Suriye’de 61 yıllık Baas iktidarı 12 günde son buldu. İttihatçı-Kemalist milliyetçiliğin Suriye versiyonu olan Baas “tekçiliği”, kurulu heykelleriyle birlikte yıkıldı. Eski yönetimin yıkılmasıyla “yeni” bir sürecin başlayacağı her şeyin dünden daha iyi olacağı güzellemesi bir yalan ve aldatmacadan başka bir şey olmadığı Suriye de yaşanan katliamlarla gün yüzüne çıktı. Suriye de halklar ve inançlar açısından değişen ve farklılaşan yeni olan bir durum yok. Zulüm gömlek-kravat takarak emekçi halkların üzerinde esmeye devam ediyor.
“Yeni Suriye” yönetimi, iktidara gelmeleri üzerinden daha birkaç hafta geçmemesine karşın sanki geç kalmış bir şekilde Alevi-Hıristiyan katliamlarına başladı bile. Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) mücrimleri kostüm giyip kravat takarak cihatçı-selefi zihniyetten vazgeçmedi. Kılık değiştirerek insan olunmuyor. Zihniyeti ırkçı-faşist olanın elleri kansız kalır mı? Utanç vericidir ki Suriye de Alevilere yönelik saldırılara, katliamlara Türkiye de ki ırkçılar ve mezhepçiler de açık destek veriyor. Alevi katliamıyla zevkten tanrı katına çıkıyorlar. Suriye de yaşananlar yozlaşmış ırkçılığın kanlı iğrenç yüzünün görülüp anlaşılması açısından öğreticidir. Irkçılığın coğrafyası yoktur. Ölümü, nefreti, halk düşmanlığını kutsayan ideoloji insani olabilir mi?
Gömlek ve isim değiştiren dünün El-Kaide, IŞİD ve günümüzün HTŞ mücrimleri ev baskınları, yağma, kadınlara taciz, insan kaçırma, işkence ve infaz saldırılarına devam ediyor. Arap-Alevi toplumunun önemli tarihsel şahsiyetlerinden bir olan Hüseyin bin Hamdan el Hasibi’nin Halep’teki türbesinin yakılıp türbenin bakımından sorumlu beş sivilin öldürülmesi sonrası Tartus, Şam, Latakiye, Humus, Cebele de binlerce Alevi saldırıyı protesto ederek sokaklara döküldü.
Hedef gözetmeksizin göstericilere ateş açan HTŞ çeteleri bir kadını katletti. Beş kişiyi de yaraladı. Sosyal medyaya yansıyan Alevi gençlerinin yere yatırılarak havlamaları istenen görüntüler, işkenceli sorgular halkın biriken öfkesini sokaklara taşıdı. “Kafasını kaldıran, dine küfreden tüm Alevileri ayaklarımızın altında ezeceğiz” tehditleri her gün artarak çoğalmaktadır. Korku ve kaygı dün gibi halkların yüreğinde bir kabus gibi yaşatılıyor.
Alevilere yönelik gasp kaçırma, işkence ölüm tehditleri hızını kesmezken Hristiyan halka da gözdağı verilmekten geri durulmuyor. Humus kent yakınında Sukabiye kasabasında Noel ağacının yakılması üzerine Hristiyanların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde halk sokaklara dökülerek “Hristiyan haklarının verilmesi”ni talep eden sloganlar atıldı. HTŞ yetkililerin yapılan saldırıların “münferit olay” açıklamaları yaşanan saldırganlığın ve düşmanlığın örgütlü gerçekliğini örtbas edemiyor.
İsrail’in güvenliğini esas alan AKP-MHP iktidarının ekonomik-mali-askeri-siyasal yönlendirmesine uygun olarak dizayn edilmek istenen Suriye’nin yeni yönetimi dışa bağımlı gerici faşist bir yönetimdir. Sözde demokratik özde ise başta ABD ve İngiliz emperyalizmin çıkarlarını esas alan AKP-MHP faşist iktidarın bekasına göre hareket eden uşak bir yönetimdir. Bağımlılık ve bağlılıktan kurtulamayan, feodal dinci gericiliği esas alan, cihadist-selefi zihniyetiyle şekillenen, halklar ve inançlar düşmanı bir kukla yönetim baştadır.
Bu yönetimin iktidara gelmesinin en büyük destekçisi, yol göstericisi ve tedarikçisi faşist AKP-MHP iktidarı oldu. HTŞ ve Suriye Milli Ordusu’nu (SMO) besleyen eğiten yön verip sahaya süren Esad yönetiminin yıkılmasında önemli rol oynayan yeminli halk düşmanı faşist Erdoğan rejimidir. Amacı Suriyede istediği bir kukla yönetim kurulması iken diğer tarafta ise en temel amacı ve görevi Rojava’daki demokratik özerk yönetimin tasfiyesinin hedeflenmesidir. Demokratik Kürt kazanımlarının ortadan kaldırılmasıdır. Ortak yaşamın özgür kadın iradesinin yok edilmesidir.
Erdoğan’ın hamilik yaptığı ve Şam da kurucu rol oynayan HTŞ, Demokratik Suriye Güçleri (QSD)’yi direk hedeflemekte şimdilik temkinli davransa da AKP –MHP iktidarı ona ayar çekerek istediklerini yaptırmaya zorluyor. Türkiye’nin tarihsel-güncel stratejik hedef ve isteğinde Kürt düşmanlığı üzerinde şekillenen Rojava da demokratik yönetimin tavsiyesidir.
“Yeni Suriye” yönetimi temel politikasında ve şekillenmesinde ABD-İngiliz emperyalist devletlerin bölgesel çıkarlarını esas alacaktır. İsrail’in güvenliğini koruyacaktır. Rojava’nın tasfiyesinin amaçlanması üzerinde bir yol çizmeye çalışacaktır. Bir dizi bölgesel aktörlerin rol almak almak isteyeceği bir gerçektir. Ancak hangi biçim alırsa alsın “Yeni Suriye” nasıl şekillenirse şekilensin eski baskıcı diktatoryal yönetimden farklı olmayacaktır. Mezhep ve halklar arasındaki çatışma ve kutuplaşma daha da derinleşerek sürecektir. Kriz kaos ve çatışma eksik olmayacaktır. Huzur barış güvenlik hayal olacaktır.
Özgürlük Adası Rojava!
Yakma-yıkma ve çökmenin devleti olan TC’nin yüz yıldır bitmeyen ve kısa sürede bitmeyecek olan Kürt düşmanlığı sürerken hemen her fırsatta hedefinden eksik etmediği Kürtleri bir kez daha tehdit etti. Faşist Erdoğan bir kez daha “ya silahlarını bırakacaklar ya da Suriye topraklarına gömülecekler” mesajını verdi. Köhnemiş imha ve yok etmek zihniyetini bir kez daha tekrarladı. Türk varlığını Kürt düşmanlığı üzerine, ülkesinin bekasını Kürtlerin imhası üzerine inşa eden faşist iktidar, diktatörlük çizgisinden ödün vermemektedir. Ülkesindeki halkı sefalet ücretine mahkum eden, bütçesinin önemli bir bölümünü Kürt ulusal özgürlük mücadelesini yok etmek için askeri harcamalara adayan diktatör Erdoğan her gün daha fazla sayıda mezar kazıcılarını hazırlamaktadır.
Ortadoğu’nun ayarıyla oynamaya çalışan Erdoğan bir avuç sömürücünün dışında hiçbir halkın huzurunu ve mutluluğunu düşünmüyor. Tüm kötülüklerin “Sultanı”; “Suriyeli olmayan Kürtler orayı terk etsin. Diğerleri de silahları bıraksın” diyerek Kürt ulusunun var olma ve yaşam hakkını elinden alarak tam teslimiyeti, tam tasfiyeyi dayatmaktadır. Egemenlere, ezenlere her coğrafyada serbestçe dolaşma ve var olma hakkı varken söz konusu Kürtler, Aleviler olunca binlerce yıldır yaşadıkları vatan toprakları bile kendilerine yasak oluyor!
SMO, HTŞ denilen çete yapılanmaların ezici bir çoğunluğu Arap olmayan Çeçen, Uygur, Özbek, Türkmen, Azeri, Kazaktır. Başı bozuk döküntüler, artıklardır. Orta Asya’nın en dibinde kalmış başı bozuklara Suriye de yaşamak, yağma, hırsızlık, tecavüz, işkence, katliam yapmak serbest! Kürtlere kendi öz vatanlarında var olmak yaşamak özgürce solumak yasak oluyor!
Aklı ve vicdanı kirli Erdoğan herkesi düşman Suriye’yi ise kendi sömürgesi gibi görüyor. Halep ve Şam’ı Türkiye vilayeti olarak değerlendiriyor. Suriye halklarının yuvasını yıkmaya çalışanın kendi saltanatı rahatlıkla devam ettiremeyecek ve rahat bir yuvası olmayacaktır. Yeni Osmanlıcılık hayallerini, hegemonya rüyalarını Suriye topraklarına kadar yaymak isteyen diktatörler Ortadoğu’nun en lanetli şefi, en zalim mücrimleri olarak tarihe geçecektir.
Türkiye işçi sınıfı, ezilen emekçi halkları, devrimcileri öyle bir diktatörle karşı karşıyadır ki zalimliği yüz yıldır devam eden namı ülke sınırlarını aşmış, kötülüklere karşı savaşmaktadırlar. Karşılarında sıradan bir düşman bir darbede yıkılacak diktatörler yoktur. Zorlu düşmanlara karşı ancak zorlu bir mücadeleyle yanıt verilir.
Her gün özgür insan kalarak güçlüklerden ve ölümden korkmayan sayısız kuşaklar yetiştirilerek kötülükler azalır ve ortadan kalkar. Bedeli ölüm bile olsa zalime boyun eğmeyen cesaret yüklenip hayallerin peşinde koşarak yola çıkmayı başarabilenler paranın tanrılarını gökyüzünden aşağı indirebilir.