Karadenizli şarkıcı Apolas Lermi’nin Diren Karadeniz şarkısında geçen, “bu sene da fındıklar gülmedi yüzumuze, topla topla bitmeyi, çayda para etmeyi” sözleri Karadeniz köylüsünün tarımda yaşadığı sorunu en iyi anlatan sözlerden biridir desek abartmış olmayız.
Karadeniz, engebeli arazisi ve Türkiye’nin geri kalanından daha farklı bir iklime sahip olması sebebiyle tarımsal alanların daha sınırlı olduğu toprak yapısına sahip bir coğrafyadır. İkliminin yağışlı ve ormanlarla kaplı olması sebebiyle de tarımsal üretim büyük oranda çay ve fındık üzerine yoğunlaşmıştır. Çay ve fındık dışında, mısır, fasulye, lahana, kabak, ceviz, kivi ve çeşitli meyveler yetişse de bunlar ticari amaçtan çok üreticinin günlük ihtiyaçlarını karşılamaya dönük üretiliyor. Tarım dışında bölge köylüsü hayvancılıkla uğraşsa da, hayvancılık da ticaretten çok günlük ihtiyaçları karşılamaya dönük olarak yapılmaktadır. Tarım ve hayvancılık bu şekilde yapılınca haliyle esas geçim kaynağını da kimi bölgelerde fındık, kimi bölgelerde çay, kimisinde de çay ve fındık beraber oluşturmaktadır. Fakat onlar da yıllardır çözülmeyen birçok sorun nedeniyle üreticinin belini bükmeye devam ediyor. Konumuzun dışında da olsa değinmek gereken bir nokta da; bölgede iş ve istihdam olanaklarının çok fazla kısıtlı olması, tarımda yaşanan sömürü insanların memleketlerinden büyük şehirlere ya da yurtdışına göç etmelerine sebep olmuştur. Özellikle de kırlardan kentlere göçlerin başladığı 70’li yıllara ve bugün büyük şehirlerde yaşayan insanlara bakıldığında birçoğunun Karadeniz’den göç etmiş insanlardan oluştuğu görülmektedir.
Geçmişten günümüze geldiğimizde ise benzer sorunun hala daha yaşandığını görmekteyiz. Tarım arazilerinin azlığı, var olan tarım arazilerinin akrabalar arasına bölünmüşlüğü, taban fiyatlarının düşüklüğü derken Karadeniz köylüsünün geçim sıkıntıları artmaya, buna paralel olarak özellikle de gençlerin köyleri boşaltmasına sebep olmaktadır.
Taban Fiyatları ve Tefeci, Tüccar Sömürüsü
AKP öncesi, üretici, fındığını Fiskobirlik’e satarken, tarımda uygulanan neoliberal politikalarla beraber Fiskobirlik devre dışı bırakılmış, bunun yerine fındık tüccarları açığa çıktı. Bu tüccarlar da üretici ile tüketici arasına oturan büyük bir engel oluşturarak, bugün fındık ve çaydaki sömürünün en büyük nedenlerinden biri olmaktadır. Şu an fındığın fiyatı 8 TL, çayın fiyatı ise 2 TL olarak belirlendi. Verilen bu fiyat ise köylünün geçimini sağlamaya yetmemektedir. Örneğin 1 ton fındık üreten bir köylü 8000 TL gibi bir ücrete fındığını satmak zorunda kalacak. Senede bir kere mahsul veren fındıktan gelen bu ücret hiçbir şekilde bir ailenin geçimine yetmeyecektir. Kaldı ki herkesin bu kadar arazisi de olmamaktadır. Çayda da aynı durum geçerli. Senede 3-4 defa ürün veren çayın kilosu 2 TL’den alınınca benzer bir hesapla fındıkla denk miktarlara gelmektedir. İşin üretici yönü böyleyken bir de tüketici yönü bulunmaktadır. Örnek verecek olursak üreticinin kilosunu 8 TL’ye sattığı fındık, tüketicinin önüne ortalama 50-60 TL arası bir fiyatla gelmektedir. Aynı şekilde üretici çayın kilosunu 2 TL’ye satarken, üretici kilosunu 25 TL gibi bir fiyatla almaktadır. Üretici ile tüketici arasındaki bu uçurum sömürünün ne boyutta olduğunu bize göstermektedir.
Trabzon’dan Bir ÖG Okuru