YPG/YPJ ve devrici örgütlerin düzenlediği “Komutan Rubar Qamişlo Hamlesi” geçtiğimiz günlerde Girî Spî’de (Tel Abyad) IŞİD çetelerinin hâkimiyetinin kırılmasıyla başarılı bir şekilde sonuçlandırıldı. Girî Spî’nin IŞİD ve unsurlarından temizlenmesi ile sadece Ortadoğu değil dünya gündemi çok sarsı bir şekilde yer edindi. Çünkü Girî Spî’nin ele geçirilmesi Kürt Ulusal Hareketinin bu bölgedeki askeri başarı olarak tek başına tanımlanamaz. Bu zafer aynı zamanda bölgedeki çelişkileri ve birçok askeri siyasal krizleri de denetimi altına alarak ciddi bir tayin alanı açtı.
Kobanê’nin kurtuluşu emperyalizmin Suriye politikasında oldukça sarısıcı bir darbe vurdu. Tel Abyad’ta bu darbenin devamı niteliğinde. Ancak bu devamlılık kendi içinde bir birçok olası sonuçları da beraberinde getirmektedir. Özellikle Türkiye’nin Suriye politikasında girdiği batak durum kendi karşıtını güçlendirmektedir. Bu karşılık ise Tel Abyad’ın alınmasıyla Esad’ın artık kalıcılığını daha net bir şekilde ifade etmesidir. Diğeri ise önde gelen çelişkisi olan Kürt ulusal sorunu ve hareketinin Türkiye’nin sınırlarında böylesi bir başarı ile hem askeri hem de siyasal kazanımlar elde etmesi oldu.
2011 Eylül ayından bu yana Suriye’de emperyalistler arası dalaş belli evrelerle kendini gösterdi. Açığa çıkan gizli görüşmeler bölgenin enerji rezervlerinin denetiminin sağlanması için bölgede oluşturulan ve dini argümanlarla donatılan tekfirci paralı askerler yığını bölgede oldukça büyük katliamlar gerçekleştirdi. Bu zamana kadar bir mezhep çatışması olarak gündemlere giren bu durum gerçekliği açık diyebiliriz ki Rojava’nın ilanı ve Kobanê direnişi ile açığa çıktı/ çıkarıldı.
Son olarak ta Tel Abyad’ın ele geçirilmesi bölgedeki tekfirci DAİŞ ve türevleri için büyük bir darbe olurken aynı zamanda TC’nin kolunu kanadını kıran bir hamle olarak tarihe geçti. Adına “Komutan Rubar Qamişlo Hamlesi” denilen bu hamle kürt ulusal hareketi için sadece bir askeri zafer değildir. Bu zafer aynı zamanda ulusal hareketin toprak bütünlüğünün sağlaması açısından ( Cîzir ve Kobanê’nin birleştirilmesi) ruhi ve politik bir kazanımdır.
TC’nin nefes borusu tıkandı/tıkanıyor
YPG, TİKKO, MLKP, BÖG ve çeşitli yerel örgütlenmelerle başlatılan tel Abyad hamlesi TC2nin nefes borularını tıkadı diyebiliriz. Zira Ortadoğu’ya açılan sınırları ile TC buralardan MİT TIR’ları ile tekfirci örgütleri donatmış v birçok katliama imza atmıştır. Ancak bugün TC2nin Ortadoğu’ya açılan sınırlarının YPG tarafından ele geçirilmesi TC’nin Ortadoğu politikasında artık bir sona gelindiğini işaret etmektedir. Tel abyad’ın ele geçirilemesi yıllardır DAİŞ ve türevlerine verdiği desteği yalanlayan TC’nin gerçeğini de açığa çıkarmıştır. “Tel Ebyad’da Arapları ve Türkmenleri uçaklarla vuran Batı ne yazık ki onların yerine terör örgütü PYD ve PKK’yı yerleştiriyor” şeklinde yapılan açıklama çok açık ve net ki DAİŞ ‘e verilen desteğin ilanı ve bayanıdır. IŞİD’le komşuluk sırasında Akçakale-Tel Abyad sınırını açık tutan ama, Tel Abyad’a hükmeden Kürtler olunca “sınırda tehdit” algılamasına kapılan TC nefes borusunun tıkandığının farkında ve bu şekilde oluşan astım krizi ile uğraşmaktadır. 7 Haziran seçimlerinin ardından almış olduğu sarsıcı şok şimdide savaş cephesinde kendini göstermiştir. Silahlandırdığı ve paralı hale getirdiği tekfircilerin artık Suriye içinde hapsolduğu ve cephe gerisine çıkan bütün yolların YPG tarafından kesildiği bir gerçektir. Hiç kuşkusuz bu evreden sonra Suriye’deki çetelerin kurtulma şansı yeni komplolara bağlıdır. Ancak ardı ardına çöken komplolar artık güven vermemektedir. Kendini TC sınırları içine atan çeteler ise baba ocağına kavuşmanın rahatlılığı ile etrafa gülücükler saçıyorlar.
Tel Abyad’ın özgürleşmesinin olası sonuçları
YPG’nin Tel abyad’ı ele geçirmesinin ardından birçok konu tartışılır oldu. TC’yi cphe gerisi olarak kullanan ve her kayıp durumunda TC sınırları içine girerek kendilerini güvene alan tekfircilerin gelinen aşamada askeri çıkmazları büyümektedir. Tel Abyad’ın ele geçirilmesi ile birlikte Suriye Rejimi’de bölgeye İdlip’e bir hareket başlattı.
DAİŞ’in İslam Devleti diye tahayyül ettiği ve başkent olarak Rakka’yı belirlediği işgaliye alanlarında artık varlığı tartışılır olmaya başladı. Zira Tel Abyad’ın düşmesi TC tarafından sağlanan Lojistik desteğin kesilmesi nlamına gelmektedir. Tel Abyad’ın varlığı IŞİD’in artık maddi tüm akışının YPG’nin kontrolüne geçmesi demek anlamına geliyor. Öte yandan TC’nin politikalarının artık daha net görüleceği öngörüsünü de yapabiliriz. Tel abyad ile birlikte TC’nin Suriye’ye açılan 13 kapısından 6’sı YPG’nin kontrolüne geçerken DAİŞ’in elindeki sınır kapıları ise 2’ye (Karkamış ve Çobanbey) düşmüştür.
DAİŞ’in bölgede yaşadığı parçalanma aynı zamanda TC’nin bömlgedeki kollarının kırılması anlamına gelmektedir. Suriye Rejimi ve YPG arasında süregelen “denetim altındaki alanlara karışmama” anlaşması halen devam ederken Suriye Rejimi ise DAİŞ ve diğer unsurların denetimlerinde olan alanları büyük bir operasyon yapmanın planını yapmaktadır. Kalamun’da el Nursa’ya karşı büyük bir başarı elde eden Hizbullah bu bölgeyi tam anlamıyla temizlerken yakın zamanda DAİŞ’e karşı ilan ettiği savaşı Tel Abyad’ın düşüşü ile hızlandırdı ve bölgedeki askeri varlığını iki katına çıkardı. Birçok bölgede palazlandırılarak büyütülen tekfirci örgütler Tel Abyad’ın düşüşü ile büyük bir yenilgi yaşamışlardır. Zira Tel abyad bir sıçrama tahtası olarak Suriye’de savaşın seyrini değiştirdi.
Son olarak el Nursa Ahrar-u Şam, el Fetih İslami Ordu DAİŞ vb örgütler bölgede sonun başlangıcı ile karşı karşıya karşılara. YPG’nin katalizörlüğünde Tel Abyad operasyonuna katılan Sanadid Ordusu (Arap aşiret güçleri) ve Süryani Askeri Konseyi zaferin ardından içlerindeki savaş ağalığını politik bir örgütlenmenin içine bırakarak eritmeye başlamışlardır.