Bir dönem bütün muhaliflerini Ergenekoncu diye içeri attıran Erdoğan, şimdi de bütün muhaliflerini PKK’li ya da FETÖ’cü diyerek içeri attırıyor.
İçeri atılan bütün muhaliflerin gerçek anlamda suçlu olup olmaması, soruşturulmadan muhalefetten yoksun bırakılması, Erdoğan ve iktidarının istikrarını sürdürmesi için, uygulan bir çözüm yöntemi olarak yıllardır gündemde olan siyasi bir oyun.
Erdoğan diktasının bir devlet sopasını simgeleyen bu taktiği, Erdoğan ve müttefikleri için bir ayakta kalma projesi olarak tatbik edilmeye devam ettiriliyor.
AKP hükümetiyle birlikte bağımsız hukukun daha çok ayaklar altına alındığı Türkiye’de, Engizisyon hukukunu ve mahkemelerini anımsatan bu durum, Türkiye’nin dünya kamuoyunda anti-demokratik bir sistemle muhafaza edildiğini kanıtlayan gündem emarelerini çoğaltmaktadır.
AKP diktatörlüğünün hiçbir yasal gerekçesi olmadan, HDP’ye karşı uygulamış olduğu Kobanê operasyonu, Türkiye ve yönetim iktidarının anti-
demokratik tutumlarını bir kez daha ispatlayan güncel bir konudur. AKP ve MHP tarafından muhalefete gözdağı vermek için yapılan Kobanê operasyonu, faşist diktatörlüğün, kendi egemenliği için hiçbir kural ve hiçbir hukuki içeriği tanımadığını göstermektedir.
Türkiye’de, AKP iktidarına karşı demokrasi konusunda büyük mücadeleler sergileyen ve önemli bedeller ödeyen HDP’nin daha önce ve bugün yaşadığı bu haksız uygulama, HDP’nin ne kadar demokratik olduğunu göstermekle birlikte aynı zamanda HDP’nin büyüttüğü demokratik kitleye karşı AKP iktidarının ne kadar korku duyduğunu da göstermektedir.
Zira, AKP iktidarının tüm siyasal ve yönetimsel krizlerinde HDP’ye saldırması boşuna değildir. Buna rağmen, faşist diktatörlük karşısında, her kesimden gücü arkasına alarak faşizme karşı direnen HDP, demokrasi ve özgürlük konusunda tarihin dönüm noktalarını belirleyen direnişini sürdürmeye devam etmektedir.
HDP’ye yapılan operasyonun siyasi olması; 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin büyümesini hazmedemeyen AKP’nin başlatmış olduğu bir intikam alma operasyonudur. Siyasi soykırımını HDP’ye karşı aralıksız sürdüren AKP’nin, devam ettirmiş olduğu bu politikalar aslında HDP nezdinde, Türkiye halklarına uygulanan anti-demokratik darbelerin devamıdır.
Ekonomik krizlerin, açlığın, sefaletin ve pandemiyle mücadele politikalarının yetersiz kaldığı şu anki dönemimizde, yeni gündemler yaratmaya çalışan AKP hükümetinin, Türkiye halklarına karşı yeni bir algı gündemi olarak oluşturmaya çalıştığı, “HDP Kobanê operasyonu” az önce sıralamış olduğum olayların örtbas edilmesi için uygulanan bir siyasi taktiktir.
Dünya siyaset tarihinde egemen sömürücü güçlerin uygulaya geldikleri bu siyasi taktikler, artık dünya halklarının yabancısı olmadıkları politik çelişkilerdir. DAİŞ barbarlığına karşı, Türkiye ve Kürdistan halkının göstermiş oldukları direnişlere kin ve nefret besleyen AKP hükümetinin, aynı zamanda yeni seçim sürecinde muhaliflerini
etkisiz kılmak için bugün bahane etmiş olduğu Kobanê operasyonu, AKP’nin yarınlar için kendi çıkarları doğrultusunda planlamış olduğu bir siyasi hamledir.
Sıkıyönetim anlayışıyla muhalif güçleri bastırmaya gücü yetmeyen AKP’nin bugün öne sürmüş olduğu Kobani operasyonu, gerçek anlamıyla AKP’nin çaresizliğini sergileyen bir korku tablosudur.
HDP tarafından defalarca 6-8 Ekim olaylarının araştırılması için TBMM’ye önerge verilmesine rağmen, olayları reddeden ve araştırma komisyonu kurulmasına izin vermeyen AKP’nin, üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen tekrar Kobani olayını gündeme getirmesi, HDP’nin başlatmış olduğu demokrasi hareketinin yıpratılması için, AKP tarafından işlenen bir siyasi suçtur.
Yargı eliyle sürdürülen HDP’ye yönelik bu operasyonda; Libya, Doğu Akdeniz, İdlib ve Kürdistan’da tıkanan dış siyasetin gündemini değiştirmek ve toplumsal öfkeyi Kürt halkına, demokratik güçlere ve HDP’ye yönlendirmek için AKP tarafından gerçekleştirilen bu operasyon, Türkiye halklarının barış ve demokrasi isteklerini ertelemek ve engellemek için öne sürülen ve gücün hukukunu halklara dayatan ciddi bir sindirme operasyonudur.
Asıl gündemi saklamak için bir gölge oyunu olan bu operasyon, Kürtleri ötekileştirmenin ve Kürt siyasetçilerine uygulanan Türk-AKP milliyetçiliğinin hukuk dışı siyasi zihniyetidir.
Bütün hukuksal yaptırımlarını 12 Eylül Askeri Darbesi Anayasası’ndan alan AKP yönetim anlayışı, demokrasi ve özgürlüğü çiğneyen ve bu yolda mücadele eden bütün kurum ve kuruluşları acımasızca politik alandan tasfiye etmeye devam edecektir.
Gün geçtikçe AKP ve MHP’nin korkulu rüyası hâline gelen HDP’nin bugün ve yarın; her zaman olduğu gibi bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi tüm engellemelere rağmen devam edecektir.
Bunun için Türkiye halklarının ve Dünya kamuoyunun bu çetin günlerde HDP’nin yanında olması insani ve vicdani bir sorumluluktur.
