GençlikGüncelMakaleler

SÖYLEŞİ | YDG: “13. Konferansımız ilerleyeceğimiz yolun başlangıcı”

Yeniyi yaratma amacına sahip bir örgütlenme olarak bu denli odak noktada duran bizlerin, yani gençlerin sürece ilişkin genel politik hattını belirlemesi bu tartışmaları yürütmeksizin sağlıklı olmayacaktır.

Yeni Demokrat Gençlik (YDG) tarafından 29 Aralık’ta Taxim Hill Otel’de düzenlenecek konferans öncesinde gerçekleştirdiğimiz röportajda YDG, dünyada ve ülkede yaşanan siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel değişimler karşısında gençliğin yeniyi yaratma mücadelesinde önemli bir dinamik olduğunu vurgulayarak emperyalist-kapitalist sistemin yaşadığı kriz halini ezilenler cephesini güçlendirmek için ele almanın yeni bir dünya düşü için yola düşenlerin misyonunu tartışmasıyla mümkün olduğunu belirtti.

Yeni Demokrat Gençlik 29 Aralık günü Taksim’de bulunan Taxim Hill Otel’de “Yeniyi Yaratma Sürecinde Fırtınalar ve Damlalar” başlığıyla konferans düzenleyecek. Konferansa günler kala YDG ile konferans başlığı ve içeriğine ilişkin bir röportaj gerçekleştirdik.

-YDG olarak bu sene 13.’sünü gerçekleştireceğiniz konferansın başlığı oldukça ilgi çekici. Hangi ihtiyacın ürünü olarak bu başlığı tartışmayı seçtiniz?

– Aslında bu tartışma, dünya ve ülkedeki ezenler ve ezilenler cephesinde var olan durumun somut gerçekliğinden yola çıkarak herkesin gündeminde olan bir konu.

Ezenler yani emperyalist-kapitalist sistemin aracı konumunda olan devletler ve bu bağlamda sermayeyi elinde tutan bir grup azınlık ciddi bir kriz halinde. Bunun yaşamımızda pek çok yansıması mevcut.

Ekonomik ve siyasal krizin yarattıkları ile eşgüdümlü dünyada ve ülkede yoksulluk oranındaki artış; beraberinde savaş politikaları, sömürücü ve erkek egemen sistemin baskı ve sindirme politikalarındaki kazandığı boyutlar yaşanan kriz halinin bu krizi yönetememe halinin göstergesi.

Yani ezenler mevcut sistemin yaşadığı yapısal kriz doğrultusunda o sistemi korumak, bekasını sağlamak adına bugün çırpınıyorlar. Bu krizin mevcut üretim ilişkileri, üretim araçları ile alakası oldukça fazla. Bu kapsamda Sanayi 4.0 tartışmaları oldukça önemli aslında.

Teknolojinin gelişimi, bu gelişimin üretim araçları ve üretim ilişkilerine yansımaları… Fırtınalar olarak konferansımızda adlandırdığımız halk isyanları ve ayaklanmaları oluşturan tabloda Sanayi4.0’ın rolü nedir sorusu kaçınılmaz oluyor dolayısıyla.

Konferansımızın ikinci bölümünde tam da bu konuyu açmayı ve tartışmaya sunmayı düşünüyoruz.

Diğer yandan evet, ezenler cephesinden bir kriz hali mevcut ve bunu ekonomik-sosyal gelişmelerden bağımsız tartışamayız. Aynı şekilde ezilenlerden de bağımsız olamaz. Ezen-ezilen çelişkisinin derinleşmesi ile can bulan süreci ve bu kapsamda dünya üzerinde farklı çelişkilerin dışa vurumu olmakla beraber aynı damardan beslendiğini düşündüğümüz ezilenlerin isyanlarını ele alacağız.

Ezilenlerin mücadele hattındaki her gelişme yeninin yaratımında esas noktada duruyor. Tartışmaların bu kısmı bu nedenle önemli. Bu isyanları oluşturan şeyler nelerdir?

Yoksulluk esas noktalardan birini oluşturuyor mesela… Yoksulluğun pençesi milyarlarca insanın yakasına yapışırken bunun farklı ülkelerde farklı farklı yansımaları oluyor. Yine kimlik mücadelelerinin ön plana çıktığını görüyoruz. Ezilen ulus ve kadın-LGBTİ+ mücadelelerinin tüm dünyada ve özelde de Ortadoğu’da aldığı boyut, bizi yeniyi yaratımda bu mücadele alanlarını tartışmaya da itiyor.

Ezilenlerin ortak mücadele hattında gençlerin taşıdığı dinamik ise çok açık. Gerek hakim sınıfların politikalarından en başta etkilenenler gerekse buna karşı başkaldıranlar bizleriz.

Yeniyi yaratma amacına sahip bir örgütlenme olarak bu denli odak noktada duran bizlerin, yani gençlerin sürece ilişkin genel politik hattını belirlemesi bu tartışmaları yürütmeksizin sağlıklı olmayacaktır.

– Konferansın son tartışma başlığı olacak üçüncü bölüm var: “Geleceğin Öznelerini Oluşturmak” başlığı ile. Bu başlıkta neler tartışılacak peki?

– Az önce belirttiğimiz üzere gençliğin hakim sınıfların politikalarından en etkilenen kesim olması, bizim gibi devrimci misyona sahip gençlik kurumlarının sürecin genel hattına ilişkin tartışmalar yürütmesi kadar misyonumuzu yerine getirmek için neler yapmalıyız sorunsalını da önümüze koyuyor.

Yani sorunu önümüze koymak yeterli değil. Üzerimize neler düşüyor, misyonumuzu yerine getirmek için nasıl bir çalışma tarzı benimsemeliyiz vs.’sini tartışmak durumundayız.

Gerek dünyada gerekse ülkede devrimci hareketler açısından politika üretmede bir tıkanıklık hali olduğunu gözlemliyoruz. Yani sistemin politikalarına karşı alternatif olması gereken bizler mevcut krize paralel kriz halindeyiz! Bu tıkanıklığın sebepleri nelerdir ve nasıl aşabiliriz üzerine tartışamalar yürüteceğimiz bir üçüncü bölüm düşündük dolayısıyla. Geleceğin öznelerini oluşturma iddiası bu sorgulamaları yapmaksızın iddia olmadan öteye gidemez.

Devrimci hareketler olarak geçmişimiz önemli deneyimlerden oluşuyor. Sovyetler ve Çin bu deneyimlerin en önemlileri kuşkusuz. Bu deneyimlerden okuma yaparken geçmişi bizi ileriye götürecek bir hatta çekmemiz dogmatizmden uzaklaşmamız ile mümkün.

Araştırma ve inceleme tarzımızı doğru hatta oluşturmamız, subjektivizmden kurtulmamız bizim politik tıkanıklığa karşı açtığımız savaş olacaktır. Bu kapsamda öznelcilik üzerine tartışmayı planlıyoruz.

Diğer yandan Mao yoldaşın “Kitlelerden kitlelere” çizgisi her daim dilimizde olan, pratiğe geçirmeye çalıştığımız bir çizgi. Ancak başarılı mıyız burası tartışmalı… Kitlelerin bunca ayaklanmaya imza attığı bugünlerde kitlelerin öğrencisi olmayı önümüze almamız gerek, bu çok açık.

Kısacası geleceğin öznelerini oluşturmak için misyonumuz ve çalışma tarzımıza ilişkin çok fazla tartışma yürütmemiz; tartışmalarımız doğrultusunda yeniyi olışturma mücadelesinde kendimizde de bir yenilenmeyi yakalamamız şart.

– Konferansın içeriği çok zengin. Bir günlük bir zaman diliminde herşeyi tartışmak mümkün olacak mı sizce?

– Elbetteki hayır, bu mümkün değil. Ancak tartışmayı açmak için bir araç şu an konferansımız. Önümüzdeki süreçte gerek teorik gerekse pratik olarak konferansta açtığımız bu tartışmaları sürdürmeye devam edeceğiz. Bir günlük bir konferanstan net bir sonuca ulaşma planımız yok, bu planı daha uzun soluklu tutuyoruz.

Ancak 13. Konferansımız ilerleyeceğimiz yolun başlangıcı ve kuşkusuz tartışmalar herkese çok şey katacak. Bu anlamda herkesi konferansımıza davet ediyoruz, her öznenin tartışmasının geneli besleyeceğini; önümüzdeki güzergahı belirleyeceğini düşünüyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu