Güncel

YORUM | AKP iktidarının son darbesi: Barolar

"İktidar nezdinde bu sistem değişikliğine ihtiyaç duyulmasının iki esas nedeni var; devrimci, sosyalist, yurtsever savunmanın barolarda var olmasına ket vurmak ve iktidarının son zamanlarında yaptığı gibi devletten azade tüm yapıları devletin paraleline sokmak"

AKP-MHP iktidarının çoklu baro (esasında paralel baro) kurulmasına olanak tanıyan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek, yasalaştı.

Yasalaşan bu çoklu baro meselesi de AKP iktidarının TC’nin hukuk sistemine dönük yeni bir müdahalesi olarak tarihe geçti. Esasen AKP-Erdoğan hükümeti, iktidarlarının belli aralıklarında yargı ve savunma ile karşı karşıya geliyordu.

Bu karşı karşıya gelmelerinin devamında iktidar bloğu yargıyı ve Anayasa Mahkemesi’ni dizayn etti. Ardından da zaten can çekişen hukuk sistemine getirdiği çoklu baro yasasıyla 12 Eylül AFC’sini aratmadığını bir kez daha göstermiş oldu.

İktidarın 2016’dan itibaren bir dönem fiili bir dönem de resmen OHAL ile yönetmeye çalıştığı TC devleti, kitleler üzerinde OHAL ortamı ve uygulamalarını devam ettirmenin de gayreti içerisinde. Bu koşullar altında tarihi boyunca hiçbir geçerliği olmayan ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ klişesi böylelikle son darbelerinden birini daha almış oldu.

İktidar nezdinde bu sistem değişikliğine ihtiyaç duyulmasının iki esas nedeni var; devrimci, sosyalist, yurtsever savunmanın barolarda var olmasına ket vurmak ve iktidarının son zamanlarında yaptığı gibi devletten azade tüm yapıları devletin paraleline sokmak. Zaten barolarla başlayan bu paralelleştirme saldırıları önümüzdeki dönem meslek odalarıyla devam edecek gibi duruyor.

AKP iktidarı, son dönemlerdeki küçük ortağı MHP ile birlikte baro ve meslek odalarına yönelik saldırı tehditlerini ara ara dillendiriyordu. Barolara yönelik asıl hedef gösterme ise Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın LGBTİ+’ları hedef alan hutbesi ve Ankara Barosu’nun bu hutbeye yönelik suç duyurusuyla başlamış oldu.

Bu süreçle birlikte, barolar hedef gösterildi ve geçtiğimiz Mayıs ayında alelacele baroların bölünmesine yönelik kanun taslağı hazırlandı, ancak süreç Haziran’a sarkıtıldı.

Haziran ayında ise 80 ilin baro başkanının imzasıyla Ankara’ya ‘Savunma Yürüyüşü’ başlatılarak, savunmaya yönelik saldırılar teşhir edilmişti. Ancak AKP ve küçük ortağı MHP baroların tüm bu mücadelelerine karşın yasayı meclisten geçirdiler. Bu yürüyüş esnasında da, görmeye alışık olduğumuz polis saldırıları ve gözaltılara avukatlar da maruz kaldılar.

Savunmaya yönelik bu saldırılar bir kez daha gösterdi ki; içeride ve dışarıda TC devletinin AKP iktidarıyla birlikte girdiği bu dönem, daha da otoriterleşerek devam edecek.

Meclisten geçen bu yasa neleri kapsıyor, savunmadan neleri götürüyor?

İlk olarak AKP iktidarının çoklu baro teklifi kendisi gibi gerici-faşist ve yine kendi ‘hukuk normlarına’ paralel hareket edecek baroları kurdurma niyetinde. Çünkü meclisten geçen maddelere göre; “Avukat sayısı 5 binden fazla olan illerde, asgari 2 bin avukatla baro kurulabilecek.” Zaten yasa tasarısı henüz meclisteyken Ankara’da yeni bir baro için girişimler başlamıştı bile. Buna göre İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük baroların güçleri törpülenmeye çalışılacak.

Yine eklenen maddelerden birine göre de her baro, baro başkanı dahil en az 4 delegeyle ve 5 bin üyesi olan barolar bakımından ayrıca her 5 bin üye için ilave bir delegeyle Türkiye Barolar Birliği (TBB) Genel Kurulunda temsil edilecek. Böylece 49 üyeli bir baro da 4 delege ile 4 bin 900 üyeli bir baro da 4 delege ile temsil edilecek. TBB Genel Kurulu’nda İstanbul, Ankara ve İzmir’in belirleyiciliği azaltılacak.

Baroların bölünmesine dönük saldırının ana hatları bu iki madde üzerine kurulu denilebilir. Esas maddelerin içerisinde yer alan yükümlülükler ve disiplin kuralları ise yine barolar içi dizaynın katmerleştirilmesinden başka bir şey değil.

AKP iktidarının barolara dönük bu saldırıları ve savunmayı dizayn etme çabasını İranlı gazeteci ve insan hakları savunucusu Peyman Aref kendi ülkesinin geçmişinden bir örnekle değerlendirdi. Aref, daktilo.1984 adlı sitede yayınladığı yazıda, İran rejiminin 2001’de yasalaştırdığı ve Türkiye’de günümüzde yasalaşan çoklu baroya benzer bir süreçten geçildiğini hatırlattı. Aref, İran’da değiştirilen 187. Madde ile birlikte iktidar destekli avukatlığın açığa çıktığını vurguladı.

Yasadan sonra avukatlık mesleğinin nasıl içerisinin boşaltıldığını ise şu örnekle anlatıyor: “Avukatlık meslek olarak iktidar yanlısı avukatlar ve iktidar karşıtı avukatlar olarak ikiye bölündü ama müvekkil için davayı kazanmak önem taşıyordu. Dolayısıyla iktidar yanlısı olan ve kalkınma yasasının 187. maddesi üzerine kuruldukları için “187 madde avukatları” adıyla tanınan avukatlar hem mahkemelerde hem de müvekkiller nezdinde öncelik bulmuş oldu.”

Hem Aref’in anlattığı örnekler hem de AKP iktidarının ve bir bütün TC devletinin geçtiği süreçler düşünüldüğünde, barolar başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerine yönelik saldırıların bu denli artmasında yatan neden yukarıda bahsedildiği üzere iktidarın yönetme krizi ve bu krizi aşmak için daha da otoriterleşmeye başvurması.

AKP iktidarı, ithalata dayalı ekonomik sisteminin çöküntüleri altında ezilirken, bugün hiç olmadığı kadar muhalefetten ve sokaklardan korkuyor. İşçi, emekçi ve ezilenler açlığa mahkum olmamak için dünyanın dört bir yanında direnişte, Türkiye’de de dipten gelen dalga herkesin malumu. Egemenler, bu şartlar altında her sesi baskılamaya susturmaya çalışıyor. HDP ve Kürt kazanımlarına, kadın kazanımlarına, LGBTİ+’lara, emekçilerin kıdem tazminatlarına…

Bugün bu koşullar altında yeni özgür bir gelecek yaratma gayesindeki tüm güçlerin ise toplumun tüm bu kesimleriyle dayanışması, omuz omuza yürümesi elzem bir hale geliyor. Çünkü fırtına yaklaşıyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu