H.Merkezi: 10 Ekim 2015 tarihinde DAİŞ-TC işbirliğinde gerçekleştirilen Ankara Katliamı’nın birinci yıldönümü yaklaşırken Yeni Demokrat Gençlik (YDG) yaptığı açıklama ile sokağa çıkma ve hesap sorma çağrısı yaptı.
“Katliamlarla sindiremeyeceksiniz” başlığıyla yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Barış mitingine yapılan saldırı, milyonlara ‘ibret dersi vermek’ için uyguladığı kanlı bir yöntemdir”
“TC devletinin kanlı tarihine yenisini eklediği 10 Ekim, birinci yılını doldurdu. 10 Ekim Ankara tren garındaki Barış mitingine yapılan bombalı saldırı devletin ne kadar kirli bir savaş politikasına sahip olduğunun bir göstergesidir.
Devlet, Amed’le başlattığı saldırıları Suruç ile devam ettirmiş ve ‘şanlı tarihine altın yaldızlarla’ yazabileceği bir katliama daha imza atmıştır. T.Kürdistanı’ndaki sokağa çıkma yasakları ve katliamlara, devrimci ilerici yurtsever kesimlere yönelik operasyon ve baskılara karşı ses vermek adına düzenlenen Barış mitingine yapılan saldırı, devletin kendine muhalif kesimlerin sesini kesme, milyonlara ‘ibret dersi vermek’ için uyguladığı kanlı bir yöntemdir. T.Kürdistanı’nda halkın direnişi ile karşılaştığı bir dönemde batıdan gelecek bir ses ve güç birlikteliği devlet için korkutucu olmuş; yurtsever, ilerici, devrimci güçlerin ortak barış çağrısını bir an önce kesmeyi amaçlamıştır.”
“Devlet, IŞİD’in Ortadoğu’daki barbar, katliamcı politikalarını desteklemiştir”
“Devlet bir yandan katlederken bir yandan da katliamlarına IŞİD gibi bir kılıf uydurabilmiştir. 10 Ekim Ankara Katliamı’nın ardından yapılan açıklamalarda devlet sözcüleri, IŞİD’in ülkede birçok militanının olduğunu ve –gülünçtür ki- eylem yapmadan tutuklayamayacaklarını belirtmişlerdi.
Öyle ki devletin bugüne kadar IŞİD’le yakın teması, IŞİD’in ülkenin her yerinde hücrelerinin olmasına rağmen zarar görmemesi ve yaşadığımız coğrafyada etkili bir güç olmasından da görülebiliyor. Devlet, Kürt halkına açtığı savaşta yardımcı aktör olarak kullandığı IŞİD’e tırlar dolusu silah göndererek de IŞİD’in Ortadoğu’daki barbar, katliamcı politikalarını desteklemiştir.”
“AKP hükümetinin başlattığı sivil darbenin hedefi ‘temizlik’ bahanesiyle ezilenler oldu”
“T.Kürdistanı’nda katliamların sonlandığı ve sokağa çıkma yasaklarının kısmi sokağa çıkma yasağına dönüştürüldüğü bir süreçte, TC içindeki çatlaklardan bir darbe girişimi baş gösterdi. Darbenin girişimden ibaret kalması ezilenler cephesinden olumluluk arz etmemektedir. Darbe girişimi sonrasında AKP hükümetinin başlattığı sivil darbenin hedefi ‘temizlik’ bahanesiyle ezilenler oldu.
Sivil darbeyle gelen OHAL kapsamında çıkartılan KHK’larla, devlet kendi yaptığı katliamların ve darbenin faturasını ezilenlere kesmiş oldu. Ayrıca muhalif sesin yükselmesi bir kenara yükseltmeyi düşünmek dahi KHK’larla suça teşvik olarak kabul edildi. Bu sayede yurtsever ilerici, devrimci kesimler sindirilmeye çalışılıyor, sindiremeyeceklerini ise operasyonlarla gözaltına alıyorlar. OHAL’in ilk yansımaları tutsaklara uygulanan işkence ve tecrit politikalarında, göz altıların 45 güne çıkarılmasında görülüyor.”
“Bizler bu politikaların kıskacı altında sinmeyecek, geri adım atmayacağız”
“Görüldüğü üzere devlet 10 Ekim’de halkın barış isteğine karşı saldırıyla cevap vererek biat ettirme politikasını hızla hayata geçirmiştir.
10 Ekim’in hemen sonrasında T.Kürdistanı’nda katliamların artması, darbe ve OHAL ile hukuksuz gözaltı ve tutuklamaların artması devletin muhalif kesimlerin bir araya gelmesinden duyduğu öfke ve korkuyu gözler önüne sermektedir.
Bizler bu politikaların kıskacı altında sinmeyecek, geri adım atmayacağız. 10 Ekim’de barışı vurmak isteyenler bugün silahlarını OHAL bahanesiyle barış savunucularına doğrultmuşlardır. 10 Ekim Ankara Katliamı’nı unutmayacağız diyorsak; biz bugün OHAL kapsamında görevlerinden uzaklaştırılan barışı savunan akademisyenleriz. Biz bugün Kürt halkının direnişine ateş, katliamlarına ses olan ve okullarından atılan öğrencileriz. Bugün OHAL hala devam ederken Dilok’ta katledilen Kürt Alevilerinin, kıdem tazminatı hakkı gasp edilmişken darbenin faturasının kesildiği işçilerin sesiyiz.”
“Katliamlara karşı sesimizi yükseltmek için 10 Ekim’de alanlara…”
“OHAL ile birlikte TC zihniyetinin en berrak haliyle kadınlara, LGBTİ’lere yönelik artan saldırılara karşı cüretimizi kuşanıyoruz. 10 Ekim Ankara Katliamı, devletin ezilen kesimlere yönelik saldırılarında şiddetin daha yüksek perdeden uygulanacağı anlamına gelmekteydi. Bu saldırılara karşı ezilen halk yığınlarıyla birlikte mücadeleyi yükseltmek ve geliştirmek bizlerin devrimci bir görevidir.
10 Ekim Ankara Katliamı’nın birinci yılında, devletin baskı ve katliam politikalarına biat etmediğimizi ve etmeyeceğimizi göstermek, katliamlara karşı sesimizi yükseltmek için 10 Ekim’de alanlara…”