Genel manada dünyada ve özel olarak Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar ve sürdürülen ittifak ilişkileri, esas olarak var olan emperyalist bloklaşmaya göre şekillenmektedir. Hiç kuşkusuz, bu genel tablo, kendi içinde bazı özgünlükler içermektedir. Ama emperyalistlerin ve uşaklarının çıkar eksenli-ikiyüzlü politikalarını dikkate aldığımızda ortaya çıkan bu farklı tutumların nedeni oldukça anlaşılır. Bu birincisi.
İkincisi; Tüm bu işgal ve ilhaklar, emperyalist bloklar arasında süren hegemonya savaşının bir yansımasıdır.
Hatırlanacağı gibi, Birinci ve İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşlarına giden süreçlerde karşımızda savaşa hazır en saldırgan emperyalist güçleri ve onların suç ortaklarını görüyoruz. Bugün ise öncelikle sahnede görülen emperyalistlerin ileri karakol niteliğinde olan devletlerdir. Elbette ki, Zelenski, ABD’nin başını çektiği emperyalist bloğun bir piyonudur. Dolayısıyla onun tüm icraatları emperyalist güçlerden-bloktan bağımsız değildir.
Yine İsrail Devleti’nin Ortadoğu halklarına dönük yapmış olduğu tüm kötülüklerin sorumlusu da ABD, İngiltere ve diğer bazı emperyalist devletlerdir. Savaş alanında kullanılan ölüm makinaları bu haydut devletlerin ürünüdür. Ve siyonist devlet kendilerine sunulan bu destek aracılığıyla insanlık suçu işlemeye devam etmektedir.
“Üçüncü dünya savaşı başladı veya kapıda” vb. yaklaşım sahiplerinin değerlendirmelerini bu tarihi tecrübeler ışığında yapmaları daha objektif sonuçlara ulaşmalarına hizmet edecektir. Her şeyden önce bir emperyalist paylaşım savaşından söz ediyoruz. Dolayısıyla bu savaşın özne güçlerinin objektif durumunu, an itibariyle savaşa hazırlık isteklerini somut verilerle ortaya koymamız gerekir.
Elbette ki emperyalizm savaş ve siyasal gericiliktir. Ve emperyalizm var oldukça savaş kaçınılmazdır. Dolayısıyla emperyalistler ne kadar barıştan söz ederlerse etsinler, ortada acımasızca yürütülen bir savaş vardır. Rus uçakları Ukrayna topraklarında, ABD ve batılı emperyalist güçlerin kukla yönetimine verdiği ölüm makineleri Rusya topraklarında halka karşı suç işlemeye devam ediyorlar.
Siyonist İsrail devleti, ABD ve yine kimi batılı emperyalist güçlerin desteğiyle Gazze’de, Lübnan’da, yeniden kanlı bir tarihe imza atıyor. Suriye’de, İran’da cinayetler işlemeye devam ediyor.
Açık ki, bu emperyalist işgallere, haksız savaşlara gerekçe arayanlar, ancak emperyalistlerin suç ortağı olabilirler. Eğer bu “sol” adına yapılıyorsa, bu durumu en basit tanımıyla emperyalizm ve suç ortaklarının değirmenine su taşımak olarak tarif edebiliriz.
Yine an itibariyle emperyalist savaş tehlikesi artıyor. Özellikle Ortadoğu’da her çatışma, yeni ve daha kapsamlı çatışmalara zemin yaratıyor. Bölgesel bir savaşın temel taşlarını örüyor.
Çünkü dünyada var olan kriz, ekonomik olarak en güçlü olan emperyalist merkezleri de etkilemekte. Bu nedenle derinleşen krize paralel olarak artan emperyalist savaş tehlikesi, bu ülkeleri savaş endüstrilerini daha hızlı bir şekilde geliştirmeye yöneltmekte. Bu da çatışma alanlarının daha fazla genişlemesine sebep olmakta ve bölgesel bir savaşın zeminini güçlendirmektedir.
İnsanlık Tarihi, Kırılan Kanlı Ellerin de Tanığıdır
Son süreçte parlamentoda egemen sınıf klik sözcüleri arasında süren “yumuşama” tartışmaları yeni bir sürece evrildi. Devlet Bahçeli’nin CHP genel başkanı Özel ile DEM partili kimi vekillerle selamlaşıp, tokalaşması bir anda ülke gündemini değiştirdi. Kimileri bu tokalaşmayı “yeni bir sürecin başlangıcı” olarak yorumladı. Ve bundan hareketle “Kürt sorununa yaklaşımda iktidar bloğu tutum değişikliğine mi gidiyor?” sorusu soruldu.
Bahçeli DEM partili vekillere uzattığı elin kerametini şöyle açıklamaktadır: “Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Gelin Türkiye partisi olun, milli birliğimizde kenetlenin teklifidir. DEM düşen sorumluluk uzanan elin kıymetini anlaması ve eşik olarak değerlendirmesidir.”
O el, onlarca yıldır Kürdün ölüm fermanını imzalayan kanlı bir eldir. Bu kanlı eller, bugüne kadar Kürde bir dizi tuzak kurdular. Yok saydılar, yok ettiler. An itibariyle bölgenin ve yaşadığımız coğrafyanın genel tablosuna baktığımızda uzatılan elin samimiyetten uzak, kurulmaya çalışılan yeni bir tuzak olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki, katilin her cümlesinden egemen ulus burjuvazisinin kibri akıyor. Yani katil, mazluma “uzattığım kanlı elin kadrini bil” diyor. Bizler tarihin öğrencisi, dönemin devrimcisiyiz ve tanırız bu kanlı elleri.
Mücadelesiz Bir Var Oluş, Mümkün Değildir
Bugün emperyalistler ve suç ortaklarının Ortadoğu’da ezilen ulus ve halklara karşı işlemiş oldukları suçların hesabını sormak için fedakârca bir mücadeleye girmek, ekmek kadar, su kadar bir ihtiyaçtır. Tersi bir duruş, mazlumların çığlığına kayıtsız kalmaktır. Bu da yalnız zulmedenleri cesaretlendirmez aynı zamanda bu yönlü her kayıtsız duruş beraberinde insani olan değerlere yabancılaşmayı getirir.
Genel manada sömürü ve zulme karşı mücadelede ezilenlerin kayıtsız duruşlarını eleştirmek bir ölçüde anlaşılır. Ama bunu bir şikâyete-yakınmaya dönüştürmek, geniş yığınların değiştirici ve yaratıcı gücünde kuşku duymak asla anlaşılmaz ve kabul edilmez.
Sonuç olarak; emperyalistler ve işbirlikçileri insani değer adına ne varsa, onu yok etmeye çalışıyorlar. Bu saldırılara karşı birleşmeli ve mücadele etmeliyiz. Güvenliğin, özgürlüğün teminatı mücadeledir. Mücadelesiz bir yaşam, mücadelesiz bir var oluş mümkün değildir. Mücadelenin bittiği yerde, ideolojik, siyasal kölelik başlar. Ve yaşam sıradanlaşır.