AKP/R.T.Erdoğan’ın devrimci, yurtsever, ilerici muhalefete yönelik düşmanlığı, kini, hakaretleri ve diz çöktürme, teslim alma operasyonları şimdi de CHP’nin kapılarını çalmaya başladı. Hem de oldukça güçlü bir biçimde.
TC tarihinde belki de ilk defa CHP, siyasal yaşamını zindanlarda test etme seçeneği ile karşı karşıya. Sürecin tıpkı HDP eş genel başkanlarının tutuklanmasında olduğu gibi, vekillere yönelik tek bir merkezden yönetildiği açık olan operasyona benzer biçimde ilerlediği görülüyor. İlk önce, olası bir tutuklanma için saha hazırlanıyor, yığınlar buna alıştırılıyor. Hemen arkasından fısıltı gazetesi eliyle yayılan iddialar bir anda “sahicilik” kazanıyor, ete-kemiğe bürünüyor. Tüm bunlar yaşanırken de, iddianame çoktan hazırlanmış, gerekli “suçlar” bulunmuş oluyor. Geriye sadece uygun zamanda, reisten gelecek emir kalıyor. Hukuk ve adaletin gerçek anlamda hiçbir zaman karşılık bulmadığı dahası burjuva demokrasisi anlamında bile zuhur etmediği bir coğrafyada tüm bu yaşananlar elbette şaşırtıcı değil. Zira, bu topraklarda özgürlük, adalet ve hukukun işlerliğinin sınırları, ödenen bedeller ve can pahasına verilen fiili meşru mücadele ile çizilmiştir.
AKP iktidarının, devrimci, yurtsever ve ilerici güçlere yönelik geleneksel düşmanlığı ve tahammülsüzlüğü biliniyor. Ne var ki TC’nin kurucu iradesi, partisi durumundaki bir düzen partisine, CHP’ye yönelik böylesi bir saldırganlık ve tasarrufun işaret ettiklerine bakmakta fayda vardır.
Öyle anlaşılıyor ki AKP/R.T. Erdoğan, kaptan köşkünde, iktidar katında kendisini rahatsız edebilecek hiçbir aykırı yapıyı, kurumu, fikri istemiyor. Yığınlar üzerindeki prestijini güç ve otorite üzerinden inşa eden ve sürdüren dahası her sözünde “millet” iradesine ve desteğine bu alandaki etkinliğe dikkat çeken bir iktidarın bunca tahammülsüzlüğü manidar. Açık ki AKP, 16 Nisan referandumunda başkanlık rejimine ilişkin yasal-hukuki alanda çok ciddi düzenlemeler yapsa da, çok ciddi bir güç kaybı yaşadı/yaşıyor. Hileli ve gayr-i meşru bir şekilde “kazanılan” 16 Nisan referandumuyla, 15 Temmuz’un rüzgârına rağmen AKP’nin ağır bir yenilgi aldığı aşikâr. AKP’nin her şeye muktedir görüntüsünün azıcık kazınmasıyla içerdeki büyük erime, kitlelerden uzaklaşma, çürüme hali görülecektir.
2019 Seçimlerine Hazırlık; CHP’ye HDP Konsepti
İşte CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yönelik tutuklama eksenli yürüyen tartışma ve hazırlıklarda bu zayıflığın bir sonucu olmalı! Aksi durumda, 16 Nisan’da referandumdan geçen başkanlık yasalarına, “milletin desteğine” rağmen düzen içi de dâhil her türlü muhalefete bunca düşmanlık neden?
Yığınlardan güçlü bir destek alan, beslenen ve onlarla barışık bir iktidarın, görece daha ılımlı politikalara, daha “reformist” söylemlere başvurması, birleştirici bir dil ve üslup kullanması beklenir.
AKP’nin “askeri vesayete” karşı mücadelesi, takip eden 12 Eylül referandumu ve çözüm süreci buna ilişkin zengin deneyimlerle dolu. Açık ki, Ortadoğu’da çöken dış politikadan her gün derinleşen ekonomik krize; Kürt sorunundan toplumun adalet, özgürlük ve demokrasi talep eden tüm ötekileştirilenlerine kadar hemen her alanda kötüye giden işler, AKP’nin gerçek durumuna işaret ediyor. Gerçeklerden her gün biraz daha uzaklaşan ve yarattığı suni gündemlerin hayal dünyası içinde yolunu bulmaya çalışan bir partiden söz ediyoruz artık. 16. kuruluş yıldönümü için Ankara Sincan’daki “Harikalar Diyarı”nın seçilmesi de bu bakımdan oldukça anlamlı.
Her gün daha fazla derinleşen çelişkiler karşısında yaşanan çözümsüzlük ve tıkanmışlık, Türk hâkim sınıflarını mahir oldukları alana, yani baskı, şiddet, gözaltı, tutuklama ile topyekûn saldırganlığa itmiş durumda. Yığınların dipte biriktirdiği öfkenin büyüklüğü ve gücünü tüm devlet terörüne rağmen 16 Nisan’da ortaya konulan “hayır” iradesine gördük, yaşadık. Mesajın egemenler tarafından da alındığına ve anlaşıldığına da şüphe yok. Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan başlattığı ve yol boyunca büyük bir kitleye ulaşan “Adalet Yürüyüşü” de bunu gösteriyor. AKP, CHP’nin düzen içinde bile olsa ezilenlerde biriken tepkiyi açığa çıkarmasından ve onunla buluşmasından büyük bir endişe duyuyor. Devletin üzerinde inşa edildiği parti de olsa, kitlelerin birikmiş öfkesinin zincirlerinden boşanmasına tahammülü yok. 2019 seçimlerini ne pahasına olursa olsun kazanmak isteyen AKP, bu amaç uğruna CHP’nin tamamen etkisizleştirilmesine yönelmiş görünüyor.
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ı zindana atarak, HDP cephesini zayıflatma stratejisi izleyen AKP, kritik ve tarihi önemdeki 2019 seçimlerinde başarıyı garanti altına almak adına benzer bir tasarrufu CHP Genel Başkanına karşı da kullanmak istiyor. Bunun yaşama geçip geçmeyeceğini ise kuşkusuz zaman gösterecek. Kemalist- ulusalcıların önümüzdeki günlerde söz konusu hücum karşısında ortaya koyacağı politikalar bunda belirleyici olacak gibi görünüyor.
Faşist uygulamalarını ve devletin Başkanlık rejimi temelinde dönüşümünü sandık örtüsü altında gerçekleştiren AKP’nin temel derdinin buradan çıkacak sonuçlardan öte sokağa taşması kuvvetle muhtemel bir hareket olduğunu eklemeli. Zira, devlet içindeki etkinliğiyle AKP zaten sandıktan istediği sonucu çıkarma yeteneğinde.
AKP Hayaller Âleminde!
AKP’nin, 15 yıllık icraatlarıyla gelinen aşamaya bakmak, nasıl bir “Harikalar Diyarı”ndan söz edildiğini gösterecektir.
Sözgelimi; 2002 yılında cari açık 1.5 milyar dolar iken 2016 yılında cari açık 31.61 milyar dolara ulaşmış durumda. Aynı yıl % 10.3 olan işsizlik oranı, 2013’de % 9.7’ye, 2014’de % 9.9’a yükseldi. 2015 yılında bu oran % 10.3; bugün ise işsizlik oranı 11.8’e ulaşmış durumda. TÜİK’in tüm hilelerine ve gizleme-çarpıtma politikasına rağmen kamuoyuna duyurulan verilere göre, genç nüfusta bugün her beş kişiden biri, yani % 20’si işsiz!
2002 yılında devletin borcu 242.7 milyar lirayken 2016 yılında bu rakam 759.6 milyara ulaştı. 2002 yılında 387 bin olan taşeron işçi sayısı bugün ortalama 2.5 milyonu geçmiş durumda. 2002 yılında yurttaşların bankalara borcu 6.6 milyar lira iken bu rakam 2015 sonunda 385 milyar liraya yükseldi. Geçen sürede tüketici kredisi borcu 135 kat, kredi kartı borcu ise 18 kat arttı.
16 yıllık serüvenin, temel hak ve özgürlükler, insan hakları; kadın, LGBTİ+lara dönük politikalar; ifade, söz ve örgütlenme özgürlüğü başlıklarında ise işlenen suçların ise Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden emekçiler için hafızalardan silinmeyecek izler bıraktığı gün gibi açık.
7 Haziran seçimlerini takiben 20 Temmuz Suruç katliamıyla başlatılan, diz çöktürme ve teslim alma konseptiyle 2015’ten bugüne kadar yaşama geçirilenler bile AKP’nin, nasıl vahşi, adalet ve özgürlük ve kadın düşmanı, inkârcı ve katliamcı bir parti olduğunu anlama yeter de artar bile.
Açık ki AKP’de tıpkı kendisinden öncekiler gibi çeşitli milliyetlerden halkımızın öfke seli karşısında, kumdan kaleler gibi kaybetmeye yıkılıp gitmeye mahkûmdur! Biliyoruz ki hiçbir güç adalet ve özgürlük, demokrasi ve insanca bir yaşam adına ayağa kalkan yığınları durduramaz!