Karaman’daki Ensar Vakfı ile KAİMDER yurtlarında kalan çocuklara yönelik cinsel istismar davasının 20 Nisan’da ilk duruşması yapıldı. Vakfın okullarında çalışan tecavüzcü Muharrem Büyüktürk hakkında ilk duruşmada 308 yıl, 3 ay hapis cezası verildi.
Büyüktürk hakkında ilk duruşmada kararın çıkması ve 308 yıl olarak belirlenen hapis cezası, Büyüktürk’ün çalışanı olduğu Ensar Vakfı’nın aklanması ve vakıfla ilgili hiçbir soruşturma dahi yapılmadan ve üstelik davaya müdahilliğinin kabul edilmesi açısından erkek egemen anlayışı bir kez daha ortaya koydu.
Hukuk dilinde müdahili olmak, “Bir suç fiilinden dolayı hakkı zedelenen ve bir kısım haklar isteme için savcı yanında ceza davasına katılan mağdur ve ilgililer” şeklinde geçerken Ensar Vakfı tam da “koruması” AKP iktidarı gibi kendini mağdur kategorisine koyarak aklanma, temize çıkma çabası peşinde.
Erkek yargı davanın ilk duruşmasında en hızlı “yargılama” ve en yüksek ceza” yöntemi ile ve Ensar Vakfı’na “dokunmadan” karar vererek “adaleti” sağlama çabasında.
Ensar’da karar, tepkileri yatıştırmak için jet hızıyla geldi
Duruşma apar topar bitirilirken şu soruları sormakta fayda var: “Ne oldu şimdi? İstismar suçu aydınlanıp sorumlular en yüksek cezayı almış mı oldu? Tecavüzcü Muharrem Büyüktürk 308 yıl ceza alınca adalet mi sağlandı?”
Cevabımız elbette “Hayır!” Karar, kamuoyunda artan tepkileri yatıştırmak için aceleyle hem de çok yüksek bir hapis cezası verilmiş ve kamuoyunun da bununla yetinmesi istenmiştir. Çocuk istismarı suçunun Muammer Büyüktürk’e ait olduğu ortaya çıktı ancak suça zemin hazırlayan politikaları nedeniyle ne AKP’nin beslemesi Ensar Vakfı, ne Milli Eğitim Müdürlüğü ne de suça ortak olan diğer kurum ve kuruluşlar yargılanmadı, cezalandırılmadı.
Tecavüzcü Ensar Vakfı’nı aklayamazsınız!
Karar duruşmasında Ensar Vakfı’nın müdahilliği de kabul edilerek dernek davaya müdahil olarak salonda yer almış oldu.
Kadınlar ve duyarlı kamuoyunun tepkisi nedeniyle olsa gerek, tecavüzcü devlet ve yargısı işbirliğinde cinsel istismarın üstü hemen kapatılmaya çalışıldı; Ensar Vakfı’nı temize çıkarmak için dava tek celsede bitirilerek vakfın çalışanı Muharrem Büyüktürk’e ceza verildi.
Yaşanan istismarın üstü ne kadar örtülürse örtülsün tecavüzcü Büyüktürk’ün kendi ifadesi, vakfın ihbarı niteliğindedir. Büyüktürk’ün kendini temize çıkarma çabası dışında söylediği her şey istismarı açık etmektedir. Büyüktürk, “Burada iki taraf var. Ensar ve baro avukatları istediğini aldı. Kurban ben oldum. Beraatimi istiyorum. 2 yıl Ensar’da 3 yıl KAİMDER’de kaldım. Aileleri uyardım. İstismar benim döneminde yaşanmadı. Ben yapmadım. Polis bana baskı uyguladı. ‘Sen anlat burada ceza almazsın’ dediler” dedi.
Erkek devlet ve yargınızı iyi tanıyoruz!
TC’nin, erkek yargının ikiyüzlülüğüne daha önce de defalarca kez şahit olduk. Ensar’ı temize çıkarma, büyüyen tepkileri boşa düşürme, yatıştırma çabasını Özgecan Aslan davasında da gördük. Suphi Altındöken’in davası tamamen kadınların mücadelesi sonucu hızlandırılmış, en yüksek ceza kesilmişti. Sonra tecavüzcü, kadın mücadelesi boşa düşürülmek için katil devletin desteklediği mafya tarafından vurulmuştu. Erkek anlayış olunca devletin ve yargısının tepkileri de çok benzer oluyor.
Ensar’ınızı ve erkek anlayışınızı korumak, aklamak için jet hızıyla verdiğiniz karar bir işe yaramadı-yaramayacak! Aldığınız karar örtbas etme telaşınızın yanında, hesabı sorulacak bir cinsel suçu daha kadın ve duyarlı kamuoyunun hanesine yazdı.