultan Karadaş. Partizan emektarı, insan emektarı Karadaş, kendisini tanıyan hemen herkesin deyimiyle “İyi insan, emekçi insan” oldu.

Öyle ki Kars doğumlu Karadaş’ı devrimci yaşamına atıldığı 70’lerden bu yana tanıyan herkes büyük bir sevgiyle bağlıydı ona. Kars’tan İstanbul’a devam eden yaşamında, İstanbul’un Esenyurt semtinde hemen herkesin tanıdığı, sevdiği ve saygı duyduğu bir karakter haline gelmiştir.

Esenyurt Örnek Mezarlığı’nda yapılan cenaze törenine –salgın hastalık koşullarında dahi- çok sayıda kişi katıldı. Cenazeden sonra onu tanıyanlar “Eğer bu koşullar olmasaydı, binlerce kişi katılırdı” demişlerdi.

Esenyurt bölgesi başta olmak üzere birçok alanda iz bırakan, birçok insanda anı biriktiren biriydi o. Her eylemde, etkinlikte, anmada insanların sevinçleri ve acılarına ortak olan bir insana, çevresi de bu denli bir sevgi besliyordu.

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak Sultan yoldaşı 90’lardan beri tanıyan yoldaşına onu sorduk. Yaşamını, kolektif anlayışını ve insan sevgisini anlattı bize. Ve bir devrimcinin nasıl biri olması gerektiğiyle ilgili çok sayıda örneği sıraladı.

Yoldaşı, onu anlatmanın zor olduğunu vurgulasa da, o kadar anı-yaşanmışlık arasından şunları söyleyerek başladı konuşmasına:

“Sultan abiyi anlatırken, böyle kısa bir sürede anlatmak mümkün değil. Sultan yoldaşın ardından söylenebilecek çok şey var ama biz hepsini anlatabilir miyiz, dilimiz döner mi bilmiyorum. Ben o anlatımı, o gücü kendimde bulmuyorum ama deneyeceğim.

Şimdi Sultan abinin öncelikli olarak o insani yanına değinmek gerekiyor. Sultan abi yanındaki her insanı seven, iyi gününde, kötü gününde yanında olan biriydi. Yani burada komşusundan köylüsüne, arkadaşından mahallelisine kadar herkesin sorunlarına bir parça çözüm üretmesi sebebiyle de herkes kendisine yakın dururdu, sorunlarını danışırdı, onunla birlikte hareket etmek isterdi.”

Sultan Karadaş’ın her zaman ‘sorunun değil, çözümün bir parçası’ olmak istediğini ve bunu da ‘küçük hesaplardan uzak’ yaptığını vurgulayan yoldaşı, aslında bunun da insani özünden geldiğini şöyle anlattı:

“Sultan abiyi tanıdığımız 94-95 sürecinden itibaren onu insanların cenazelerinde görürdük, düğünlerinde görürdük, yani o insani yönünü herkes takdir ederdi. Yani aslında özü olarak o yanının manası ‘ben de çözümün bir parçası olurum’ demekti. Sorunlara uzaktan bakmayan, ya da işine geldiği gibi yaklaşan biri asla değildi. Yani eğer benim yanıma geldiyse sevincime de ortak olurdu, hüznüme de ortak olurdu, acılarıma da ortak olurdu, sorunlarımı da beraber çözerdik. O yüzden Sultan abiyi anlatmak biraz zordur, zaten onun gibi insanları da bulmak zordur. Yani herkes özünde insan sevgisinden kaynaklı insanlara yakın durur ama birçok noktada eksik kaldığı yerler olur; mesela sosyal dayanışma noktasında. Ama Sultan abi herkesin, özellikle Esenyurt’ta birçok kişinin tanıdığı Sultan abi böyle biriydi.”

Sultan Karadaş’ı bilenler bilir, o “her eylemdeydi”. Hatta son 1 Mayıs’ta, hasta yatağında dahi Kürtçe-Türkçe pankartları hazırlayıp mücadeleye olan bağlılığını bir kez daha göstermişti. Yoldaşı, onun bu devrimci duruşunu şöyle anlattı:

“Hayatının politik yanında ise hiç boş durmayan bir yanı vardı. Hiç kimseyle konuşmadığı, hiçbir tartışmaya girmediği bir zamanı yoktu. Her zaman devrimci gazeteleri alırdı, demokratik kitle örgütleriyle konuşurdu, tartışırdı, siyasal zeminlerini konuşurdu. Bundan dolayı birçok siyaset Sultan abiyi kendi insanıymış gibi algılardı.

Hani bazı kurumlarda ‘senin anlayışın, benim anlayışım’ farkı ortaya koyulur ve insanlara da öyle bakılır ya, işte Sultan abi de o da yoktu. Dediğim gibi tüm DKÖ’lerle, devrimcilerle konuşur, o anlamıyla da hiç boş durmazdı.

Sıcak gündemleri de takip eder, o gündemlerin de peşinden koşardı. Yani bir bakarsın her yürüyüşte o vardır, her mitingde o vardır, her 1 Mayıs’ta o vardır, her Newroz’da o vardır. Yani her eylemin içinde yer alan, Gezi’de dahil hepsinde bulunan biriydi. Yani bu pratikte de hiç boş durmayan, sürekli bir şeyler yapmaya çalışan da bir yanı vardı.

Diğer taraftan o yaşına rağmen okumayı da çok severdi. Okumayı da sözde entelektüel bilgi için veya saatlerce konuşmak için okuyanlardan olmadı ama sürekli kitap okumaya ve o kitaplardan da her zaman hayatına bir pay çıkarmaya, kitabın içerisindeki olgulardan beslenmeye çalışırdı.

En çok sevdiği ise şiirlerdi, bunu herkes biliyor. Şiir kitaplarını ise başından sonuna kadar ezberleyecek, daha sonra da o şiirleri ezbere okuyabilecek kadar hafızası vardı. Zaten şiir okumayı da çok severdi. Hatta zaman zaman kendisine takıldığımız zamanlar da oluyordu. Bazen ‘abi şu şiirleri başka zaman oku’ ya da ‘abi şu şiirleri bir bırak, şiir okuma dersi al’ deyip kendisine takıldığımız zamanlar da oluyordu. Ama kesinlikle şiir okuma konusunda azimli, yetenekli de biriydi.

Yani onu ifade etmek yine de zor oluyor. 70 yaşına gelmiş, birçok hastalığa direnmiş. İşte Sultan abinin yapısı böyle”.

“Aslında Kars-Ardahan yöresinin devrimcilerin de böyle bir direniş ruhu var” diyerek, yoldaşı ise şu cevabı ekliyor,

“Aslında o da; insanlarına ve davasına karşı samimiyetinden ileri geliyor. Aslında insana enerji veren de bu. Bu yaşına rağmen bu kadar yerde koşturmak, bu enerjiyi gösterebilmek, bu samimiyetten ileri geliyor. Yani bu davaya inanmışlıktan, çaba göstermekten, mücadele etmekten ileri geliyor. Bu konuda da örnek gösterilecek çok pratiği vardır.”

Yoldaşı yine birlikte bulundukları Gezi İsyanı’nı, Kobanê Serhıldanları sürecinde Sultan yoldaşıyla anılarını paylaşıyor. Sultan abinin her eyleme en önde gittiğini yaşını umursamadan enerjisiyle herkese moral olduğunu, enerji aşıladığını vurguluyor. Ve sözünü şöyle bitiriyor: “Onun gibi insanlar yaşamda pek az bulunur.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu