Güncel

YORUM | “Ölümü Görüp Sıtmaya Razı Olmamak!”

"Devletin halka dayattığı yoksulluk girdabında  depremin birinci yılında 6 Şubat’ta kent merkezlerinde depremzedelerin talep ve mücadelelerini yükseltileceği önemli bir durak olarak görüp güncel bir ihtimal olarak Marmara, Dersim, Hakkari’de beklenen depremler karşısında halkın kendi alternatiflerini oluşturma ihtiyacını apaçık örgütleme zorunluluğu bulunuyor"

Önümüzdeki ay, Maraş depreminin ardından bir yıl geçmiş olacak. On bir aydır halkın öfkesi ve tepkisi sonucunda devlet, sınırlı adımlar atmış olsa da esasen devletin kendi yasalarıyla depremzedelerin haklarına dair oluşturduğu yasal çerçevede hiçbir adım atılmadan bir yıl geçmiş olacak.

Depremin hemen ardından arama-kurtarma çalışmalarının yönetilmemesi sonucunda on binlerce insan, enkaz altında bırakılıp yaşanan can kayıplarının katlanmasında doğrudan aktif rol oynayan devlet, halka İBAN göndererek deprem vergilerinin zenginlerin ceplerine akıtıldığı kamuoyuna duyurmuştu.

Yaşanan yıkımın büyüklüğü başlı başına halk kitlelerine dayatılan geleceksizliğin tablosunu sunarken depremin ardından yaşanan süreç, içinde bulunduğumuz koşullara rahmet okuturcasına pervasız bir şekilde devam etti’ediyor. Bugün uzmanların açıklamalarında yazı-tura ihtimali derecesinde ifade edilen deprem beklentisine karşın Marmara Bölgesi’nde adeta yıkımı bekleyen milyonlarca insanın yaşadığı geleceksizliği de gösterdi Maraş depremi.

Deprem gerçekliği, fay hatları üzerinde bulunan coğrafyada insanların yaşamlarını ancak bu kadar tehdit ederken, egemenlerin halkı sürükledikleri güvencesiz binalarda yaşamak kader diye gösterilirken, depremin ardından şükür edebiyatını parola belleyen devlet, soygun planlarını yapmaya devam etti/eediyor.

 Rant kapısı belediyeler ve ihaleler

Depremin hemen ardından altı ay içerisinde depremzedeleri borçlandırarak yapılacak evlerin teslim edileceğini iddia etmişti. Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan, aradan geçen bir yılda bazı bölgelerde sistemin ihtiyaçları doğrultusunda ya da göstermelik gerçekleştirilen temel atma törenleri dışında adım atmazken, fay hattındaki hareketlilik gerekçe gösterilerek depremzedelere imar izni bile verilmezken binlerce hektarlık arazi zorunlu kamulaştırma gerekçesiyle el konularak AKP-MHP belediyelerine verilen ihalelerle gasp edildi.

Bu belediyeler üzerinden “Beşli Çete” olarak bilinen Cengiz-Limak-Kolin gibi AKP destekçisi sermaye gruplarına halktan alınan karşılıkları halktan alınan vergilerle ödenecek araziler peşkeş çekilip milyonlarca depremzedeyi borçlandırarak satma planları yapılıyor. Bu uygulamalar adına zorunlu kamulaştırma işlemleri başlasa da esasen yaklaşan yerel seçimlerin ardından daha somut adımların atılması beklenirken, belediye sandıklarından rant planlarını çıkarmanın planları yapılıyor.

 Çadır ve konteynerlarda karşılanan kış

Halk; halkın dayanışmasıyla ayakta kalmaya çalışıyor, depremin üzerinden aylar geçtikten sonra bile çadırlarda kalmaya devam ediyor. Kendi imkanlarıyla yahut verilen konteynarlarda kışı geçiren kesimler açısından yazın güneşin kışın soğuğun altında çürüyen konteynerların su sızıntıları ve elektrik kaçakları canlar alıyor. Onlarca insan bu elektrik kaçaklarından dolayı elektrik çarparak çıkan yangınlar sonucunda yaşamını yitirirken konteynerda yaşamak şükredilecek bir şey olarak gösterilmeye devam ediliyor.

Ekim ayında Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, orta hasarlı binaların bir sonraki depreme dayanamayacağını belirterek ağır hasarlı gösterilmesine “razı” olduğunu söyleyerek halkı sürükledikleri güvencesizliğin sorumluluğunu halka yükleme lutfünü gösterirken geçen üç aya karşın orta hasarlı binalarda yaşamını sürdürmek zorunda kalan on binlerce insan yarın gerçekleşebilecek bir deprem karşısında yaşadığı yoksulluğun sonucu olarak ölümü göze almaya devam ediyor.

İşsizlik ve yoksullluk cenderesinde yaşayan milyonlarca emekçi artan vergiler ve zamlarla birlikte katlanan sorunlarla boğuşurken kışla birlikte ısınma sorunu önemli bir yer kaplıyor. Binalarda yaşayan insanlar için dahi doğalgaz elektrik, odun kömür sobaları önemli bir gider oluştururken çadırda yaşayan insanlar için ısınma probleminin nasıl çözüleceğine dair kaygılar devam ediyor.

Depremin ardından toplu kesilen faturalar dahi insanların sırtına binen bir yüke dönüşürken ısınma için kulllanılmak zorunda olunan elektrik faturalarının nasıl ödeneceği kaygısı büyüyerek artıyor. Koca bir süreci özetleyen “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” etme deyiminin ısınma ihtiyacını dahi karşılamamak adına çocuklar için yakılan ufak soba ateşleri yahut küçük ısıtıcılar dışında bu ihtiyacını karşılayamayan yüz binlerce insanın yaşanan yoksulluk karşısında mücadele kanallarının oluşturulması önemli bir ihtiyaca tekabül ediyor. Yaşananların kader olarak kabul ettirilmeye çalışıldığı  bir tabloda sıtmaya razı olmanın çözüm olmadığını apaçık gösterecek politik cüreti kuşanmaktan başka çare bulunmuyor.

Devletin halka dayattığı yoksulluk girdabında  depremin birinci yılında 6 Şubat’ta kent merkezlerinde depremzedelerin talep ve mücadelelerini yükseltileceği önemli bir durak olarak görüp güncel bir ihtimal olarak Marmara, Dersim, Hakkari’de beklenen depremler karşısında halkın kendi alternatiflerini oluşturma ihtiyacını apaçık örgütleme zorunluluğu bulunuyor.

Dayanışma pratiğinin önemli örneklerinden birinin sergilendiği Maraş depreminin birinci yılını karşılarken dayanışmanın andaki sorumluluğu olarak depremzedelere yaşatılan milyonlarca insanı razı etmeye çalıştıkları bu soygun ve vurgun düzenine karşı depremzedelerin hakları için sokakları doldurma cüretini göstermek gerekiyor.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu