Güncel

Yorum- Haber | Pandemi Gölgesinde Uzaktan Eğitim

"Çocukların arkadaşlarından ve okul disiplininden kopmamaları için eğitimler takip edilmeli evet, ama öğretmen ve okul rolünü üstlenmek yıpratıcı olacaktır. Çocuğun bakımını üstlenen kişiyle ilişkilerinin bozulmaması, ev ortamının keyif alınabilir olması sağlanmalıdır."

Pandeminin yayılmasıyla birlikte, okullarda verilen eğitimin uzaktan eğitime dönüşmesi gecikmiş fakat yerinde bir karar oldu. Ne var ki, bu konuyla ilgili tecrübesi olmayan MEB hızlıca bir sistem kurmaya ve çekimleri yapmaya başladı. Sonuç nasıl mı? Bu süreci birkaç başlık altında değerlendirebiliriz.

 

Eğitim içeriği ve yolu

İçeriğin, dolayısıyla müfredatın; devletin yeni eğitim felsefesi olan “yapılandırmacı yaklaşım” için uygun olmadığını zaten biliyoruz. Öğrencinin merkezde, öğretmenin sınıfın bir parçası ve rehberlik eden pozisyonda olduğu bir stil ne örgün ne de uzaktan eğitim için söz konusu değil maalesef. TV üzerinden planlanan eğitim ise tam da öğretenin merkezde olduğu, öğrencinin sadece dinleyen nesnelere dönüştüğü bir sistem olacaktır.

İnternetin olanaklarından oldukça iyi faydalanabileceğimiz düşünülürse;  öğrencilerin, işin doğrudan parçaları olabileceği bir sistem kurmak mümkün. Bu sayede eğitimin içeriğinin de çocuğun hayal gücü kadar çeşitlenmesi kolaylaşacaktır.  Hatta sınıf ortamının dezavantajlı yanlarını da bu sistemle avantaja çevirmek de mümkün.

Bunları bakanlık düşünebiliyor elbette;  bu konuda yapılan açıklamalarda, planlama yapıldığı söylense de, ders öncesi ve sonrası çocuklara izletilen videolardan ve ilahilerden anlıyoruz ki; inanmak iyi niyetli bir yaklaşım olacaktır.

Özel okullar bu konuda daha özgün içerikler ve çalışmalar yapabiliyorlar. Parası olanların erişebildiği bu hizmette; öğrenci daha çok merkeze alınabiliyor, öğretmenlerin performans (sözleşmelerin her sene yenilenmesinden doğan) kaygısı bu eğitimin daha da yoğun hale gelmesini beraberinde getiriyor.

 

Görmezden gelinen “özel eğitim”

Tüm hazırlıklar, harıl harıl planlanıp uygulamaya koyulurken zaten göz önünde tutulmayan ve yok sayılan “özel eğitim” elbette gündem olmayacaktı. Uzaktan eğitimin, zamanı daha esnek planlayabilmek açısından avantajını kabul etmekle birlikte, okulun sağladığı sosyalleşme imkânını da düşünmek gerekiyor. Bu süreçte sosyalleşememe;  standart öğrenci psikolojisini bile olumsuz etkilerken, özelleştirilmiş eğitime ihtiyaç duyan öğrenciler için süreci daha da zorlaştıracaktır. Hoş, devlet ve özel okullar hâlihazırda özel eğitim için olanak yaratmıyorken, toplum da sokakta bu çocukların ve ailelerinin rahat etmesi için özen göstermiyorken, mevcut durumda bu çocuklar için bir “sosyalleşme”den de bahsedemeyiz. Bu da ayrı bir yazı konusu.

Devlet tarafından ihmal edilen bu eğitim alanı, bazı vakıfların girişimleriyle planlanmaya çalışılıyor. Örnek olarak söylemek gerekirse; Ege Özel Çocuklar Vakfı, bu planlamayı yapmaya başladı, gönüllü öğretmenlerle çevrimiçi içerik üretip, tüm ülkedeki öğrencilere ulaşmayı hedefliyor.

 

Kaygı düzeyi ve gerçeklik

Öğrenciler arkadaşlarından uzak, öğretmeniyle temas edemediği, dikkat dağıtan çok uyaranın bulunduğu ev ortamında bir yandan eğitim almaya çalışırken; diğer yandan da aileler bu süreçte öğretmenin yerini almaya çalışıyor. Ailelerin de öğrencilerin de kaygı düzeyleri yüksek.

Tüm öğrencilere ve ailelere şunu söyleyebiliriz ki; olağanüstü bir süreç yaşadığımızı unutmadan meseleye bakalım. Özellikle küçük yaş grubu öğrenciler için, akademik alan telafisi mümkün bir alandır. Bu günlerde aslolan zihin ve beden sağlığımızı korumaktır.

Çocukların arkadaşlarından ve okul disiplininden kopmamaları için eğitimler takip edilmeli evet, ama öğretmen ve okul rolünü üstlenmek yıpratıcı olacaktır.

Çocuğun bakımını üstlenen kişiyle ilişkilerinin bozulmaması, ev ortamının keyif alınabilir olması sağlanmalıdır. Bu çerçevede; hâlihazırda yükselmiş olan kaygı düzeyi gerçeklikle uyumlu seviyeye düşürülmeli, kaş yaparken göz çıkarılmamalıdır.

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu