GüncelMakaleler

YORUM | Karanlığa Karşı Bilimin Işığı

"Özneler birleştikçe, yığınlarla buluştukça bölgenin diktatörleri, onların karanlıktan beslenen tarikatları, her türlü kurum ve kuruluşları karanlıklarıyla birlikte tarihin çöplüğüne gömüleceklerdir."

Sokaklarda örülecek birleşik bir mücadele hattı, hem egemen sınıfların saldırılarına karşı bir barikat işlevini görecektir hem de sisteme tepki duyan ama harekete geçmekten kaygı duyan kesimler için bir cesaret, umut köprüsü olacaktır. Keza sistemin filli direnişlere karşı bu denli sert bir tutum sergilemesi, dayatılan-çizilen çerçeveyi hiçe sayan kalabalıkların oluşmasından duyduğu derin korkudandır. 

Çünkü sistem, sorgulayan, korkularını yenip özgürlük yürüyüşüne katılan kalabalıkları sevmez. Sistemin işçi ve emekçilere dayattığı modern kölelik ilişkisidir. Egemen sınıfların bilime düşmanlığı buradan geliyor.

Dini gericiliği, hakim ulus milliyetçiliğini bu denli kutsaması bundan dolayıdır. Çünkü dini gericilikle ve ırkçılıkla uyuşturulan beyinler, burjuva egemenlik sisteminin devamı için ezilenlerin haklı mücadelesine yöneltilen kör kurşun işlevini görmektedir.

Dolayısıyla bugün bu karanlığa karşı bilimin ışığıyla savaşmak zorundayız.

Bu ortaçağ zihniyetinin geniş yığınları önemli oranda sarıp sarmaladığı bir toplumda R.T.Erdoğan gibi diktatörlere saraylar inşa edilir. Mollalar fetvalar verir. Kadınların giyim kuşamına müdahale edilir. Dahası ortaçağ karanlığından beslenen bu zihniyet; çocuklara, kadınlara yapılan taciz, tecavüz saldırılarına meşruluk kazandırmanın peşinde.

21. yüzyılda, Türkiye coğrafyası, İran başta olmak üzere bölgede birçok ülkenin kamuoyunda bu sorunlar tartışılmakta.

Şu açık ki, insanlığa karşı işlenen bu suçların sıradan vakalar olarak gösterilmeye çalışıldığı bir bölgede, dünyada yaşıyoruz. Ve devrimcilerin, sosyalistlerin uğrunda mücadele ettikleri tam da yok edilmeye çalışılan bu insanlığın ta kendisidir. Bu durumu “insanlık, insanlığını arıyor” diye de tarif edebiliriz.

Hiç kuşkusuz burada tarif etmeye çalıştığımız ilerici insanlıktır. Emeğe saygı gösteren, gerçek demokrasi ve özgürlüğü bir yaşam tarzı olarak benimseyen, bu uğurda mücadele eden aydınlık yüzlerdir. Yani özgür bir toplum inşa etmeye çalışan devrimci ve enternasyonalist öznelerdir.

Bu özneler birleştikçe, yığınlarla buluştukça bölgenin diktatörleri, onların karanlıktan beslenen tarikatları, her türlü kurum ve kuruluşları karanlıklarıyla birlikte tarihin çöplüğüne gömüleceklerdir.

Elbette ki güncel bağlamda bu kadın düşmanı kurumları her fırsatta teşhir etmeliyiz. İnsanlığa karşı işlemiş oldukları her suçun hesabını sormak için yığınlara çağrıda bulunmalıyız ve bu yönlü pratiklere yönelmeliyiz.

Faşist iktidar “aileyi koruma” adı altında LGBTİ+ bireyler şahsında yeni saldırılar için yasal düzenlemeler yapma peşinde. Kısacası egemenlerin ikiyüzlülüğünün, ahlaksızlıklarının zirve yaptığı bir süreçten geçiyoruz.

Tüm bunlara karşın yapmamız gereken; halka karşı işlenen bu suçların sistemle olan bağını net olarak ortaya koymaktır. Dini gericiliğin, tarikat vb. tüm kurumların sistemle bağını kurmadan ve yine bu kurumların sistemi ayakta tutmak için oynamış oldukları kirli rolü açığa çıkarmadan tam bir başarıdan söz edemeyiz.

Bu demektir ki; görevlerimizden biri geniş yığınların dikkatini bataklığa yöneltmektir. Çünkü emperyalistlerin, faşist diktatörlerin, mollaların, kralların olduğu bir coğrafyada, dünyada sömürü ve zulüm bitmez. Haksız savaşlar, işgaller, milyonların yurtsuz kalması sonlanmaz.

Tüm bu zorbalıklara karşı tek yol siyasal iktidar perspektifiyle mücadeleye kilitlenmektir. Ezilenlerin tüm haklı ve meşru mücadelelerini mücadelemiz olarak görmektir. Bu nedenle İran’da kadınların öncülüğünde başlayan direnişe omuz vermeliyiz. Mollaların direnişçileri idam etme politikalarına karşı kayıtsız kalmamalıyız.

Ve bu süreçten İranlı ilerici-devrimci güçlerle daha sıkı bağlar kurmak için çaba sarf etmeliyiz. Bu konuda genel yaklaşımlardan çok daha planlı ve hedefli çalışmalar içine girmeliyiz. Bölgede emperyalizme ve gericiliğe karşı ilerici-devrimci bir odağın yaratılmasına ihtiyaç vardır. Anti-emperyalist bilincin yeniden kökleşmesi için emperyalizmin teşhiri, bölgedeki gerici-faşist diktatörlerin yaratmış olduğu yoksulluk ve yıkım tablosunun emperyalizmle olan bağını somut verilerle ortaya koymak güncel bir görevdir.

Kürt coğrafyasında, Filistin’de, Irak’ta, Suriye’de halkın çektiği tüm acılarda emperyalist güçlerin sorumluluğu vardır. Rojava’ya dönük tüm kirli hesaplarda da bu güçlerin sorumluluğu vardır. Kamuoyuna yönelik kimi “yumuşatıcı” açıklamalar gerçeği yansıtmıyor.

Onların “çözüm” diye sundukları seçenekler, Kürt halkının iradesini yok sayan ve var olan kazanımları da yok eden seçeneklerdir.

Hiç kuşkusuz ezilen ulusların, halkların amacı haydutlar arasında bir tercih yapmak değil aksine hepsinden kurtulmaktır.

Tüm propaganda ve ajitasyon faaliyetlerimizde bu gerçeklere dikkat çekmek ve mücadele çizgimizi bu eksene oturtmak zorundayız. Kısacası ittifaklarda esneklik ama çizgide tartışılmaz bir netlik… Çizgide netlik, subjektif gücün varlığıyla değil, ideolojik bir duruşla alakalıdır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu