Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentinde bir dokuma fabrikasında Dünya Kadınlar Günü’nün ilk fitili ateşlendi. 40 bin kadın işçi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, çalışma saatlerinin düşürülmesi talebiyle greve başladı. Fabrikada çıkarılan yangında 129 kadın yaşamını yitirdi.
Eşitsizliğe isyan
1857 yılında fabrikadaki ateşle harlanan ve günümüze taşınan bu mücadele son 1 yılda kıtalar arasında yayıldı. 8 Mart’a giderken 2019 yılı Avrupa’dan Latin Amerika’ya, Ortadoğu’dan Afrika’ya ve Pasifikler’e “Mor dalga” şeklinde yayılan kadın mücadeleleri kadınların kıtalar arası ölçekte şiddete ve eşitsizliğe karşı isyan yılı oldu.
Her ülkede eşitsizlik, cinsiyetçiliğe ve kazanılmış haklarına karşı isyanda olan kadınların mücadelesi, eylem biçimleri politik mücadeleye de örnek oldu. Bu kadınların öncü gücünü bir kez daha ortaya çıkardı. Kadınların aynı zamanda kazanılmış haklarına saldırılara karşı ortak mücadelenin de yansımaları Las Tesis eylemlerine tüm dünyadaki kadınların sahip çıkmasıyla ortaya çıktı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne doğru Ortadoğu ve dünyaya damgasını vuran kadın eylemleri ve mücadeleleri ise şöyle yansıdı.
ABD
Geçtiğimiz 2019 yılı Ocak ayında ABD’de kadınlar ABD Başkanı Donald Trump’ın göçmen ve ırkçı politikalarına karşı en kitlesel muhalif bir duruş sergiledi. Kadınlar tarafından “Kadınların gündemi” başlıklı 71 sayfadan oluşan deklarasyon yayınlandı.
Deklarasyonda öne çıkan temel talepler ışığında ABD’nin dört bir yanında sel olup sokaklara akan milyonlarca kadının talepleri arasında öne çıkan kadınlara karşı şiddetin durdurulması, devlet şiddetinin durdurulması, göçmen hakları, engelli hakları, ırksal ayrımcılığa son verilmesi, LGBTQIA hakları ve çevre hakları konusundaki talepler Women’s March 2019’da ABD’de kadınların yükselttiği mücadelenin geniş kapsamını ortaya koydu.
Azınlıkların sesi kadınların yürüyüşünde
Başkent Washington D.C.’de bulunan Beyaz Saray önü, New York ve Chicago gibi onlarca kentte aynı anda düzenlenen ve önceki iki kadın yürüyüşüne göre çok daha kitlesel bir katılımla manşetlere taşınan “Women’s March (Kadınlar Yürüyüşü)” ABD’li milyonlarca kadının kitlesel bir geçit törenine dönüştü.
ABD’de Women’s March ile 2019’da ırk, etnik köken ve dini inanç gibi unsurlara bağlı ayrımcılığa e eşitsizliğe maruz kalan azınlık kadınların sesi çok daha güçlü bir şekilde yükseldi. Women’s March eylemlerinde “Göçmen kadınlarla omuz omuzayız”, “Yolsuzluk, ırkçılık, iklim değişikliği ve insan hakları için yürüyorum”, “Filistinli kadınlarla dayanışmak anti-semitizm değildir”, “Siyah kadınlara güvenin”, “Neden bu kadar siyahi kadın tutuklu” gibi şiarlar öne çıktı.
Latin Amerika ve Las Tesis
2019 yılına damgasını vuran kadın mücadelesinin en önemli ayağı kuşkusuz ülkelerin sınırlarını aşarak kıtalar-arası bir kadın protestosuna dönüşen Las Tesis eylemleri oldu. Şili’de Las Tesis Kolektifi üyesi kadınların koreografisini hazırlayıp Valparaíso kentinde 25 Kasım Kadına Karşı Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde ilk olarak gerçekleştirdiği dans protestosu viral olarak sosyal medyada, ardından da sokaklarda yayıldı. Arjantinli kadın antropolog Rita Segato’nun yazdığı sözlerden uyarlanan şarkı devleti, yargıçları ve polisi kadına karşı şiddetin ortakları olarak teşhir ederken Şili’den Meksika’ya, oradan Fransa, Kenya ve Hindistan’a kadar uzanan “Tecavüzcü Sensin” dans protestosu oldu.
Bütün kıtalara yayıldı
Assebmlea Chilena En Londres adlı dayanışma grubunun içinde yer alan Şilili kadın aktivist Paulo Soto, Londra’nın merkezinde Latin Amerika’dan gelen göçmen kadınları bir araya getiren Las Tesis protestolarının “Her ülkedeki kadınların problemlerine seslendiğini” için bu kadar yayılabildiğinin altını çizdi. Kuzenleri işkence edildikten sonra tecavüz edilerek katledilen Soto, bu şarkının kendi yaşadığı ve içine attığı pek çok sorunu dillendirmesine yardımcı olduğunu belirterek, “Şarkı gittiği her ülkede kendisini yeniden canlandırdı. Farklı gerçeklikleri olan çok farklı yerlerdeki kadınların hepsine birden seslendi” dedi.
Çin: Polis tacizi teşhir edildi
Japonya’nın başkenti Hong Kong, 2019’un Haziran ayında başlayan ve tüm yazı bir direniş mevsimine dönüştüren kitlesel hükümet karşı protestolara sahne oldu. Polisin ciddi ve sert saldırılarına karşı çatışmanın hiç dinmediği Hong Kong protestolarına dair dünya basınında yer alan görüntülerde ellerinde sapanlar, suratlarında gaz maskeleri ile barikatlarda direnen kadınlar öne çıkan direniş figürleri oldu. Hong Kong direnişi sonrası yayınlanan raporlar ve istatistikler direnişin yüzde 46’sını kadınların oluşturduğunu ortaya koydu.
Hong Kong sokaklarında yaşamın yarısından kavganın yarısına uzanan kadınlar eylemler boyunca yaşanan polis tacizlerinin pek çok kadın tarafından teşhir edilmeye başlanmasıyla direniş içinde önce pek çok kadının polis tacizini teşhir ettiği “#MeeToo” (“Ben de”) hashtagi, ardından ise “#ProtestToo” (“Direniyorum da”) hastagi ile sürdürdükleri sosyal medya kampanyası sonrası yepyeni bir direniş örgütleyerek Ağustos ayında yaklaşık 30 bin kişilik devasa kadın kitlesi “Hong Kong polisi kendinden utan!” şiarı ile sokaklara döküldü.
Fransa
Avrupa’da en hareketli sokak eylemleri ise 2018’in sonunda başlayan ve 2019 kitleselleşerek devam eden Sarı Yelekliler (Gilets Jaunes) oldu. Özellikle Fransa’nın tarım kentlerinde çiftçi ve köylülerin yol kesme ve blokaj eylemlerine sahne olarak Paris’in lüks ana caddesi Champ-Elysees’I on binlerin ulaşıma kapattığı kitlesel bir direnişe dönüşen Sarı Yelekliler içinde her kesimden kadının katılımı yoğun oldu. Fransa’da kadınlar geçtiğimiz bir yılı Sarı Yelekliler protestoları boyunca sokakta geçirdi.
Kadınlar başladığı ilk günden beri Sarı Yelekliler hareketinde aktif olarak yer aldı. Kadınların eylemlerdeki şiarları arasında Fransa’daki yoksulluktan en çok muzdarip olan kesimler arasında yer almalarına dair isyanları öne çıktı. Fransa çapında kadınlar, sarı yeleklerini giyip sokaklara inerek, Macron’un dayattığı düşük ücret ve yüksek vergi sarmalında erkek meslektaşlarına göre çok daha fazla ekonomik baskı ve stres altında hissettikleri gerçeğini dile getirdi.
Sınıfsal talepler
Özellikle iki kadın Sarı Yelekliler eylemlerinin başlamasında kritik rol oynadı. Priscillia Ludosky, 29 Mayıs 2018’de vergilerin azaltılması talebi ile çevrimiçi bir dilekçe yayınlayan ilk kişi oldu ve sonrasında eylemlerde Ludosky selamlandı. Sarı Yelekliler direnişinde öne çıkan diğer bir öncü kadın ise Jacline Mouraud oldu. Mouraud Fransa’nın teklif ettiği eko-vergi hakkında henüz hareket başlamadan önce yayınladığı ve viral olarak Facebook videosu Sarı Yelekliler’in sosyal medya kampanyalarında yıl boyunca yer aldı.
Özellikle eylemler boyunca farklı performansları ile dünya medyasına konu olan Sarı Yelekli kadınlar, Avrupa’da pek çok hakları direnerek kazanmış kadınların neoliberal kapitalist politikalar karşısında susmadan sınıfsal talepleri ile milyonlar olup alanlara aktığını gösterdi.
Avrupa’da Almanya, Belçika, İtalya ve pek çok büyük ülkenin başkentlerinde Sarı Yelekliler’e destek için sokağa inen kitlelerin önemli bir bölümünü oluşturan Avrupalı kadınların 2019’da öne çıkan temel talepleri eşit işe eşit ücret, insanca yaşamaya yeten maaş ve yoksullaşmayı tetikleyen yüksek vergilerin düşürülmesiydi.
Lübnan
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da halkları teslim almaya çalışan otoriter rejimlerin her saldırısına karşı dinmeyen direniş rüzgarlarının en önemli figürü 2019’da da kadınlar oldu. Lübnan’da 2019 yılı Ekim ayında gaz ve tütüne getirilen vergilere karşı bir tepki olarak başlayan, ancak hızlı bir şekilde sekter rejime karşı kitlesel bir protesto olarak Lübnan’ın pek çok şehrine yayılarak 3 ay boyunca devam eden eylemlere kadınların yüksek katılımı eylemlerin belirleyici özelliği oldu.
Kadınlar omuz omuza
Yüksek katılımlarının yanı sıra Beyrut’ta eylemlerin ön safında polis şiddetine karşı gösterdikleri direnişle Lübnanlı kadınlar, Arap Baharı’nın 2019 yılındaki devamcıları olarak dikkat çekti.
Parlamentodaki 128 vekil koltuğundan sadece 6’sında kadınların oturduğu Lübnan sokaklarında Sünni, Şii, Dürzi ve Hristiyan kadınlar olarak protestolarda çizdikleri omuz omuza görüntüler ile Lübnanlı kadınlar, mezhepsel ayrımcılık politikalarını eleştirdikleri tutucu rejim karşısında dayanışma içinde ve bir arada kadın mücadelesini ön plana çıkardı.
Cezayirli Kadınlar: Özgür ve demokratik Cezayir
Cezayirli kadınlar kamusal alanı direne direne kazandıktan sonra bir daha çekilmeyeceklerini 2019 yılında gösterdi. Yıl içinde düzenlenen protestolarda “Özgür ve demokratik Cezayir”, “Demokrasi ve kadın hakları” şiarları ile yer alan Cezayirli kadınların öne çıkan mücadele konusu dinsel gericilik, şeriat ve tutucu sömürgecilik konularına dair oldu. Cezayirli kadınların 2019’da sokaklarda dillerinden düşürmedikleri talepler eşit haklar, özgürlük, kendi kıyafetlerini kendileri seçme olurken kadınların politik duruşu “yozlaşmış rejim”e karşı “demokratik ve özgür bir üke” özlemi olarak açığa çıktı.
Fairouz Recham, kitlesel gösterilere kadınların yoğun katılımının eylemlere ayırt edici bir feminen dokunuş katmakla kalmayıp aynı zamanda “protestoları iki katı güçlendirdiği” yorumunu getirdi.
Sudan’da diktatörün sonu getirildi
Sudan’a özgü beyaz elbisesi ile bir arabanın üzerinde protestoya liderlik eden portresiyle sadece 2019’un değil, tüm zamanların hafızasına kazınan bir direniş sembolüne dönüştü. Alaa Salah’ın fotoğrafı, Sudanlı kadınların demokratik protesto gösterilerinin ön saflarında ve erkeklerden daha fazla oynadıkları ayrılmaz rolü simgeledi.
Cumhurbaşkanı Omar el-Beşir’i 30 yıllık otoriter yönetimden deviren devrimde baskıya, otoriter rejime karşı direnişte kadınların gücü tescillendi ve diktatörün sonunu Sudan’da kadınlar getirdi. Ancak Sudanlı kadınların Cumhurbaşkanı devrildikten sonra da mücadeleden çekilmedi. Direnişin sembol kadın öncülerinden Salah, Sudan’ın demokratik bir hükümet kurma mücadelesinde kadınların dışlanmaya çalışıldığını ve kadınların demokratik rejimde söz sahibi olmak için direnmeye devam ettiğini vurguladı.
Hindistan
Hindistan, dünya tarihinin bu zamana kadar gördüğü en kalabalık kadın eylemine 2019 yılında sahne oldu. 2019 yılının Ocak ayında Güney Kerala eyaleti boyunca “Rönesans değerlerini korumak” talebi ile 5 milyon kadın yan yana dizilerek 620 kilometrelik insan zinciri oluşturdu. Kadınların milyonlar olup harekete geçmesine neden olansa popüler bir Hindu bölgesi olan Kerala’nın Sabarimala tapınağına girmeye çalışan kadınlara uygulanan şiddet oldu.
Kadınların yıllar boyunca erkek tapınak görevlileri tarafından durdurularak şiddete uğramasını ve taşlanmasını protesto eden 5 milyon Hindistanlı kadın, tapınağı bulunduğu eyalet boyunca kurduğu devasa insan zinciri sonrasında da 2019 yılı boyunca inançlarını özgürce yaşamak için “bir erkeğin girebildiği her tapınağa bir kadın da girebilir” şiarıyla eylemler yaptı.
Tapınağa girmeye yönelik girişimlerini sürdüren kadınlar defalarca kez saldırıya uğradı. Bunu Eylül ayında Hint Yüksek Mahkemesi’nin, tapınağın kapılarını her yaştan kadına açtığı bir karar izledi. Böylece Hindistan’da cinsiyet ayrımına dayanan ve neredeyse bir tabuya dönüşmüş olan bir dini gelenek kadınların direnişi sonucunda reforma uğradı.
Irak
Ekim ayından bu yana, Irak’ta ülke genelini sarsan hükümet karşıtı protesto dalgasında muhafazakar bir ülke için dünyada kimsenin beklemediği kadar çok fazla kadın protestolarda başrolü oynadı. Protestoların merkez üssü Bağdat’ın Tahrir Meydanı çok renkli ve sanatsal protesto biçimleri ile yaratıcı bir meydan okuma merkezine dönüştü.
Iraklı kadınların ruhunu ve gücünü sembollere döken duvar resimleri, protestoların ikonik bir görsel temsili haline geldi. Protestocuların başkentteki kilit sokaklar ve köprüler boyunca ilerlemelerini engellemek için dikilen bariyerlerin arkasındaki aktif nöbetçilerin büyük bölümünü oluşturan kadınlar 2019 Ekim ayının başından bu yana sokaklarda polis şiddetine karşı direniyor.
Militan ve kitlesel halk direnişinin içinde en görünür figürler olarak öne çıkan kadınlar aynı zamanda sanatları ile de direnişe yepyeni bir renk ve boyut kattı. Iraklı kadınlar tarafından duvarlara işlenen sanat eserleri, Iraklı kadınların tüm stereotipleri yıkarak kendi geleceklerini şekillendirme arayışında giderek daha aktif rol aldıklarını sadece Irak hükümetine değil tüm dünya egemenlerine gösterdi.
Mısır
Arap Baharı protestolarında da sadece polisin şiddetine değil, sokaklara direnmeye çıkan erkeklerin de cinsel saldırılarına maruz kalan Mısırlı kadınlar 2019 yılında da sokaklarda tacize, tecavüze uğramadan direnebilme hakları için mücadelelerini sürdürdü. Cumhurbaşkanı Abdel Fattah el-Sisi karşıtı kitlesel protestolara geçtiğimiz yıl boyunca sahne olan Mısır’da 2016’dan beri kemer sıkma politikaları ve giderek artan fiyatlara karşı hoşnutsuzluğunu Kahire sokaklarında isyan başladı.
Protestolarda kadınlar hem Sisi hükümetine, hem de direniş içindeki taciz saldırılarına karşı direndi. Özellikle Mısır’daki eylemlerde protestocu kadınlara yönelik bir fenomen olarak öne çıkan cinsel şiddeti, kadınları baskılama taktiği olarak uzun yıllardır kullanıldığı için Mısırlı kadınlar 2019 yılındaki protestolarda kamusal alana çıkmaya, sokakta direnme ve demokratik haklarına dair politik taleplerini taciz, tecavüz baskısına maruz kalmadan haykırabilmek şiarlarını öne çıkardılar.
Filistin: Özgür ülke için
Filistinli kadınların 2019’a damga vuran protestosu, yalnızca İsrail işgaline karşı sürdürdükleri ulusal özgürlük mücadelesindeki etkin katılımlarıyla sınırlı kalmadı. Filistin’de namus cinayeti sonucu katledilen Israa Ghrayeb adeta bardağı taşıran son bir damla oldu.
Ağustos ayında ev içi şiddete maruz kalarak ağır şekilde yaralanan ve 22 Ağustos’ta yaşamını yitiren Israa Ghrayeb’in yaşamını yitirmesi sonrası “Hepimiz Israa Ghrayeb’iz” sloganıyla kampanya başlattı. Kadınlar, yönetimi kadına karşı şiddet ve ev içi şiddet konusundaki yasalar konusunda adım atması için kampanya ördü ve sokaklara çıktı.
Eylül ayında sokakları dolduran binlerce Filistinli kadın, “Filistinli Kadınlar Genel Birliği, bizi korumak ve Filistinli aileyi korumak için bir yasaya ihtiyacımız var” sloganlarıyla Ramallah’ta bulunan Başbakanlık ofisinin önünde mitingler düzenledi. Kadınlar, “Dışarı çıkıyoruz/Tal’at”, “Özgür kadın özgür ülke” ve “Kadın özgür olmadan ülke özgür olmaz” sloganlarını haykırdı.
Ramallah, Kudüs, Hayfa, Yafa, Gazze ve Beyrut’a yayılan kadın protestoları, namus cinayeti, ataerkillik ve İsrail sömürgeciliği olarak Filistinli kadınların üç temel gündemini dünyaya duyurdu.
Filistinli kadın eylemlerinde göze çarpan görüntüler arasında İsrail hapishanelerindeki şiddet mağdurlarının ve kadın mahkumların fotoğrafları yer aldı. Özellikle Beyrut’ta Filistinli mültecilerin eylemlere yoğun katılımı dikkat çekerken, Filistinli mülteci bir kadın protestocu olan Maya Zebdawi bu yaygın kadın eylemlerini aynı zamanda “coğrafi olarak parçalanmışlığa karşı Filistin’in kolektif farkındalığının yeniden inşası” olarak tanımladı.
Kaynak: MA / Eylül Deniz Yaşar