Gençlik

Suruç İçin Adalet |  Sınırsız yolculuğun adresi Suruç

"Suruç katliamının birinci yılında gençlik örgütleri tarafından başlatılan “Suruç İçin Adalet, Herkes İçin Adalet” kampanyasının öznesi olma bilinciyle hareket etmeyi 4. yılında adalet mücadelemizi büyütmeyi hedefliyoruz. Bu yılki süreç büyük bir coşku ile başladı. Kısmi olarak güncel süreç ile iç-içe geçirilerek örgütleniyor."

20 Temmuz 2015… Bir yolculuğun başlangıcı, ülkenin dört bir yanından gelen gençlerin yüzlerini dahi görmedikleri çocukların yaşamını yeniden inşa etmek için yola çıkışının tarihi.

Düş yolcuları, savaşın en acımasız koşullarında büyüyen çocuklara götürmek istedikleri oyuncaklarla umutlarını büyütmek istiyorlardı. Yalnız değillerdi bu yolcuklarında aileleri, komşuları, anneleri, babaları da eşlik ediyordu onlara…

Özgürlüğe duydukları özlemi Kobane’de Kürt ulusunun özgürlük mücadelesini omuzlayarak yaşamsallaştırmak, Rojava devrimin 3. yılında devrimin topraklarını adımlamak istiyorlardı. Her biri yeniden inşanın mimarı, devrimin öğrencisi olma cüretini taşıyordu. Onlarca insanın farklı özlem ve duygular içerisinde aynı cesaret ve mutlulukla çıktığı yolculuk; TC devletinin desteğiyle katil DAİŞ çetelerinin canlı bomba saldırısına uğradı.

Devletin MGK kararıyla sonlandırdığı “çözüm süreci” neden bittiyse, Suruç saldırısının gerekçesi de devlet açısından buydu. “Kobane düştü düşecek” diyenlerin muradı olmamış, Kobane ağır saldırıların ardından yeniden inşa edilmeye başlanmıştı. Devletin korkulu rüyası olan Kürtler, egemenlerin korkularını büyütmeye devam ediyordu. Ezilenlerin mücadeleleri birbirleri açışından öğreticiliğini ortaya koyuyordu.

Kürt ulusunun Kobane’de kazanması şovenizme rağmen Türkiye’de süren toplumsal mücadeleye ivme kazandıran bir yerde duruyordu. Devlet tam da bu noktada saldırılarını şovenizme cepheden tavır alanlara gerçekleştirdi. Rojava devrimi ile ilişki kuran devrimci güçlere saldırarak Kürt ulusuna yönelik imha saldırılarının yeniden startını vermiş oldu. Bu saldırıların ilk adresi Suruç oldu.

Suruç maddi ve manevi olarak büyük bir anlam barındırıyor. 2014 yılında “Kobane düştü düşecek” hayallerine karşılık sınırların ortadan kaldırıldığı kent olması Suruç’u bu saldırının adresi haline getirdi. DAİŞ’in Kobane’ye en yoğun saldırdığı dönemde  devletin yapay sınırları ortadan kaldırılarak binlerin, sınırları aşan direnişi gerçekleşti. Suruç katliamında hedef alınan onlarca Türkiyeli devrimci gibi yüzlerce Türkiyeli devrimci bu mekanda sınırları ortadan kaldırarak devrimin öznesi oldular.

Devlet hedefine Kürt halkı ile bağ geliştirenleri oturtarak, Kürt ulusal mücadelesiyle ilişki geliştiren bütün öznelere açık bir mesaj vermek istemiştir.

Kürt ulusunun mücadelesi “ateşten gömleğe” dönüşmektedir. Kürt ulusunun özgürlük mücadelesini öznesi, destekçisi olma iddiasında bulunanlar bu ateşten gömleği giymek zorundadır.

Devletin yaratmayı hedeflediği şovenist kuşatma birçok kesim açısından karşılık bulan bir hal almıştır. Yakın geçmişte şovenizme karşı tavrımızı ortaya koyacak pratiklerin içerisinde bulunma irade ve ısrarımız bu durumun saflarımızda karşılık bulmasını kesin kes engellemeye yöneliktir. Bu mesele bizim açımızdan bir çizgi meselesiyse, bu çizginin ezilenler için ve faşizme karşı korunup geliştirilme çabası oldukça önemlidir. Bu çerçevede Kürt ulusuyla ilişki geliştirmeyen her anlayışın egemenler cephesinde konumlanması kaçınılmazdır.

Saldırının hedeflerinden birini gençlik mücadelesi oluşturmaktadır

SGDF’nin yürütmüş olduğu kampanyaya dönük olarak gerçekleştirilen bu saldırı, bir bütün olarak gençlik mücadelesini, yönünü devrime dönen gençliğin mücadelesini hedeflemektedir. Saldırının hemen ardından mecliste üniversitelere yönelik TMK düzenlemeleri yapılmış, üniversitelerde her türlü akademik-demokratik talep gözaltı-tutuklama-soruşturmayla karşılanmıştır.

Bu anlamda Suruç katliamı gençliğe yönelik saldırıların ön adımını oluşturmaktadır. Gençlik yaşamın en dinamik öznesi olduğu gibi faşizme karşı mücadelenin de en dinamik öznesi olmaktadır. Gençliğe yönelik saldırılarla başta Kürt ulusu olmak üzere tüm ezilenlerin soluğu kesilmek istenmektedir. Bu çerçevede gençliğin örgütlü mücadelesinin geliştirilmesi devletin saldırılarına önemli bir yanıt olmayı ifade etmektedir.

 

Katliamın ardından 4 yıl geçti!

Katliamın ardından geçen dört yıl boyunca devlet, Suruç katliamıyla istediği tabloyu yaratmak için saldırılarını sürdürürken bizler Suruç’a yola çıkan devrimcilerin durduğu meşru çizgide ezilenlerin özgürlük mücadelesini büyütme iddiamızı sürdürüyoruz. Devletin korku, sindirme, yıldırma politikalarına karşılık bizlerde YDG’liler olarak 33’leri bu yolculuğu çıkaran meşru-militan pratiğin sahibi olma cüretini geliştirmeyi hedefliyoruz.

Suruç katliamının birinci yılında gençlik örgütleri tarafından başlatılan “Suruç İçin Adalet, Herkes İçin Adalet” kampanyasının öznesi olma bilinciyle hareket etmeyi 4. yılında adalet mücadelemizi büyütmeyi hedefliyoruz. Bu yılki süreç büyük bir coşku ile başladı. Kısmi olarak güncel süreç ile iç-içe geçirilerek örgütleniyor. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi devletin çeşitli gerekçelerle gerçekleştirdiği onlarca katliamın faili gençlik örgütleri tarafından soruluyor.

Devletin sokak sokak, meydan meydan sorulan bu sorulara yanıtsız kalışı Rabia Naz’ın katilini, Ankara Katliamı’nın Çorlu tren katliamının Cizre’de evine askeri araçla girilerek katledilen iki kardeşin katilinin kim olduğunu ortaya koymaktadır.

Fiili eylemler halinde süren bildiri çalışmaları tüm bu adaletsizliklere karşı gençliğin durması gereken yere işaret ediyor. İstanbul, İzmir, Ankara ve Suruç’ta Gençlik örgütleri tarafından gerçekleştirilecek anmalar bu konumlanışı doğru ele almamız açısından önemli bir yerde durmaktadır.

Bir YDG’li

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu