MakalelerPusula

YÜKSELEN HALK HAREKETLERİ VE YENİ OLANAKLAR…

Proletaryanın iktidarı için sınıfa önderlik etmede Proletarya Partisi nasıl bir zorunluluksa Proletarya Partisi’ne önderlik için de kendi kadrolarını yetiştirip-geliştirmesi ve koruması aynı şekilde zorunluluktur. Proletarya Partisi’nin gelişip büyümesi; devrimci mücadelenin içerisinde biçimlenmiş, kitlelere sıkı bağları olan, proleter ideoloji ile donanmış, proleter devrimci kadroların oluşturulmasından geçer. Bundan dolayı komünist parti için kadro politikası ve sorunu her daim pratik mücadelenin en yakıcı sorunlarından birisi olagelmiştir. 

Dimitrov yoldaşın dediği gibi “biz bir bilimsel topluluk değil, sürekli ateş hattında olan bir mücadele hareketi” olduğumuz için yer yer kadrolarımızdan şehit vermemiz de, tutsak vermemiz de kaçınılmaz. Bunlar canlı, aktif mücadelenin; hele de bizim gibi faşizm koşullarında illegal ve silahlı mücadelenin esas olduğu durumda, istemesek de karşılaştığımız gelişmeler. Hem bu zamansız yitimler ve aksamalardan dolayı, hem de mücadelenin ve hareketimizin gelişen seyrine paralel kadro sorunu bizim değişmeyen gündemimiz olarak varlığını korumakta.

Yaşadığımız ülke ve coğrafyada başta Gezi İsyanı, Kobanê Serhildanı gibi halk hareketleri, işçi grev ve eylemlikleriyle de ivmesini yükselterek kendini gösteren, artan devrimci durum ve kabarışın da etkisiyle; özgülümüzde ise – en son 7 Haziran seçim çalışmaları başta olmak üzere- son yıllarda yönü kitlelere dönük olan kampanya, faaliyet ve çalışmalarımızın ürününü aldığımız, çevre çeperimizi genişleterek yeni ilişkilere ulaştığımız, yeni yeni genç insanlarla örgütlülüğümüzün yüzünün renklendiği bir gerçek. Bunun için her fırsatta çalışmalarımızla açığa çıkan yeni ilişkilerin, güç ve sinerjisini kalıcı örgütlülüğe dönüştürülmesinin gerekliliğinden bahsedebiliriz. Diyebiliriz ki bu görev bugünün en önemli görevlerinden birisi olarak karşımızda duruyor.

Bu durumda da varolan sorunun çözümü için ve yakalanan ilişkileri örgütlülüğe dönüştürebilecek, onlara yön verip çekip çevirecek, somut güce dönüştürecek örgütlülükler ve deneyimli tecrübeli kadrolara ihtiyaç olduğu ortada. Az sayıda yoldaşın her tarafa koşmaya her işe yetişmeye çalıştığını görüyor ve biliyoruz. Bundan dolayı da yapılan çalışmaların önemli bir bölümünün eksik kaldığını, işlerin yetişemediğini vs. sıkça duyuyoruz: “Yeterli insan yok”, “eleman yok”, “kadromuz eksik” vb. söylem ve yakınmalarıyla. Peki, bu faaliyetçiler, kadrolar nasıl yetişecek, gökten zembille mi inecekler?

Lenin yoldaş, “ortada insan olmadığını iddia etmeye yeltenenleri doğrudan duvara dayamayı” öneriyor. Ve; “sayısız insan var, yeter ki geniş yüreklilikle ve cesaretle, cesaretle ve geniş yüreklilikle ve yine geniş yüreklilikle ve cesaretle” kitleler arasında propaganda yürütülmesini belirtiyor.

Yani insan yok değil, insan çok. Yeter ki biz onlara ulaşalım, inisiyatiflerini açığa çıkartalım. İnsanların kendiliğinden bize gelmelerini, ulaştığımız çevre çeperdeki insanların yine kendiliğinden öne çıkmasını, görev ve sorumlulukları üstlenmesini beklemeyelim. Kendiliğinden gelişini beklersek daha çok bekleriz ve “eleman yok” diye yakınmaya da devam ederiz.

Örgütlenme ve Yönetme Sanatı

Devrim tarihine baktığımızda örgütlülüğün bir bilim, ustalıkla işlenmesi gereken bir sanat olduğunu görürüz. MLM örgüt biliminde ise örgütçülük; örgütleme ve yönetme yeteneği ve becerisidir. Örgütleme ve yönetme yeteneğini ise devrim yasalarını ve MLM teoriyi kavrayıp uyguladıkça, kazanabilir-geliştirebiliriz. Sınıfın en bilinçli, en ileri unsurları olmakla övünüyorsak, örgütleme ve yönetme sanatını da en iyi bizler, proleter devrimciler yaşama geçirebiliriz.

Her örgütlenme kendi ideolojisine, stratejisine ve yönelimine uygun kadrolarını yetiştirir. Bizim kadrolarımızın da kendiliğinden gelişemeyeceği ortada. O halde biz de kendi ideolojimize uygun, yani proleter ideolojiyle donanmış, devrimin ve hareketin yasalarını kavramış, sınıf mücadelesinde ustalaşmış kadrolar yetiştirmek zorundayız. Kadrolar, devrimin ileri militanları, bir günde yetişmeyeceğine göre onların eğitimi ve yetişmesi için ısrarlı ve sabırlı, uzun ve kısa vadeli, genel ve özel programları kapsayacak biçimde çalışma yürütmek durumundayız.

Bugün en temel ihtiyaçlarımızdan olan örgütlenmiş insan, profesyonel faaliyetçi ve kadro sorunumuzu da bu örgütlenme sanatını ustalıkla yaşama geçirerek aşabiliriz. Çevremizdeki ulaştığımız insanların kendiliğinden öne çıkmalarını beklemeden, gelişim gösterebilecekleri bilinçli bir faaliyetle öne çıkarıp, yeteneklerini açığa çıkarabiliriz.

Öyle ki devrimci durumun yükseldiği, faaliyetlerimizin genişlediği, bize doğru pek çok yeni insanın yöneldiği bir süreçte, bir taraftan kadro eksikliğinden yakınırken diğer taraftan da gelişmeye açık, deneyimsiz yoldaşlara görev ve sorumluluk vermekten korkuyor, tutuk davranıyoruz. Görev ve sorumluluk vermeden militanlarımızı pratiğin içinde, pratiğin ateşinde pişirmeden geliştiremeyiz de, çelikleştiremeyiz de. İnsanlara görev ve sorumluluk vermekten korkmadan, küçükten büyüğe, basitten karmaşığa doğru adım adım örgütleyip, görev ve sorumluluk bilincini artırıp inisiyatiflerini geliştirerek ileriye taşıyabilir, böylece “yetmeme”, “insan eksikliği” sorunumuzun da önüne geçmiş oluruz.

Elbette görev ve sorumluluklar verirken gelişigüzel yaklaşalım demiyoruz. Öncelikle yoldaşlarımızı tanıyıp, her birinin özgül niteliğini, becerilerini açığa çıkartıp, gerçekliklerine uygun, yaratıcılıklarını en iyi açığa çıkarabilecekleri ve yine her birinin üstesinden gelebileceği, kaldırabileceği kadar sorumluluk ve görev vermeliyiz. Onları tanıdığımız oranda doğru görevlendirmeler yapabilir, onlara güven verebilir, inisiyatiflerini açığa çıkarmalarını sağlayabiliriz.

Görev verdiğimizde de kendi hallerine bırakmadan, onları sistematik olarak destekleyerek, çalışmalarına yardımcı olup, yol göstererek, yönlendirerek, denetleyerek başarısızlıklarında ellerinden tutup, güven kırılmasına izin vermeden, hatalarını eğitimlerinin aracına dönüştürerek onları geliştirebilir, çelikleştirebiliriz. Tabii ki tüm bu desteğimiz ve müdahalemiz onların inisiyatifini kırmadan; tam tersine desteğe, rehberliğe ihtiyaç duyduklarında, partinin ve yoldaşlarının yanı başında olduğunu hissettirecek şekilde olmalıdır.

Son olarak unutmayalım ki bir politikanın başarısı için öncelikle doğru politik bir çizgi, sağlam ve güçlü bir örgüt ve iyi eğitilmiş kadrolar gereklidir. Yine bu başarının da kadroların öncelikle niteliğine, akabinde de niceliğine bağlı olduğunu unutmamak gerekiyor. Elbette nitelik de sınıf mücadelesinin gelişim seyrine paralel değişiyor. Devrimci durumun yükseldiği, mücadelenin keskinleştiği dönemlerde kadro ve militanlar çok daha hızlı gelişip ve yetişirken: düşüş ve durağanlık dönemlerinde bu gelişim çok daha yavaş olmakta.

Bugün tam da sınıf mücadelesinin ateşinde pişip, yeni genç militan ve kadroların çok daha hızlı gelişebileceği bir süreçten geçiyoruz. Nitelik ve nicelik olarak ileri militan ve kadrolarımızı artırıp, geliştirebilmemiz, sınıf mücadelesini yükseltebilmemizin zemini oldukça güçlü. Yeter ki biz, yüzü bize dönük olan kitlelerin içine dalmaktan, sınıf mücadelesinin devrimci okulunda pişmekten geri durmayalım. Stalin yoldaşın dediği gibi “gerçek devrimci parti kadrolarının yaratılması ve gerçek devrimci önderlerin seçilmesi için mücadeleyi güçlendirelim.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu