Geçtiğimiz ay Mersin’in Erdemli ilçesinde trafik polisinin kendisini durdurması üzerine AKP Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz polislere “şerefsiz, terbiyesiz” gibi hakaretler etmiş, kendisi ve arabayı kullanan kişi polislerin isimlerini almaya çalışmıştı.
CHP Milletvekilinin olayı gündeme getirmesiyle AKP’li vekil önce söylenenleri yalanlamış, görüntüler açığa çıkınca da özür dilemişti. Bu süreçte valilik de açıklama yaparak olayın çarpıtıldığını ve polisler hakkında gerekli işlemlerin yapıldığını belirtti.
Olayın özü şu; bir milletvekilinin aracı geçiş üstünlüğüne sahip ve oradaki polisler mevzuatın dışına çıkarak, milletvekilini yarım saat beklettikleri için açığa alındılar.
Yanlış ihbar ya da bilinçli bir yanlış sorgulama olsa dahi, ikiyüzlülüğünü her konuda açığa vuran iktidar burada da aynı şekilde hareket ederek; kendi vekili, bakanı, suç ortağı söz konusu olduğunda polisini de bir kalemde harcayacağını göstermiş oldu.
Çok uzak geçmişe gitmeye gerek olmadan yakın zamanda yaşanan, toplumsal muhalefetin yükseldiği durumlarda polis şiddetinin ne raddeye vardığını görebiliyoruz. Bu olayda bir AKP’li vekili yarım saat beklettiği için ya da bilinçli bir hata sebebiyle açığa alınan polisler ile eylemlerde HDP’li vekillere şiddet uygulayan polisler arasındaki farkı görmek gerek. Çok yakın zamanda meclisin içerisinde yaka paça gözaltına alınan bir vekil örneği de karşımızda durmakta. HDP’li veya AKP’li vekil ve ayrıcalıkları arasındaki farklara baktığımızda iktidarın tekçiliğini, faşizmini resmedebiliriz.
Bu durum elbette ki sadece HDP üzerinden yaşanmıyor. Sokakta yapılan her eylemde, herhangi bir hak arama mücadelesinde, işçinin grevinde, köylünün nöbetinde polis şiddetini, doğalında yasadışılığı görebilmekteyiz. Her gün bu şiddet yaşanırken ve devletin polisi aleni olarak suç işlerken sırtını sıvazlayanlar kendi vekilini kayırmak adına her yola başvuruyor.
Üstelik polis şiddetini çeken, somutlayan gazetecilerin önüne set çekilerek ve yine gazetecilere de şiddet uygulanarak basın özgürlüğü de engellenmiş oluyor.
Suç üstüne suç işleyen ve artık suç şebekesi haline gelmiş olan iktidarın kendi bekasını korumak adına yapmayacağı bir şey yok!
Devletin, halkın değil sermayenin örgütü olduğunu söylemeye gerek yok. Hali hazırda bütün devletler sermayenin yararına işliyor, kolluğunu da buna göre şekillendiriyor. Ülkemiz özelinde baktığımızda AKP iktidarı bu imkanları daha farklı biçimlerde kullanmaya özen gösteriyor.
Faşizmin en üst boyuta çıktığı günümüz koşullarında iktidarın yaşadığı depremleri en aza indirmek adına, halk muhalefetini bastırmak ve her bir bireyi daha fazla baskılayabilmek için kolluk en önemli araçlardan. Sokağa çıkanı işkence ile gözaltına alarak bir nevi bu düşüncede olabilecek herkese gözdağı verilmeye çalışılıyor. Halkı kötek ile uslandırmaya çalışırlarken kendi memurlarını, yere göğe sığdıramadıkları polislerini de yandaş olmadıkları, AKP’liye imtiyazlı davranmadıkları takdirde olacakları görmeye davet ediyorlar. Yaşanan bu olay sadece bir örnek.
Kendi yararına karar vermeyen savcıyı, sokakta röportaj veren kadını, kayyum istemeyen öğrenciyi, yani her bir kişiyi farklı biçimlerde baskı altında tutmanın yollarını arayan bir iktidar gerçekliği ile karşı karşıyayız.
İktidar yasal ve yasal olmayan örgütlenmeleri ile her gün bir katliama imza atıyor, mültecilere, Kürtlere, kadınlara, LGBTİ+’lara yönelik saldırganlığın fitilini bizzat ateşliyor.
İtaatkar bir toplum, karşısında boynu kıldan ince bir halk yaratmaya çalışan iktidar artık çatlaklarından su sızdırıyor. Polis şiddeti karşısında durulmayan öğrenciler, kadınlar, nöbetini bırakmayan köylüler, bütün engellemelere rağmen yangınlara su taşımak için canla başla çabalayan insanlar…
Elbette ki bunların her biri korku imparatorluğu kurmaya, dayanışmayı ve hak arama mücadelelerini baltalamaya, sönümlendirmeye çalışan iktidara karşı bir cevap. Tekrar etmek gerekirse polise verilen sınırsız yetki de iktidarın andaki ihtiyacına göre şekillenmekle beraber, her olayda olduğu gibi ikiyüzlü yaklaşımının bir göstergesi. Yakın zamanda gerçekleşen bu ve buna benzer birçok olay da iktidarın teşhir olması bakımından önemli bir noktada durmakta.