TKP/ML ve MLKP dava tutsakları süren açlık grevlerine ve bu süreçte AKP hükümeti nezdinde devletin takındığı tavra ilişkin Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishane’sinden ortak bir açıklama yayımladı. Başbakan gittiği her yerde idam tehditleri savururken hatırlanacağı üzere 14 Kasım günü görülen duruşmalarında 8 TKP/ML tutsağı gerçekte idam anlamına gelen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Devrimci tutsaklar başbakanın idam sevdasına “Gelin asın bizi. Yaşamı uğrunda ölecek kadar sevenleri yolundan döndürecek bir güç yoktur” sözleriyle yanıt verdi.
“Asın bizi!
Kendinizi çok güçlü sanıyorsunuz!
Amerika’ya, Avrupa’ya yaslanmışsınız ya, ‘sırtımız yere gelmez’ diyorsunuz. Bir kolunuzda asker, diğerinde polis var. Omuzlarınıza para babalarını, ayaklarınızın altına ise halkı almış padişahlık hayalleri kuruyorsunuz.
‘İleri demokrasi’ gösterip faşizmle vuruyorsunuz!
Bu ülkenin gördüğü-göreceği en demagog Başbakan sizsiniz. Uğurların, Ceylanların, Sorinlerin, Eneslerin, Roboski’nin elinize bulaşan kanını silmeden halkın karşısına çıkıp ‘çocuk katilleri’, ‘terörizm’ teraneleri okuyacak kadar pişkinsiniz. Ağzınızdaki havyarın izini silmeden, halkın gerçek vekillerini ‘kuzu-kebap’ demagojisiyle köşeye sıkıştırıp ‘itibarsızlaştıracağını’ sanacak kadar şuursuz… Ya bizi çok akılsız sanıyorsunuz, ya da içine düştüğünüz parodiyi göremeyecek denli körleşmişsiniz.
Şimdi bir de urgan sevdasına tutuldunuz!
Elinizde bir iple toplantı toplantı, ülke ülke geziyor; kameralara poz veriyor, esip gürlüyorsunuz. Sayın Abdullah Öcalan’ı işaret edip, Kürt halkımızı, devrimcileri, ilericileri, yurtseverleri idamla tehdit ediyor, sindirmeye kalkışıyorsunuz. Kendinizce bir taşla iki kuş avlayacağınızı hesap ediyorsunuz. Kürt halkımızı, ilericileri, devrimcileri, yurtseverleri kırıntılara razı edip, Türk halkımızı ise şovenizmle zehirleyip uyutabileceğinizi düşünüyorsunuz. ‘Darbe karşıtlığı’ ile övünüyorsunuz, ne var ki, elinizdeki urganla Evren Paşa’nın karikatürü gibi görünüyorsunuz.
Çok kibirlisiniz!
O kadar kibirlisiniz ki aşamayacağınız dağ, dize getiremeyeceğiniz kimse yok sanıyorsunuz. Tanklarınıza, toplarınıza, banka hesaplarınıza, zindanlarınıza, darağaçlarınıza güveniyorsunuz. Ne ki tüm bunların haklı bir davanın, ayağa kalkmış bir halkın karşısında kâr etmeyeceğini unutuyorsunuz. Size önerimiz, kendi deneyiminizden öğrenemiyorsanız dönüp bir de tarihe bakmanız olacak…
Orada; darağacına başı dik yürüyen Şeyh Bedreddin’i, Pir Sultan’ı, Seyit Rıza’yı, Şeyh Sait’i göreceksiniz. İdam sehpalarını tekmeleyerek ölümsüzleşen Denizleri, Necdetleri, Alileri göreceksiniz.
Orada; Diyarbakır işkencehanelerinde parça parça kesilen ama yine de boyun eğmeyen İboları, bedenlerini ateşe vererek direniş ateşini yükselten Mazlumları, Dörtleri göreceksiniz.
Orada; ‘Biz buraya teslim olmaya değil ölmeye geldik’ diye haykıran Mahirleri; ‘82’de ‘84’te, ‘96’da, 2000’lerde hücre hücre eriyerek ölümsüzleşen devrimcileri göreceksiniz.
Orada; dağlarda, meydanlarda, işkencehanelerde ölen ama teslim olmayan binlerce yiğit kadın ve erkeği göreceksiniz.
Daha da mı anlamıyorsunuz?
O zaman bu açık mektupta tarihin ve halklarımızın huzurunda bir kez daha meydan okuyoruz size.
Hodri meydan!
Gelin asın bizi. Yaşamı uğrunda ölecek kadar sevenleri yolundan döndürecek bir güç yoktur. Pir Sultan’ın ayak izlerine basar; Denizlerin, İboların, Mahirlerin direngenliğiyle tekmeleriz sehpayı. Açlığın kıyısında yaşama, üretmeyi bildiğimiz gibi, darağacında karanfil olup boy vermeyi de biliriz.
Biz zafere yazgılı bir davada ölümsüzleşiriz, siz çürümüş düzeninizle birlikte yok olup gidersiniz…”