Dünyanın hangi yerinde öğretmenler öğrencilerine kavuşmak için bedenlerini ölüme yatırırlar ki? Böyle bir şeye neden ihtiyaç duyarlar? Bir öğretmenin yeri öğrencisinin yanıdır zaten. Öyle değil mi? Eğer dünyanın herhangi bir yerinde öğretmenler öğrencilerine kavuşmak için ölümü göze alıyorlarsa, orada bir sorun vardır. Faşizmin ayak sesleri yükselmiş ve dört bir tarafımızı sarmıştır. O öğretmenler ise faşizmin duvarlarını ellerinde kalan son şeyle, yani bedenleriyle yıkmak için mücadele ediyorlardır. İş için, emek için, onur için, öğrencileri için… Yani hayatları için mücadele ediyorlardır. O mücadele ki en onurlu olanıdır.
Faşizmin ayak sesleri demişken, bizler Türkiye’de faşizmin ayak seslerini daha yeni duymuyoruz elbette. TC devleti kurulduğundan bu yana ayak sesini her alanda halka, ezilen kesimlere duyurmaktan geri durmamıştır. Son dönemde ise 7 Haziran seçimlerinden sonra, daha üst perdeden yükselen bu ayak sesleri OHAL’in ilanıyla birlikte her yanımızı sardı. İliklerimize kadar hissettiğimiz faşizm T. Kürdistanı’nda şehirleri, köyleri, insanlığımızı yakarken, batıda ise insanları gözaltı ve tutuklamalarla, siyasi soykırımlarla sindirmeye çalıştı. Okullarımızda ise sıra arkadaşlarımızı ve hocalarımızı bizlerden kopardı. Hiçbir kanıt gösterilmeksizin KHK’ler ve türlü bahanelerle açığa aldı, ihraç etti, tutukladı. İşimi geri istiyorum diyeni copladı, gözaltına aldı, direniş seslerini görmezden gelmeye çalıştı. Başkanlık dayatmalarıyla halkı referanduma götürüp, oylarını çaldı. Hal böyleyken ezilen kesim ve işçilerin ise her dönem olduğu gibi direnmekten başka bir çaresi kalmadı.
Onlar direnişin onurlu yolunda yürüyorlar
İşte Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve Kemal Gün de direnişten başka çarenin olmadığını herkese bir kez daha hatırlatan insanlar. İkisi öğrencilerine kavuşmak için diğeri ise oğlunun cansız bedenine kavuşmak için bedenlerini ölüme yatırdılar. Bu üç koca yürek ellerinde kalan son şeyleriyle direnişi büyütürken, ezilen kitlelere de umut oluyorlar.
Kemal amca açlık grevi direnişinin 80. gününü geçti, kalıcı hasar ve hayati tehlike de direnişinin kararlılığıyla boy göstermeye başladı. O geri dönüşü olmadığını bilerek, evladı için bedenini ölüme yatırmışken aynı şekilde hocalarımız da sonunu bildikleri o yola girdiler. Türkiye’nin birçok ilinde, tüm saldırılara ve gözaltılara rağmen işleri, emekleri ve onurları için direnişlerini sürdüren kamu emekçileri var. Nuriye ve Semih hocamız da bunlardan ikisi. Ankara Yüksel Caddesi’ndeki oturma eylemleri 190’lara gelmişken açlık grevi direnişleri ise 70. güne yaklaşıyor, kalıcı hasar ve hayati tehlikeleri de artıyor.
Lakin faşizm üç maymunu oynayarak, yeni KHK’ler ve keyfi, hukuksuz uygulamalarla insanları işlerinden atmaya, zulmetmeye, tutuklamaya ve katletmeye devam ediyor. Direniş başladığından bu yana hemen her gün saldırı, gözaltı, baskılarla Semih ve Nuriye hocamızı yıldırmayı umdular ama umduklarını bulamadılar. Baskılar karşısında yılacaklarını sanan faşizmin suratına yumruk gibi çarptılar direniş ruhunu. Ve açlık grevine başladıklarını duyurdular. Bunun üzerine yine saldırdılar direniş alanına, desteğe gidenleri işkenceyle gözaltına aldılar. Fakat ne hocalarımız ne de destek verenler yıldı. Direnişe en güzel ve güçlü şekilde devam ettiler. Bu üç direnişçinin talepleri de çok değil. Onlar sadece haklarını geri istiyorlar. Kemal amca cenaze hakkını, hocalarımız ise hukuksuzca ellerinden alınan çalışma haklarını…
Ülkemiz toprakları açlık grevlerine ve ölüm oruçlarına yabancı değil. Öyle ya faşizmin olduğu yerde direniş de olacaktır elbette. Topraklarımız 96’da 2000’lerde 2011’de yaşadı bu görkemli direnişleri. Hakları ve insanlık onurları için yatırdı insanlar bedenlerini ölüme. Toprağa verdik canlarımızı bu onurlu direniş yolunda. Lakin ne bizim umudumuz ne de direniş azmimiz eksildi onlarla. Tam aksine, toprağa verdiğimiz her canımız umudumuzu ve gücümüzü perçinledi, direniş yolunda önümüze ışık oldu.
Olmaya da devam ediyorlar. Faşizm bilsin ki Kemal amcanın da Nuriye ve Semih hocamızın da yanındayız. Onurlu direnişlerinde yalnız değiller ve olmayacaklar.
Bir ÖG okuru