İstanbul: 15 Haziran günü Gezi Parkı’nda çadırlara yapılan baskın ve ardından devlet terörü ile halka kapatılıp, polise açılan Gezi Parkı’nın, 8 Temmuz günü Gezi Parkı, Vali Avni Mutlu tarafından açılışı yapılacağı ilan edilmişti. Gezi direnişçileri de burada yerini almış ve Valiyi sorularıyla terletmişlerdi.
Parkın açılışının ardından direnişçiler, sevinç ve özlem içerisinde 15 gün boyunca kolektif bir ruh içerisinde yaşadıkları parka girmişler, ancak devlet, direnişçilerin bu sevinci karşısında aldığı yenilgiyi hazmedemeyerek, direnişçilere saldırmış ve parkı adeta acizliğinin bir göstergesi olarak yeniden kapatmıştır.
“Çocuğumun katili benim”
İşte o gün orada parka girmek isteyenler arasında İzmir’den gelen 16 yaşındaki lise öğrencisi Mustafa Ali Tombul da vardı… Daha sonrasında polis teröründen de payını alan Mustafa Ali, görgü tanıklarının ifadelerine göre bir polis tarafından tutulmuş ve başka bir polis tarafından da gaz bombası fişeği ile başından yaralanmıştı.
Apar topar Taksim İlkyardım Hastanesi’ne götürülen Mustafa Ali’nin babası, olayı haber alır almaz İstanbul’a gelmiş ve “Çocuğumu vuran polis, benim vergilerimden kazanıyor.
Çocuğumun katili benim” diyerek, tepki göstermişti.
Bir süre yoğun bakımda tutulan Mustafa Ali, bir süre sonra gözlerini açarak hastanede kendisin bekleyen ailesini, arkadaşlarını ve onu tanımayan yüzlerce direnişçiyi sevince boğmuştu.
“Bir süre daha yoğun bakımda”
Biz de dün (24 Temmuz) Mustafa Ali’nin ailesini bir kez daha ziyaret ederek Mustafa Ali’nin durumunu öğrenmeye çalıştık. Görüştüğümüz anne Öznur Karaağaç Aygün, oğlunun daha iyi nefes alabilmesi için boğazından küçük ve tehlikesiz bir operasyon geçirdiğini ve ciğerlerinin enfeksiyon kaptığını söyledi.
Tüm bunlara rağmen durumun giderek iyiye gittiğini söyleyen anne Aygün, Mustafa Ali’nin bilincinin açık ve yerinde olduğunu, hareket etmekte sıkıntı yaşamadığını belirterek, “Ama bir süre daha yoğun bakımda kalması gerekiyor” dedi.
Polisler hakkında dava açıldı
Mustafa Ali’nin vurulduğu günden bu yana hiç yalnız bırakılmadıklarını söyleyen anne Aygün, “Doktorları, ona bir anne-baba gibi yaklaşıyor. Hasta bakıcılar, hemşireler, hastanedeki tüm personel bize yardımcı oluyor” diyerek hastane çalışanları tarafından da sahiplenildiklerinin altını çiziyor.
Polisin normalde “koruyan”, “sığınılabilecek” bir imajı olduğunu ama bu Gezi olaylarının ardından bu imajın da tamamen yok olduğu söyleyen anne, polis hakkında dava açtıklarını ve ellerinde delil olduğunu da ekliyor sözlerine.
Bu kısa sohbetin ardından Mustafa Ali’ye selam söyleyerek yanlarından ayrılıyoruz.
