14 Mayıs’ın ardından 28 Mayıs’ta yapılan ikinci turun ardından seçimler sonuçlandı. Ancak seçimler üzerinden yürütülen tartışmalar halen devam ediyor.
Başından bu yana iki burjuva klik ve iki erkek aday etrafında buluşan çeşitli reformist çevrelerin de parçası olduğu “kurtuluş” havası ile halkın öfkesi sistem içine kanalize edilmiş oldu. Kadınlarda da açığa çıkan sonuç üzerinden bir çeşit hüsran ve karamsarlık tablosu yaşanmaktadır.
Başta Kadınlar Birlikte Güçlü olmak üzere kadın hareketi bileşenleri tarafından yürütülen tartışmalarda patriarkal düzen yerli yerinde dururken kadınlardan herhangi bir erkek cumhurbaşkanı adayı için oy istemesinin politik olarak doğru olmayacağı ve yapılacak çalışmalarda esas vurgunun kadın mücadelesinin seçime ve sandığa sığmayacağı vurguları yapılmıştı.
Ancak bu fikri dile getiren kadın örgütlerinin zayıf olmasının da etkisiyle burjuva muhalaefetin ve onlara eşlik eden kimi çevrelerin her gün biraz daha fazla estirdiği Kılıçdaroğlu ile “kurtuluş, nefes alma” vb. rüzgarı halkın önemli bir kısmını ve kadınları etkilemiştir. Dolayısıyla kadın kitlelerinde de açığa çıkan karamsar hava anlaşılırdır.
Tabii ki AKP’nin değnekliğinde Hizbullahçı Hüda-Par ve Yeniden Refah Partisi’nin Meclis’te olması, kadın örgütlerinde ve kitlelerinde çok daha kapsamlı saldırıların devreye gireceği korkusu ve tartışmasının yürütülmesine neden olmaktadır. Bu durumun haklı yanları vardır.
Zira AKP-MHP faşist iktidarı, seçimlerden epey önce de İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasıyla başlayan süreçte kadınlara, kadın haklarına ve LGBTİ+lara dair sert saldırıları zaten sürdürüyordu. Ancak AKP iktidarının başı Erdoğan’ın resmi sonuçlar daha açıklanmadan Kısıklı’da yaptığı açıklamada, LGBTİ+lar için savurduğu “ümüğünü sıkma” tehdidi ve devamında LGBTİ+ derneklerini kapatma tehdidi ile birlikte düşündüğümüzde tablonun ağırlaştığını görmek zor değil.
“Yeni Meclis”in, “TBMM tarihinin en gerici meclisi” olduğu tartışması ve Yeniden Refah Partisi milletvekili Ali Yüksel’in üç kadınla evli olduğunun açığa çıkması da yeni tartışmalara yol açmış durumda. Tüm bu tartışmalar seçim öncesinde Kılıçdaroğlu lehine yapılan yanıltıcı propaganda ve “sandık eşittir kurtuluş” söylemi ile ilgilidir. Bu propagandada mücadelenin tek adresi seçim-sandık olarak kurgulanmış ve burjuva muhalefet çözüm olarak sunulmuştur.
Bu kurgu başarısızlıkla sonuçlanınca yaşanan karamsarlık hali açığa çıkmıştır. Bundan kaçınmak gerekir. Umut hiçbir zaman burjuva kliklerinin şu ya da bu temsilcisinde değil kendi örgütlülüğümüzdedir. Yaymamız gereken her koşul altında mücadelenin verilmesi gerektiğidir.
Cesaretlendirici eylem ve pratiğe ihtiyaç var!
Elbette ki ekonomik krizin daha da derinleşmesinin ve en fazla kadınları etkileyecek olmasının, kadınları işten çıkarmaların artmasının, engelli ve çocuk bakım parasının kesilmesinin gündemde olmasının, karşılıksız emeğin daha fazla sömürüleceğinin farkında olarak hareket etmek gerekir.
LGBTİ+lar ve kadınların yeni mücadele döneminde saldırının çok daha fazla hedefi olacağını kestirmek zor değil. Zaten mevcut haklarına saldırılar gündemedir ve daha fazla gündeme gelecektir. Tüm bunların olma ihtimali nedeniyle bundan sonraki mücadelenin daha çetin geçeceğini biliyoruz. Her zaman en ağır saldırıların kadın ve LGBTİ+lara yapılmış olduğu gerçeğini unutmadan hereket etmek gerekir.
Ancak bunları sıraladığımızda ortaya çıkan karamsar tabloyu dağıtmak da gereklidir. Bunu da ancak kadınlar cephesinden kendi gücümüzü hatırlatan, örgütlendiğimizde neleri yapabildiğimizi hatırlatan, cesaretlendirici söz, eylem ve pratikle tersine çevirebiliriz.
Herşeyden öte, ortada az önce saydığımız ağır saldırıların ortasında kadınların en dinamik mücadele pratiğini sergilediği gerçeği vardır. Ve bu gerçek devrimcidir. Kadın hareketi ne kadar gerçekçi ve cesaret veren bir noktada durursa kadınların yanıtı da o kadar benzer ve hızlı olacaktır.
Mevcut karamsar tablo içinde evet tüm kadınlar çok daha endişeli ancak gözleri ve kulakları kadın hareketi ve onun özellikle İstanbul’daki en dinamik bileşeni KBG bileşenlerindedir. Bu bileşenin İstanbul’daki pratiği diğer her alan veya il için itici bir güçtür ve öyle olmaya devam edecektir.
Sokağın gücü tabloyu değiştirecektir!
Yaz dönemi belki biraz daha sakin geçecek ancak akabinde biraraya gelecek kadın hareketi öznelerinin ve de KBG’nin harekete geçici tarzda bir pratik içinde olması önemlidir. Buna dair tartışma ve planlamalar yapılmaktadır.
Özellikle yerellerde, semtlerde yaşayan ve büyük oranda ekonomik krizin cenderesi içindeki kadınlarla forum, ev buluşmaları vb. her türlü biçimleri ısrarla ve inatla denemek gerekiyor. Hangisi kadınları kadınlarla daha fazla buluşturuyor ve örgütlüyorsa ona yüklenmek doğru olacaktır. Çok klasik de gelse de halk, geniş tartışmaların, verimli yol ve yöntemin en açık adresidir.
Burada sokağın gücünü de es geçmemek lazım. Erkek egemen iktidar da sokağın gücünün farkıdadır. Bu gücü her şekilde kullanmak mevcut karamsar tabloyu tersine çevirmek için önemli bir adımdır.