Çeşitli biçim ve evreleri ile devam eden Suriye’nin asimetrik işgali devam ediyor. Rojava’nın ilanı ve Kobanê’de DAİŞ’in almış olduğu yenilgi ile sonucunu belli eden savaş aynı zamanda ABD ve bölgesel müttefiklerinin de bir sarmalı ve batağı haline geldi. Öyle ki başta Türkiye’nin dış politika sarmalı haline gelen Suriye iç politikada da kendini gösterdi. Suudi Arabistan Yemen’de Vietnam’ı yaşarken, Ürdün ve Katar gibi ülkeler destekledikleri Müslüman kardeş oluşumlarına karşı önlem almaya başladı. İsrail ise Suriye savaşına katılım ve gücü ile Irak’ta nüfuzunu arttıran Hizbullah ve İran Krizini yaşamaktadır. Tüm bu gelişmeler ışığında Suriye politkasının belli bir sona geldiği de görülebilir. Öyle ki ilk başlarda alanı giderek daralan Baas iktidarı gelinen aşamada iktidarını pekiştirmeye başladı. Son olarak Rusya’nın Suriye’de davet ettiği “Rus Ruleti” ine kimse cesaret edemedi. Savaş gemilerinin Lazikiye sınırına gelmesi ve burada üs oluşturması, Rus insansız hava araçlarının Suriye’de istihbarat ağına çıkması artık Suriye’de güç dengelerinin oturduğunun işaretini vermektedir.
Tüm bu gelişmeler ışığında ise Suriye’de kimin hangi bölgeye hakim olduğu savaşın geldiği aşama hakkında bilgi verebilir.
Kim nereye hakim?
2015 Eylül ayı itibari ile Suriye’de Rakka ve İdlib dışındaki tüm il merkezleri Suriye devletinin kontrolünde bulunuyor.
Haseke: Yüzde 85’i devlet kontrolünde
Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan Haseke’nin Türkiye ile sınır olan tüm bölgeleri PYD’nin kontrolü altında. Bölge’de YPG’nin direnişi ve bulunduğu bölgeleri tekfircilerden temizlemesi ile ciddi bir alan elde etti. Ancak Haseke’nin halen Yüzde85’i Baas iktidarının eklinde bulnuyor. Bölgenin yeniden istikrara kavuşmasında oldukça büyük bir direniş gösteren YPG Haseke’de Suriye ordusu ile ateşkes ilan etmiş durumdadır. Kimi zamanlar bölgede bulunan silahlı arap aşiretlerinin provakasyonu ile karşı karşıya kalan YPG güçleri birçok kez birçok aşiret mensubunu ve bu provakasyona dahil olan baas mensuplarını tutkladı.
Ancak belirtmek gerekir ki kentin güney, güneybatı ve güneydoğusundaki çoğunlukla çöl olan bölgelerinde ise DAİŞ’in işgali söz konusudur. Ancak buralarda bir kentleşme olmadından DAİŞ’in etki düzeyi azalmaktadır.
Rakka: DAİŞ işgali altında
Haseke’nin batısındaki Rakka, Suriye’nin kuzeydoğsunda yer alıyor ve Türkiye ile sınırı bulunuyor. Kentin Türkiye sınırındaki Tel Abyad ise yakın zamanda YPG tarafından ele geçirildi. Bu durum DAİŞ’in bölgedeki gücünü oldukça zayıflattı. İl merkezini elinde tutan DAİŞ burada ciddi sıkışıklık yaşamaktadır. Zira Tel Abyad’ın düşmesinin ardından eskisi gibi Türkiye’den gelen askeri ve lojistik destek alamıyor. DAİŞ açısından bölgenin merkezi olmasının bir nedeni de İslam Devleti olarak tarif ettikleri işgal toprağının başkentini Rakka ilan etmeleri ve birçok DAİŞ emirinin de burada bulunmasıdır. YPG güçleri çeşitli aralıklarla Rakka operasyon düzenleyerek gerçekleştirilecek büyük operasyonu örgütlüyor. Ancak sonuç olarak çölleri, köyleri ve askeri alanları ile bölge DAİŞ’in hâkimiyetinden bahsetmek mümkün.
Halep’te dengeler hassas
Suriye’nin kuzey batısında, Rakka’nın ise batısında yer alan Halep, Türkiye ile sınırdır. Halep, krizden önce Suriye’nin ekonomi ve ticaret başkentiydi. Halep hem ticari önemi hem de Akdeniz ile Fırat’ın ortasında yer alıyor olmasından dolayı stratejik bir öneme sahip. Halep’in kuzeydoğusu, Kobanê ilçesi, kuzey batısındaki Afrin, YPG’nin kontrolü altında. ancak halen Halep’in kuzey, orta ve doğusundaki bazı bölgeler DAİŞ işgali altında. Orta kesimdeki halen devlet kontrolü altında bulunan Kuveyris havaalanı tüm yönlerden DAİş’in kontrolü altındadır. Geçtiğimiz ay DAİŞ ile başta Nusra olmak üzere diğer tekfirci örgütler arasında Halep’in kuzey kesimlerinde şiddetli çatışmalar yaşandı. Halep’in kuzey, kuzeybatı, güney ve orta kesimlerindeki bazı bölgeler Nusra, ÖSO ve diğer tekfircilerin elinde.
İdlib: Yüzde 99’u işgal altında
Türkiye, Ürdün, Suudi Arabistan, Katar ve İsrail ortaklığı ile kurulan ve stratejik önderliğini ABD’nin yaptığı Fetih ordusu adlı tekfirci çeteler İdlib’i yakın zamanda işgal etmişlerdi. İdlib, Halep’in güney batısında, Hama’nın doğusunda ve Lazkiye’nin de kuzeyinde yer alıyor, doğuda ise Türkiye ile sınırı bulunuyor. Bugün halen İdlib ilinin yüzde 99’u Fetih Ordusu’nun elinde bulunuyor. Kentin kuzeydoğusunda yer alan Foa ve Keferya beldeleri de tüm yönlerden bu tekfircilerin kuşatması altında. Geçtiğimiz hafta da İdlib’in batısında ve Halep sınırındaki Ebu Zuhur havaalanı Fetih Ordusu’nun eline geçti.
Lazkiye: Yüzde 95’i devlet kontrolünde
Batıda Hama, güneybatıda İdlib ve kuzeyde Tartus ile komşu olan Lazkiye’nin kuzeyde Türkiye doğuda ise Akdeniz ile sınırı var. Yüzde 95’i Suriye ordusu ve Halk Savunma Güçlerinin kontrolünde olan Lazkiye’nin kuzeydoğusundaki küçük bir bölge, tekfircilerin elinde. Bu bölgede özellikle Arap Alevileri yaşamaktadır. Tekfirci çetelerin bu bölgeye girmesi halinde oldukça büyük bir alevi katliamının olması muhtemeldir.
Tartus: Tamamen devlet kontrolünde
Doğudan Hama ve Humus, kuzeyden de Lazkiye ile komşu olan sahil kenti Tartus’un doğusunda Akdeniz ve güneyinde de Lübnan’la sınırı var. Tamamen devlet kontrolü altında bulunan bu ilde hiçbir silahlı grup bulunmuyor.
Hama: Yüzde 90’ı devlet kontrolünde
Halep ve İdlib’in güneyinde, Humus’un kuzeyinde, Lazkiye ve Tartus’un da doğusunda yer alıyor. Hama’nın yüzde 90’ı devlet kontrolünde bulunurken, kentin kuzey ve güney kesimlerinde tekfirciler bulunuyor. İlin doğu tarafındaki bazı bölgeler ise DAİŞ’in işgali altında bulunuyor.
Humus: Yüzde 90’ı devlet kontrolünde
Humus, il sınırları itibariyle doğudan Deyr ez-Zor, kuzeydoğudan Rakka ve kuzeyden ise Hama ile komşu. Batıda Tartus ile Lübnan’la sınırı bulunan Humus, Şam’ın da kuzeyinde yer alıyor. Humus’un yüzde 90’ı devlet kontrolünde bulunuyor. Kentin kuzeyinde ve güneyindeki bazı bölgeler ise silahlı grupların işgali altında. İlin güneydoğusundaki bazı bölgeler ile tarihi Tedmur (Palmira) kenti ise DAİŞ’in işgali altında bulunuyor.
Deyr ez-Zor: Yüzde 90’ı DAİŞ elinde
Kuzey doğudan Haseke, kuzey batıdan ise Rakka ile komşu olan Deyr ez-Zor’un, doğu yönüyle de Irak’la sınırı bulunuyor. Fırat kıyısında yer alan Deyr ez-Zor ili; Deyr ez-Zor, el-Meyadin ve el-Bukemal bölgelerinden oluşuyor. Suriye’nin petrol kenti olarak bilinen Deyr ez-Zor’un büyük Yüzde90’ı DAİŞ’in işgali altında bulunuyor ve buradan elde edilen petrol gelirinin DAİŞ’in en önemli finans kaynaklarından biri olduğu belirtiliyor. Deyr ez-Zor kent merkezi ile havaalanı Suriye ordusunun kontrolü altında bulunurken, Fırat kenarındaki bölgeler ile Irak sınırındaki el-Bukemal sınır kapısı DAİŞ’in işgali altında bulunuyor.
Şam: Yüzde 90’ı devlet kontrolünde
İl sınırları itibariyle Deyr ez-Zor, Humus, Suveyda, Dera ve Kuneytra ile komşu olan başkent Şam, Lübnan’la da uzun bir sınıra sahip. Şam’ın yüzde 95’i devlet kontrolünde bulunurken, başta Doğu Guta olmak üzere ilin doğu ve güney bölgelerinde silahlı grupların varlığı söz konusu. Suriye ordusu ve Hizbullah’ın iki aydır operasyon yaptığı Lübnan sınırı yakınlarındaki Zebedani’de bulunan tekfirciler ise büyük oranda temizlendi.
Suveyda: Yüzde 95’i devlet kontrolünde
Şam ve Dera ile komşu olan Suveyda, güney yönüyle de Ürdün’le sınıra sahip. Nüfusunun çoğunluğunu Muvahhidunların ( bilinen adıyla Dürzilik.. Zira kendileri bu ifadeyi kabul etmemektedirler.) oluşturduğu Suveyda’nın yüzde 95’i devlet kontrolünde bulunuyor. Dera sınırındaki bazı bölgelerin silahlı grupların hakimiyeti altında bulunduğu kentin kuzeyindeki küçük bir bölgenin ise DAİŞ işgali altında olduğu bildiriliyor.
Dera: Yüzde 50’si devlet kontrolünde
Şam, Suveyda ve Kuneytra ile komşu olan Dera, güneyden Ürdün’le de sınırı bulunuyor. Yüzde 50’si devlet kontrolünde olan Dera’nın doğu, batı, kuzeybatı, kuzeydoğu, güneydoğu ve güneybatı bölgeleri Nusra Cephesi ve ABD tarafından Ürdün’de eğitilen silahlı grupların işgali altında bulunuyor. Dera’nın işgal altındaki Golan sınırındaki güneybatısında ise DAİŞ’in hakimiyeti var.
Kuneytra: Yüzde 80’i İsrail işgali altında
Şam, Dera ve Golan’la sınırı bulunan Kuneytra, Suriye’nin en küçük ili. Yüzde 80’i İsrail işgali altında bulunan Kuneytra’nın yalnızca küçük bir şeridi Suriye’nin kontrolünde.
Kent merkezi Suriye ordusunun kontrolünde bulunurken, İsrail’in tedavi ve lojistik desteği sunduğu silahlı gruplar Golan sınır hattında bulunuyor.
Sonuç olarak Suriye’de savaşın geldiği evre bu hâkimiyet alanları ile anlaşılabilinir. Özellikle Rusya’nın bu dönemlerde savaşa dâhil olacak pratikler içine girmesi, askeri birliklerini bölgede tahkim etmesi süreci hızlandıracaktır. Kuşkusuz bu durumdan rahatsız olan batılı emperyalistler için üç seçenek bulunmaktadır. Bunlardan birincisi ya bölgedeki tekfircileri kamuoyu önünde alenen destekleyerek savaşı büyütecek, ya kendisi dahil olarak açıktan bir savaş ilanı yapacak, ya da oturup bu süreci bir izlemekle yetineceklerdir. Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu arttırması ve bunun savaşın son evrelerinde yapması, bölgede askeri üs ilan etmesi, açıktan bir askeri ve ekonomik tahkim ve tahakküm ilanıdır. Bu durumdan rahatsız olan ve durumu korkuyla izleyen İsrail Rusya şile bir görüşme gerçekleştirdi. İsrail Başbakanı Netanyahu ve Rusya Devlet başkanı Putin arasında 22 Eylül günü gerçekleşen görüşmede İsrail hizbullahın silah sevkiyatını arttırmasından ve 2011’den bu yana süregelen Suriye İsrail ilişkileri nedeniyle Suriye’nin kendilerine ikinci bir cephe açmasıondan kaygı duyduklarını dile getirdi. Bu zamana kadar ali kıran baş kesen modundaki İsrail Suriye konusunda bugün kaygılara düşmesi bir sürecin sonuna gelindiği ancak yeni başlayacak sütrecin daha çatışmalı ve şiddetli olacağını gösteriyor. Bu kapsamda ekonomik ilişkilerin yeniden şekillendirilmesi ve devamında Suriye üzerindeki emperyalist nüfuzun artması muhtemeldir.